YURTTA OLUP BİTENLER Küçük esnaf, vergiden şikayetçi Yerli Defter tutma mükellefiyetinin, es- naf için zerrece pratik olmadığı açık bir hakikatti. Nitekim Konfederas- yon toplantısında doğudan gelen bir delege bunu şöyle ifade etti: , değil vergiden sıyrılmak, eski vergı sıstemıne bile razıyız. Ben berberim. Nasıl defter tutarım? Ya, hesap yanlışlığı yaparsam? Al . O zaman bir de vergi ka- çakçılıgı damgası gelip yapışacak. Bulunduğum kasabada, ben nereden mütehassıs bulayım da defterlerimi ona kontrol ettireyim?"' Şikâyetler şikâyetleri takip ediyor ve hava gittikçe elektrikleniyordu. Bir tek çare vardı: Cumhurbaşkanı- nak ve ona vaadlerini ha- tırlatmak. İttifakla buna karar ve- rildi. Çankayaya gidilecek ve Celâl Bayara esnafın dertleri duyurulacak- tı. Çankayada — görüşülenler Kongre tarafından seçilen heyet sa- at 17 de Çankaya köşkünde Cum- hurbaşkanı tarafından kabul edildi. Büyük salon adeta dolmuştu. Celâl Bayar, memleketin dört yanından ge- bir seçmen kütlesinin temsilcisi olarak gelmiş bulunan heyet azala- rından kıymetli iltifatlarını esırge— medi. Fakat onlar kendi dertleri için- de heyecanlıydılar. Onun için kulak- ları iltifatları dahi duymuyordu. Al- lahtan ki Cumhurbaşkanı arzularını sordu ve bütün esnaf kardeşlerine se- lâm götürmelerini istedi. zaman İstanbul Esnaf Dernek- leri Birliği Başkanı Yusuf Inceguzel arkadaşlarının arasından bir adım i- lerledi. Ellerini önünde bağlamıştı. 300 binden fazla meslekdaşı — adına konuşacaktı. Celal Bayar 28 nisan 1954 ü hatırlıyor muydu ? O gün Tak- sim meydanı hıncahınçtı. Aynı anda 8 Poujade Tar Fatihte de C.H.P. Hilerin toplantısı vardı ama esnaf dernekleri, azaları- nın daha ziyade Taksımde toplanma- ları için gayret sarf etmişti. Cumhur- başkanı ve Başbakan konuşmuşlar- dı. İşte Celal Bayar o toplantıda bir vaadde bulunmuş ve esnafın vergi dı- şı kalacağını söyliyerek alkışlanmış- tı. Alkışın sonunda urbaşkanı ayııı sözleri bir defa daha tekrarla- mıştı. Inceguzel bunları Cumhurbaşka- nına münasip bir dille hatırlattı. Hal- buki şimdi hükümet, o vaadlerin ta- mamen aksini yapıyordu. Celal Ba- yar sükunetle dinledi İncegüzel ko- nuştu, onu başkaları takip ettiler. E- ğer Cumhurbaşkanı söz almasaydı, diğerleri de konuşacaklar ve aynı dertleri terennüm edeceklerdi. Esnaf hakikaten ıstırap ıçmdeydı Ne vaad edilmiş, ne yapı ? Bayar, bir el işaretiyle hatıplerı susturdu, sonra yn n şöyle — Şımdı size yılbaşı hedıyesı Oo- larak iki armağan veri; . Birin- cisi: küçük esnaf defter tutmayacak— tır. İkincisi: ,gene küçük esnafın mu- amele vergisini kaldıracağız. Bu müj- delerimi bütün yurt esnafına tebşir edin ve deyin ki Bayar sozunu tutan ada mdır züntü duymasınla!: Altmış beş vilâyetin temsılcileri Çankayadan uçar gibi ayrıldılar. Be- yanatlarla, toplantılarla durumu ar- kadaşlarına — duyurdular. karar şu oldu: mutlaka gerçekleşecektir; biz de şimdiden defter tutup mükel- lefiyet altına girmeyiz". , başta İstanbul Esnaf Dernekleri Birliği Başkanı ve Beya- zıttaki Aş-İş lokantasının sahibi Yu- suf İncegüzel olmak üzere binlerce snaf, yılbaşında kendilerini kanunun dışında saydılar ve "defter — tutma külfeti" ne boş verdileri ıpkı Fransada Poujade taraftar- larının yaptığı gibi.. Ama bizimkiler üstelik Cumhurbaşkanından müsaa- deliydiler. Nitekim istim de arkadan yetişti ve Başbakan son yurt seyaha- tinde vaadlerinin arasına bunları da ilhak etti. Kanun Meclisten çıkmıştı, ama evvelâ urbaşkanı, mütea- kiben de Başbakan şahsi vaadde bu- lunmak suretiyle esnaf m bu kanunun hükümlerine riayet "külfet" ini orta- dan kaldırıvermişlerdi. Bu hareket tarzını tasvip etmeye imkan yoktu. Madalyanın tersi ve yüzü Esnaf, — şikâyette son derece haklı- dır Hakikaten defter tutma usu- lünü pratik bulmak müşküldür. Ka- nunun isabetsizliği de mıınakaşa mev- zuu yapılabilir. Hele seçim lerden ev- vel vadettıklerı nin tamamıyle ak- yüzde —yüz udı Ama anayasanın, böy- le bir vaadde bulunmak hakkım Cumhurbaşkanına tanıdıgım hiç zan- Niçin Memleketın iyi idare edilemediği rtı alnız — muhalefetin bir gorıışıı değildir. Beş — senedenberi memlekette hüküm süren siyasi ik- lim beklenen hasadı vermemiştir. Vekayiin ihbarlarına kalak verme- mek yüzünden en müsait İmkân- lar içinde, en güzel tohumlar bo- zulmuştur. Bu neticenin şimdi de- rece derece, herkes acı meyvalarını toplamaktadır. Memleket gerçekten huzursuz- dur. Bundan şüphesi olanların şim- diye kadar iktidarı destekleyen müs- takil gazeteleri okumaları, iktidara mensup olan ve almayan milletve- killerinin birleşen lisanlarına bak- maları kafi gelmelidir. Memleket lâyık olduğa idareyi bulmuştur de- nemez. Türkiye Cumhurıyetı daha iyi idare edilmeye lâyıktı İyi bir idarenin mehe hakın huzurundan başkası eğıldır Bir topluluk içindeki türlü sosyal taba- kalara mensup olanlar muktedir ol- dukları inkişafı kendi imkanlariyle müsavat dairesinde elde edemezler- se; bir cemıyette mali ve iktisadi nızamsızlık yüzünden para disipli- ni tamamiyle kaybolarak hayat pa- halılığı büyük kütle için sosyal bir ıstırab mevzuu halini alırsa; bir memlekette hükümetlerin partizan- lığı devlete kadar sirayet ederek devlet ile vatandaşlar arasındaki münasebetleri ve netice olarak dev letin iç ve dıştaki itibarım — ze- deleyecek inhiraflara kadar vara- cak olursa o topluluktakı ınsanları rahat farzetmek ve iyi bir idarede yaşadıklarına inandırmak imkânsız- dır. Herkes kendi haline ve sonra umumı ahvale bakarak memleketin nasıl idare edildiğini hükme bağlar. Kendi kendine ve umumi ahvale ba- AKİS, 14 OCAK 1956