İKTİSADİ VE MALİ SAHADA bilhassa iç borçlar için - bir deri ceye kadar tayin etmek kabil olabı- lir. Ama bu kafi değildir. Kaldı ki, dış borçlar için bu dahi mümkün de- ildir. Ne ilim adamı, ne gazeteci, münevver ve ne de basit vatan* daş bizzat kendi adına ve kendi sır- tına yüklenmek üzere alman borç- lardan ve yapılan işlerden haberli de- gildir. Borçlar hakkındaki bilgiden hattâ milletvekilleri dahi haberdar olamamaktadırlar. Bütçe müzakere- lerinin ilk günlerinde bir millet veki- li bütçe komisyonunda dış borçları- mızın yekünunu sormuştu. Bunu öğ- re onun vatandaş olarak hakkı, milletvekili olarak da vazifesiydi. Ga- zetelerden öğrendiğimize göre Mali- ye Bakanı soruyu cevaplandırmamış- tır. Milletvekili bunun uzerıne belki şahst tahminlerini bildirmi: geçen şahsi tahminlere göre dış borç- larımız 982 milyon dolardır. Millet- vekili bu dış borçlar yekünunu bizim beş yıldır göklere çıkaradurdugumuz yatırımlar ve iktisadi katkında me- seleleriyle de temas haline getirmiş- tir. Onun kanaatince beş yıldır yapıl- makta olan yatırımlar da on milyar Hiradan fazla değildir. Bu noktaya gelince, milletvekili bir hesap yapıp şu suali sormaktan kendini alamı- yor: Doların karaborsa fiatı 10 lira olunca 982 milyon dolar hemen on mılyar lıraya yaklaşan bir rakam ve- rir. halde yatırım, büyük yatırım- lar, ıktısad" istiklâl savaşı dıye gök- lere çıkarılmak istenilen bütün işler veresiye yapılmış demektir. Öyleyse bu milletin katlandığı bunca fedakâr- lık nerede ? Şım liye kadar yapılan- lar hep veresıye İise, arın mını zaruri kıldıkları bundan sonra- ki yatırımlar da veresiyeye bağlı de- mektir. Borcunu vaktinde ödemiyen, borcuna sadakati, şu veya bu sebep- ten zayıf olan, borçluya da alacaklı- ların daha başka borçlar vermiye he- vesli olmıyacakları aşikardır. Öyley- se, evet öyleyse durumumuz ne ola- caktır? Fikirlerinden ve endişelerinden, bazı ilaveler yaparak, bahsettiğimiz milletvekilinin ifade ve iddialarında bir miktar mübalağa olması imkan- sız değildir. Hatta olduğu muhak- kaktır da diyebiliriz. Ama soralım bunun kabahatlisi o mudur? Hiç zan- netmiyoruz. Hükümet hiç lüzumu okken, herkesin bilmek hakkına sa- hip olması gereken ve bilmesinde fay- da olan malümatı, bazı iç politika en- dişeleriyle ve netice itibariyle parti menfaati mülahazasiyle, kendisine saklarsa durum bundan farklı ola- maz. Ve görülüyor ki böyle hareket etmekle teminini umduğu faydalar, kendılıgınden ortaya çıkan ve kendi- sinin hesaba katamadığı - hem mem- leket ıçm, hem de bizzat iktidar par- tisi için - zararlar yanında bir hayli ehemmiyetsiz kalmaktadır. Hüküme- te burada bir defa daha zararlı yolun neresinden dönülürse kar edenin ken- disi ve fakat bundan daha mühim 0- larak, millet olacağını hatırlatmak- ta fayda vardır. Pahalılığın sebebi ? Azizim, bir portakal 40 kuruşa sa- e demektir bu? Bir por- takal kırk kuruşa satılırsa hayat pa- halı olmaz da ne olur? Bu sözleri duymasaydık, şu satırları belki duşun ezdik; ortakal 40 kuruşa satılıyor, sa- tışlar kontrol edilmi;: u yüz de de hayat pahalılaşıyor Şu fikir! söyliyebilmek için iktisadi bilgilere asgarf derecede dahi sahip olmamak kafi değildir. Bunun için islerin gidi- şine hiç bir merak ve alâka duyma- mak da lâzımdır. Hayat pahalılığı, iktisad tabırıyle söyliyelim, enflasyon olduğu için mi portakal 40 kuruşa sa- tılır, yoksa portakal 40 kuruşa satıl- dığı için mi enflasyon ve hayat pa- halılığı olur? Bu bir yumurta ve ta- vuk hikâyesi değildir. Ancak, maale- sef memleketimizde bir çok münev- ver sayılanlarca bile, ondan daha yazmayı muğlak bir problem mahiyetinde gi- bidir, memleketin, onun insanlarının ve bizzat şu sözleri rahatlıkla edebi- len kimsenin kendi kaderine bu dere- ce cahilane bir şekilde tesir edebil- mek olması - çünkü rey veriyor - insanın aklını durduracak bir şeydır İnsanın "veyl bu türlü bi- gânelere”" diyeceği geliyor. Hiç de- ğilse — münevver geçinenlerimizin memleketin dertlerine ve meseleleri- ne alâkaları bu şekilde olmamalı de- ğil midir? Hayat pahalılıgı günlük hayatı- mızda her gun artan baskısıyla» mev- cudiyetini iyice hissettirmeye başla- mış Ve artık partilerin açık hava top- lantılarının konusu olmaktan çıkmış- tır. Bu yük altında ezilen her mü- nevverin, pahalılık hâdisesinin milli iktisadi bünye üzerindeki tahripkâr tesirlerini görmezlikten gelmesi bek- lenemez. Pahalılığın hakiki sebeple- rinin araştırılıp ortaya çıkarılmasın- da büyük fayda vardır. Eğer iddia e- dildiği gıbı, pahalılık ıktısadı kalkm- mamız için milletin yuklenmesı gere- ken bazı fedakârlıklardan biri ise, bu fedakarlıgın sebeplerinin ve hudutla- lletçe bilinmesi gerekır Pa- halılık için böyle bir s yoks gene iddia edildiği gıbı fiyatla— rın sun'i olarak yükselmesine amil o- lan bazı sebepler varsa, bunların tes- biti ve izalesi hükümetin başlıca va- zifesi olmalıdır. Bundan başka; paha- hlık, takip edilen iktisadi polıtıkanın tabıı bir neticesi olarak ortaya çık- mışsa umulan fayda ile uğranılan zararlar açıkça münakaşa edilmeli ve iktisadi politikada gereken tashihat ve tadilâta vakit geçirmeden baş vu- rulmalıdır. Enflasyonist bir politika takip e- derek iç piyasa fiyatlarını alabildiği- ne yükselmesi karşısında çok şah- si ve enfüsi bazı izah ve bahaneler- den vazgeçilerek, ciddi tedbirlere baş- vurulması zamanı gelmiş, hattâ geç- miştir 20 AKİS, 14 OCAK 1956