DÜNYADA OLUP BİTENLER Dimitri Şepilof Arapların hâmisi vafık reyleriyle, imkân dahiline gir- Vasıl olunan bu netice Hammar- skjoeld'un Nasır ile yaptığı görüş- melerden eli boş çıkmadığını göster- mektedir. Genel Sekreter Nasır ve yardımcılarını İsrail hakkında 1947 de Birleşmiş Milletler tarafından it- tihaz edilen kararın tatbikini iste- mekten vazgeçirmişti Bilindiği gibi 1947 kararı, İsrail ve Araplar arasında bir sınır tayin ediyor ve bu sınırın iki tarafında ka- lan yahudi ve arapların tehcirini der- piş ediyordu u karar nüfusunun üçte ikisi Filistin aslından gelen Ürdün'ün hiç hoşuna gitmemişti. Suriyenin de Ürdünü desteklemesi üzerine Şam da toplanan Arap Birliği Konseyın— de, Arap devletlerinin bu meselede ufak bir tâvizde bulunmamaları kararlaştırılmıştı. Nitekim son İngi- liz teklifinin müzakeresinde bu ka- rar gözönünden uzak tutulmamış ve teklifte bulunan "-Birleşmiş Milletler her iki tarafın da kabul edebileceği bir anlaşma projesi hazırlıyacaktır' cümlesi Arap temsılcılerının şiddet- li itirazlarına hedef olmuştur. Bu iti- razlar neticesinde metınden bu cüm- le çıkarılmıştır. Bu suretle Arapların bu anlaşmazlığın giderilmesi sırasın- da en ufak tâvizde bulunmaya ya- naşmıyacakları bir defa daha ortaya çıkmıştır. Bu mevzu üzerindeki mü- nakaşalar sırasında dikkati en faz- la çeken husus, Sovyet delegasyonu- nun Arapları desteklemeleri olmuş- sırasında — neşredilen Guvenhk Konseyinde arapların itira- a yol açan cümlenin bir benzeri de zıkredılmıştı Bunu takip eden Rus- Fransız görüşmelerinde de Sovyet- 22 ler aynı mealde bir cümlenin tebliğ- de yer almasına ses çıkarmamışlar- dı. Güvenlik Konseyinde bu iki teb- liğdeki esasların tam zıddı bir görü- şü savunmaları, Sovyetlerin sözlerine sadakatte ne derece kaypak oldukla- rı bilinmeseydi daha fazla hayret u- yandırabilirdi. Bu hareket Sovyet Rusyanın bütün sulhçu görünme gayretlerine rağmen Arap devletle- rıyle alâkayı kesmeye niyeti olmadı- ğım da ortaya koymuştur. Nitekim Rusya halen Arap devletlerine yap- tığı silâh sevkiyatını da kesmemiş- tir. Halbuki Orta Doğu'da silâhlı bir çatışmayı önlemenin ilk şartı bu böl- gedeki devletlerin silâhtan mahrum bırakılmasıdır. Rusyanın Güvenlik Konseyindeki hareket tarzı ancak Dışişleri Baka- nının değişmesiyle izah edilebilir. Titonun Moskova seyahati arife- sinde, istifa eden Molotof'un yerini iş- e t Dışişleri Ko- misyonu başkanlığında bulunmuştu. Yeni bir görüşü ve yeni nesli temsil ettiği iddia olunuyordu. Daha Dışiş- leri Bakanlığına gelmeden önce A- rap devletlerine silâh vermek husu- sunda başarı göstermişti. Bu sebeple "B vi nın yeni dış politikasına Molotof tan daha iyi ayak uydurma- sı bekleniyordu. Güvenlik Konseyindeki görüşme- lerde Sovyetlerin tam bir çark yapa- rak Arap devletlerine omuz verme- leri, ancak yeni bakan Şepilofun mu- Vaffakiyetini temin eden ilk göz ağ- rılarını yalnız bırakmak istememe- siyle izah edilebi epilof, Arap alemını yalnız Bir- leşmış Milletlerde desteklemekle kal- mıyacaktır. Önümüzdeki — günlerde, İngilizlerin Süveyşi terki ve Nasırın Cumhurbaşkanlığına gelmesinin yıl- dönümü münasebetiyle yapılacak tö- renlerde hazır bulunmak üzere Mı— sır'a gidecek, buradan da Surıyeye geçerek çok alâka duyduğu Arap â- lemini daha yakından tanıyacaktır. İtalya Belediye seçimleri Mahalli — seçimler bazan milletlerin, hükümetleri hakkındaki duşunce— lerini ifadeye imkân vermesi bakı- mında ehemmiyet taşır. İki hafta evvel neticelenen İtalya Belediye se- çimlerine bu bakımdan büyük alâka gösterildi. İtalya halen, ancak üç kişilik bir ekseriyete sahip bulunan Hristiyan Demokrat Partinin lideri Segni'nin başkanlığındaki bir koalisyon hükü- meti tarafından idare edilmektedir. Seçim kampanyası sırasındaki ve se- çimlerden sonraki hadiseler bu ko- alisyonun uzun ömürlü olamıyacağı fikrini uyandırmıştır. Belediye seçimlerinde Hristiyan Demokratlar kuvvetli bir manzara göstermişlerdir. koalisyonu teşkil eden Liberallerle Sosyal De- mokratlar arasındaki görüş ayrılık- ları seçim sırasında belirti bir şekil- de ortaya çıkmıştır. Liberaller seç- menlere parti programlarının muha- fazakâr karakterini överken Sosyal Demokratlar da halktan reform ya- ratacak olan yeni tezlerine rey ver- mesini istemişlerdir. Bu suretle bir koalisyona giren bu iki partinin ayrı iki kutup olduğu iyice anlaşılmıştır. u hadisenin bünyesinde belirli bir şekilde sağ ve sol kânadları ihtiva e- den Hristiyan Demokratlara da te- sir edeceği muhakkaktır. Bu durum karşısında koalisyon içindeki anlaş- mazlığın başgöstermesi ve gelişmesi bir zaman meselesi haline gelmiştir. Esasen zayıf bir ekseriyete dayanan ükümet, her an düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır Hükümeti tekrar kurmak icap ettiği takdirde, yeni hü- General Burns - Dag Hammarskjoeld - Nâsır O zaman ekilenler, şimdi biçiliyor AKİS, 16 HAZİRAN 1956