RADYO Ankara Programlar Ninayet Ankara radyo idaresi bir faaliyet devresine girdiğini göste- recek, - zahiri de olsa - birşeyler yap- mak ıstedığının delillerini - ortaya koyacak bazı icraat gösterebilmişti. Radyo idaresinin icraatından şika- yetçi olanların fikri bu merkezdeydi. Naci Serez, kendisine yapılan teb- ligatı sogukkanlılıkla karşılamıştı. ir zamandanberi biliyordu ki, gerek mum Müdürlükte, gerek radyo mü- dürlüğünde haftada birer defa mik- rofona koyduğu Stüdyo I ve Musi- ki-Komedi programlarından memnun olan kimse yoktur. AKİS gecen sayı- larında da bu memnuniyetsizliğin bü- tün delillerini program üzerinde ten- kidler yapmak suretiyle vermişti. İl- gililer gözlerinden kaçması imkan- sız bu yanlışlıkları, soğuklukları ni- hayet ele almışlar ve iki programın kaldırıldıgını Naci Serez'e bildirmiş- Bu demek değildi ki, Naci Se- rez kendısme yeni bır meşgale bula- maz, bu demek değildi ki, Naci Se- rez muhakkak ve muhakkak ismini karıştırmadan dahi gene hiç de tat- minkâr olmayan programlar tertip edemezdi. Ederdi ve nitekim Naci Se- rez şımdı de atom sırlarım, proton davaları yarabbi, ne gün- lere kaldık - halledecek konuşmalar hazırlıyor. - hazırlamıyor tercüme ediyor - bir fon musikisi ile mikro- fona yerleştiriyordu. İsmini okuttur- rdu, bu sureti manevi bir tat- minin yolunu bulmuş oluyordu. Bu iki programın kaldırılmasını istemiyenler bulunabilirdi. Kocaman bir memleketin muhtelif bölgelerin- den "isteriz de isteriz" diye bazı mek- tuplar gelebilirdi. Fakat, bu işten anlıyanların üzerinde ittifak ettikle- nokta bu iki programın bir büyük radyoya yakışmıyacak kalitede oluş- idi. Artk Umum Müdür Muammı Baykan ın bir kaç ay önce verdıgı büyük sözlerle süslediği yenilik hamlesı suya duşmıış oluyordu. Esa- sen radyoya, 1956 için hiç bir yenilik getirilmemişti. Stüdyo I, Musiki ve Komedi birer yenilik olarak millete duyurulmuştu. Artık bunların prog- ramlardan kaldırılması ile radyo ge- a düşmüştü. Sene- lerdenberı süregelen bir program alış- kanlığı devam edecekti. Bir büyük program hazırlamak için radyo her bakımdan kifayetsiz idi. Bu işleri yapabilecek otoritelerin de radyodan şahsi kaprislerin kurbanı olarak birer İkişer ayırıldıkları kimsenin gözün- den kaçmıyordu. Bunun en iyi ve ya- kın misalini spiker Mukaddes Berk- san geçen haftanın sonunda istifa et- mek sureti ile vermişti. istifanın — sebebi Mııkaddes_ Berksan,_ uzun zaman- danberi radyo evinde bulunuyor. 30 du. Gerek sesinin tonu, gerek konuş- ması, aksanı ve bir radyo spikerinde- ki ciddiyeti ile temayüz etmişti. Son günlere kadar radyosunu dinliyenler Mukaddes Berksan'ın muvaffak ol- muş konuşma tarzını tasvip ve tak- dir etmekten kendilerini alamıyorlar- dı. Hatası yoktu, mesleki bilgisi di- ğer kadın spikerlere nazaran çok üst- te idi. Diğer bazıları gibi hem radyo- evinde spikerlik yapıp, hem de bir mektepte ogretmenlık yapmak sure- ti ile mesleğini "arızi" bir hale getir- miş değildi. Bugüne kadar seneler senesi 400 lira almak sureti ile çalış- mıştı. Halbuki kadrosu 470 üzerinde idi. Umum Müdürlük bir türlü ken- disine hakkı olan bu kadroyu vermek istemiyordu, vermiyordu. Halbuki her mühim neşriyatta, her mühim konuş- manın vatandaşa aksinde Mukaddes Berksan vazife alıyor, ancak parsa- yı başkaları topluyordu. Spiker ola- rak, emsalleri arasındaki şımarık e- dadan, yapmacık konuşma tarzından mahrumdu ve bu Mukaddes Berk- san'ı hakkı olan kadrodan mahrum etmişti. Halbuki Radyoevi- nin böyle bir spikeri spiker buhra- nının bütün şiddeti ile devam ettiği günlerde bulmasına imkan ve ihtimal veremezdi. Naci Serez'in spiker ye- tiştirmek iddiasını taşıyan kursları bir fiyasko ile