16 Haziran 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

16 Haziran 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Guy Monet iyi niyet sıkı bağlarla bağlanmış olacaktır. Bu anlaşma Rusyanın, Batı Almanyayı da komünist bloka çekmek gayretle- rine büyük bir darbe teîkıl etmiştir. Almanyanın ransa anlaşma gayretlerinin boşa çıkması neticesin- de kendi blokuna kayacağım umıd e- den Ruslar, böylelikle buyuk r ha- yal kırıklığına uğramışlardır. Bunda hiç şüphesiz tecrübeli bir diplomat olan Başbakan Adenauer, çin nasıl bir tehlike teşkil edecegını tahmin eden Fransız Başbakanı Guy Mollet'nin de iyi niyetli davranışı me- selenin tatlıya baglanmasında elbet- te müessir olmuştur Luxemburg mulakatında iki baş- bakan yalnız Saar meselesini görüş- memişlerdir. Mollet, Moskova seya- hati intibalarını Adenauer'e naklet- miş ve Rusların Almanyanın birleş- tirilmesine taraftar olmadıklarım a- çıklamıştır. Luxemburg anlaşmasını mütea- kip Amerika seyahatine çıkan ve bu satırların yazıldığı sırada yolda bu- lunan Başbakan Adenauer'in Was- hingtonda yapacağı — müzakerelere Saar meselesini halletmiş olarak gi- rişmesi şüphe yok ki kendisi için mühim bir koz teşkil edecektir. A- merika, Avrupada Fransa ile anlaş- mış, kuvvetli bir Almanyayı daima destekliyecek ve birleşmesini temin i- çın elinden gelen her şeyi yapacak- Birleşmiş Milletler Arap saçı Geçen hafta, Güvenlik Konseyi Or- a Doğu meselelerının halli için AKİS, 16 HAZİRAN 1956 DÜNYADA OLUP BİTENLER Bir Diktatör Aranıyor! Paris, Fransalılar bir diktatör arıyor: İşgalinden kurtulduktan sonra, hemen on seneden beri sürüp gi- den sağ sol çalkantısı, yalnız bir- min temellerini kemirmeğe başla- mıştı. dar ki, parti kongrele- rinde "Cezayir harbini her ne pa- hasına olursa olsun durduracağız!" diyen sosyalist başbakan Guy Mol- let, hâdiselerin zoruyla tamamen harpçı bır politikaya — sürüklenir- en geniş selâhiyeti Mec- listeki ıtımad reyleriyle vermiş 0- lan Fransız komünistleri, askere çağrılan gençlerin manevıyatını yıkmak için ne lazımsa yapmaktan çekinmiyorlardı. Bu karışıklık içe- risinde, birçok tanınmış şahsiyet Anayasanın değiştirilmesini, ikti- darın merkezileştirilerek bir ele tevdi edılmesını istiyor; hattâ or- "mutedil diktatör" namzedi veya Möendes Fraııce gıbı isimler atılıyordu Yal— “zümrü er- kedılecek selahıyetler meselesine gelince işler çatallaşıyor, bunlar pek büyük bir kıskançlıkla, ner- deyse miskalle, veriliyordu. Londrada işçi — muhitlerinden gelmiş bur İngilize, Kral Aılesı hakkında fikrini sormuş olan g bir hariciyecimiz hiç beklemedıgı bir cevapla karşılaşmıştı: — "Kral esi mi, bizim alın terimizden faydalanan tufeyli bur nesil!". Yal- nız biraz sonra ayni Ingılızın lâf arasında, Kraliçenin geçışını sey- retmek için Hiyde Corner'de yağmur altında ııasıl saatlerce beklediğini söylemesi, hâdiseleri bambaşka bir ışıkla aydınlatıver- Sovyet Komüııist Partisinin meşhur XX. esinin gizli bir oturumunda, Stalııı in elinden çek- tiklerini bazı gazetelere göre göz- yaşları içerisinde anlatan Kruçef, sözlerini daha da tesirli hale sok- mak için bazı misaller vermişti: Bu arada 30 senelik mutlak ve kanlı bır istibdadın Stalin'i tama- men delirtmiş olduğunu anlatmak için, sarayın bahçesine diktirdiği kendi heykelleri arasında saatler- ce nasıl dolaştığını söylemesi en İngiltere tarafından teklif edilen bir tasarıyı, uzun müzakerelerden sonra kabul etmiştir. Orta Doğu meselele- rinde bu suretle anlaşmaya doğru bir adım atılmasında. Birleşmiş Mil- letler Genel Sekreteri Dag Hammar- akjoeld'un bu bölgedeki uzlaştırma seyahati müsait bir — zemin teşkil etmiştir. Hammarskjoeld'un Arap ve İsrail devlet adamlariyle yaptığı Dr. Erdoğan METO dikkate — lâyık noktalardan biri addedilebilir: Zira, ınmılması" rın şahsına bağla totaliter rejim- leri nerelere kadar sürükliyebile- ceği bundan daha aşikâr surette gösterilemez. Son 25 senenin siyasi tarihi, bir memlekette diktatörlüğün nasıl doğup geliştiğini ve nihayet, kaçı— nılmaz akıbetine nasıl yuvarlan dığını, nerdeyse bır hastalığın klı— nik hikâyesi kadar katiyetle tarif etmiştir. İçtimaf müesseseleri he- men hiç gelişmemiş milletlerde bir- birini takip eden askerı hükümet darbeleri, bu hastalığın sadece başka kalıplara giren şekilleridir. n bir medeniyet seviye- sine erışmış ceınıyetlerde, ekseriya diktatörü ortaya çıkaran hâdiseler, meselâ Fransada olduğu gibi bir istikrar ihtiyacı veya iktisadi bir hamle mecburiyetidir. Çok defa da, en geniş hürriyeti vâdederek ikti- dara gelen partilerin iplerini elle- rinde tutan adamlar sSIZ edıcı olduğu kanaatine varırlar. Zira "asırları senelere sığdırmak lâzımdır" veya "bir milletin kade- rini tayin etmek" gerekmektedir. Bu gibi devâsâ işler de, ancak âni ve şahsi kararlara, kanun yolları- nın hiçe sayılmasına, bir takım acele tatbiklere, "her ne pahasına olursa olsun iktidarda tutunmak" zihniyetine mütevakkıf zannedilir. Çünkü, bugünün karanlığı içinde, yarının ne getireceği belli degıldır Muhakkak addedilen bir şey de yarının bugünden karanlık olamı- yacağıdır!.. Artık bu dönülmez noktaya e- rişen diktatör namzedi, fildişi ka- lesinden tâ bu kulenin duvarları çöküp devrilinceye, tavanı başına yıkılıncaya kadar çıkamaz: Cezbe halinde memleket idare etmeğe kal kısanların en korkunç nümu- nesi Hitler, kararlarını yıldızlara soracak kadar ılerı gitmişti. Bu kararların akıbetini Alman nesil- leri işgal altında odemektedır İk- tisadi esaret ise bundan daha sin- si, daha uzun vadeli; diktatör tas- laklarının boynuna bundan da ağır bir vebaldir. müsbet temaslara, Sovyet Rusyanın bu anlaşmazlığın Birleşmiş Milletler kanaliyle halledilmesine matuf gö- rüşe iltihakı da eklenince meselenin hal yoluna girmesi ümidi büsbütün kuvvet bulmuştur. Güvenlik Konseyinde kabul edi- len İngiliz tasarısıyla meselenin Bir- leşmiş Milletler Teşkilâtı tarafından halledilmesi. Arap devletlerin de mu- 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: