Ahmet Özel Dini - Milli Eğitim sarardığı görüldü. Fakat sözünü ge- ri almasın imkan yoktu; bir defa boş bulunmuştu — Yok canım.. Öyle şey olmaz" deyip geçiştirdi. Fakat ertesi gün. bu beyanatı tek- zip etti. Başbakanla meseleyi görüş- müş ve üzerinde mutabık kalmışmış.. Fakat, hoca bulmak meselesi belleri- ni büküyormuşmuş.. Böylece bir yeni politika adamı, bir yeni Milli Eğitim Bakanı devlet adamlığının ilk imtihanını parlak sa- yılamıyacak şekilde veriyordu. Ba- kalım, öteki kırmızı plakalı araba sahıplerı nasıl davranacaklardı. Muhalefetin tutumu Bu — haftanın başında, muhalefet par- tileri bilhassa din dersleri mevzu- unda kesin bir karara varamamışlar- dı. Menderesin vaadi, bir sözlü so- ruyla Meclise getirilecekti. Ancak muhalif partiler nasıl bir vaziyet a- lacaklardı? Zira din mevzuunun de- magoııye çok müsait bir mevzu oldu- ğunu hepsi takdir ediyorlardı ve bi- liyorlardı ki fırsat verirlerse dema— goglar kendilerini "din düşmanı" o- larak Anadoluya gammazlamaya ça- lışacaklardı. Ancak gerek C.H.P. Hür. P. içindeki temayül, kı sıkıya müdafaa etmek bir yolu katiyyen açmamaktı. Zira Menderesin vaadi son derece tehlike- liydi ve inanılmıyacak ihtilatlara ge- beydi. Zaten bunda, muhalif partileri sözüm ona müşkül mevkie düşürmek gayesini görmemek de imkansızdı. Düşününüz ki Menderes Konyada o vaadde bulunurken Bütçe Komisyo- nunda Diyanet Işlerı butçesı goruşu— lüyor ve herkes "ehil adam" kıtlığın" AKİS 14 OCAK 1956 ve gerekse laikliği" sı- dan bahsediyordu. Orta okulda din dersini kim verecekti? Bir Atatürk genci olan matematik öğrencisi mi? İlk reaksiyonu Hür. P. gösterdi. Onu, C.H.P. nin takip edeceğine de şüphe yoktu. Orta okullara din ders- leri koymak 1lâiklik anlayışımıza ta- ban tabana zıddı! Bu, münakaşa dahi goturmıyecek bir husustur ÜUmid edilir ki. C.M.P de dahil bütün muhalif partiler, ku— çük hesapları bir tarafa bırakıp bu temayülün aleyhinde şiddetle cephe alsınlar. Yanlarında D.P. de hala kal- mış müterakki ve inkılâpçı unsurları da göreceklerinde zerrece şüphe yok- tu. Vergiler Bizim Poujade'lar Yılaşından itibaren küçük esnaf, kanunun kendilerine yüklediği bir mükellefiyeti yerine getirmiyor, def- ter tutmuyor. Halbuki bilindiği gibi küçük esnaf, gelir vergisine tabi tu- tulmuştur. Buna rağmen dükkânlar- da bir ihtilâl havası esmektedir ve tıpkı Fransada Poujade taraftarları- nın yaptıkları gibi, bizim küçük es- naf da kanun hükümlerini yerine ge- tirmemektedir. Bu haftanın başında İstanbulda fıkrı sorulan bir küçük esnaf: — Boş ver, dedı nun değişece Böyle soyleyen yalnızca o değil- di. Berberinden aktarına, tütüncü- sünden manavına herkes aynı vazi- yetteydi. Türkiyedeki bilumum esnaf arasında kanunun icabını yerine ge- tiren, defter tutan ya yüz kişi vardı, ya da iki yüz.. Üst tarafı, kanunun nasıl olsa değişeceği kanaatıyle "boş Nasıl olsa, ka- YURTTA OLUP BİTENLER veriyordu". Bunun, son derece mah- zurlu bir zihniyet olduğunda zerrece şuphe yoktu. Ama esnafın, kendisine göre bir mazereti varı Her şey, Aralık ayının sonunda Çankayada Cumhurbaşkanıyla yapı- lan bir mülakat ile başlamıştı. O sı- rada Ankarada Türkiye Esnaf Der- nekleri Konfederasyonunun toplantı- sı vardı. Altmış beş ilden gelen 170 esnaf derneğinin temsilcileri müş- terek dert ve endişeler karşısında gerçekten zor bir durumda bulunu- yorlardı. Konfederasyonun başkam Abdullah Caner ise tamamiyle şa- şırmış vaziyetteydi. Caner'in ikti- dara yakınlığını bilenler, yıl başından itibaren tatbike başlanacak olan ye- ni esnaf vergisinden doğrudan doğ- ruya onu mesul tutuyorlardı. Öyle ya Abdullah Canerin taraftarlığım yap- tığı parti 1954 seçimlerinin arefesin- de, hattâ o seçimlerin kampanyasında esnafın vergiden azade — tutulacağı vaadinde bulunmuştu. Daha doğrusu propaganda böyleydi ve başta Ab- dullah Caner bır çok esnaf lideri es- naf m rey vermesini temine çalışmıştı. Vergılerı kaldıracak — bir iktidar! Bundan iyisi hakikaten can sağlığıydı. İnananlar tıpkı 1950 de olduğu gibi, 1954 te'de D.P. yi tuttu- lar. Halbuki işte, sandık başına gidil- dikten sadece bir buçuk yıl' sonra, es- nafı vergiden muaf tutacağı propa- ganda edilen iktidar, esnafın başına öyle bir dert açmıştı ki eskiyi dahi mumla aramamak kabil değildi. Der- nek temsilcilerini hiddetten köpürten, bilhassa buydu. Simdi esnaf, yeni bir vergiye tabi tutuluyor ve kendisin- den defter tutmaları isteniyordu. Pi- rince giderken, evdeki bulgurdan o- lunmuştu. Cumhurbaşkanı son seyahatine çıkıyor Dileklerin sonu alınamadı