neticelenmişti. Günler- ce devam eden kursların neticesinde elde bir kaça harabe ses kalmıştı. Türkçesi bozuk bir kaç spiker staj- yeri yetiştirilebilmişti. Radyo Müdür Vekili İskender Cenap Ege gidişin iyi olmadığını artık saklamaktan çekin- miyordu, fakat yapması lâzım ge- len işi, müdürlüğü başka birisine bı- rakmayı aklına getirmiyordu. Radyonun bugün elinde program olarak bır tek şekil kalmıştı: Daldan- dala Erdoğan Çaplı, her imkânı ile rogramı ayakta tutmağa gay- ret ediyordu. Geçen iki hafta, Dal- dandala'yı gazetecilere tahsis etmek- le şirin görünmek yolunu tutmuştu. Bütün kusurlu taraflarına rağmen - meselâ monotonluk, meselâ espri za- fiyeti - gene de Daldandala diğerleri- ne nazaran son aylarda iyi bir mevki işgalediyordu. Daldandalanın gazete- cilere tahsis edilen haftası, bir gaze- teciler günü olmaktan çok uzaktı. Esas unsur muhakkak ki, Erdoğan Radyo Sahipleri DİKKAT Seyyar — atölyem evınızde tamir eder 0999 No. lu telefona adresi- nizi bırakmanız kafidir. Adres : (YERTUT RADYO) ANKARA radyonuzu Çaplı'nın kendi çapındaki esprileri, musikisi ve gayretleri idi. Araya bir kaç gazetecinin fıkraları, şiirleri sı- kıştırılmak istenilmişti. Bu noktada gazetecilerin lakaydısını de göz ö- nünde tutmak icap ediyordu. Çünkü, böyle bir programın hazırlandıgı ga- zetecilere daha evvelden bildirilmişti. Gazeteciler işi ciddiye alıp, iyi bir tu- tum ile kendilerini hazırlamamışlardı. Bütün vazifeyi iki fıkra muharririne, hem de ant bir baskın ile. yüklemiş- ler , siz bu programda konuşacaksı- nız, demişlerdi. Mikrofonda konuş- manın, hele bir mesleğin seklini, vas- finı vererek, halka sempatik kılma- nın o kadar kolay bir iş olmadığını göz önünde tutmak lazım gelirdi. Ni- tekım, bu iki fıkra muharriri ve bir sair gazeteci arkadaş ellerinden gele- ni yaptılar. Erdoğan Çaplı ise, bu ar- kadaşlara daha fazla müzahir ola- madı. Mademki, bu konuşmalar ban- da alınmıştı, bu arkadaşları tekrar radyoevine çağırmak , konuşmalarının çıkarılması lâzım gelen yerlerini on- lardan sormak ve değiştirmek icap ederdi. Daldandala programlan monoton- luktan kurtarılmalıdır. Bugün radyo- sunu her pazar günü saat 11 de a- çanların dinliyecekleri Daldandala'da nelerin olduğunu bilmediklerini kim- se iddia edemez. Muayyen ölçülerden kurtulduktan sonra bu program daha canlı, daha çekimli olacaktır. Erdo- ğan Çaplı gibi etrafındaki bütün im- kânları kendisi için kullanan bir kim- âenın bunları yapmaması imkansız- ır. Radyodan çıkan piyano Erdoğan — Çaplı, masasının Önünde duran insana, gayet sert ve ka- bul ettirmek isteyen bir eda ile şun- ları soyluyordu — Radyonun şu piyanosu mutla- ka Ankarapalasa gıdecektır Orada- ki akordu bozuk piyano ile çalmam imkânsızdır Dediği yerine getirilmişti. Geçen cumartesi günü Ankarapalasta De- mokrat Partinin kuruluş yıldönümü munasebetıyle bir balo vardı. Balo da n Çaplı ve arkadaşları da ça- lacaklardı hem de ücret mukabilinde bu işi yapacaklardı Erdoğan Çaplı Ankarapalastakı piyanoyu beğenmi- yordu. Bunun için devletin radyosun- dan pıyano alınacak Ankarapalasa bir gece için gönderilecekti. Piyano gı- bi hassas bir âleti düşününüz, yerin- den oynadığı zaman bile akordunda muvazenesizlik yapan bir âlet, rad- yoevinden kalkıyor, Ankarapalasa ge- liyordu. Hem de niçin? Bir balo için ve Erdogan Çaplı'nın ücret alacağı bir balo için.. Devletin malı olan bir piyanonun radyoevinden çıkarılması asla ve asla doğru bir hareket değil- dir. Hem de şahsi bir iş dolayısiyle çıkarılması mümkün olamaz.. Müdür Vekili İskender Ege'nin uhdesinde olan bazı malzemeye, hattâ sanatkârlara daha fazla dikkatli ol- ma lâzım gelir. Hattâ bu vazifesi- nin birinci şartıdır. AKIS, I4 OCAK 1956