YURTTA OLUP BİTENLER Hükümet Kimin adına? pazar sabahı Konyada hava son de- rece uktu. Bir gün evvel başlayan kar şehri hemen tamamile örtmüştü. Saat 10 du. İstasyonun pe- ronunda ve gar binasında büyük bir telâş göze çarpıyordu. — Bir askeri kıt'a yerini almıştı. Selam resmini o ifa edecekti. Ortalıkta resmi ve si- vil polisler de dolaşıyordu. Hattâ yük- sek dereceli memurlar da yerlerini almışlardı. Ama halk yoktu. Düşü- nünüz, Cumhurbaşkanı ve Başbakan Konyadan ayrılıyorlardı. Merak edip de, bir Konyalı evinden dışarıya çık- mamıştı. Halbuki, bırakınız Devlet Başkanını ve. hükümet başkanını, ta- nınmış hangi şahsiyet gelirse gelsin Buna mani olmak, akını durdurmak lâzımdı. Bir kaç temel atma, bir kaç vaad ve bol nutuk.. Adnan Mendere- sin Ankaradan ayrılırken dağarcığın- da işte bunlar vardı. Ancak, evdeki pazar çarşıya uymadı. Zira herkesi beraberce memnun etmeğe imkân ol- madığından bir kısım kimseleri sevin- dirip bağlamak için sarfettiği sözler başkalarını kızdırıp Konyada olan, buydu. Konyaya, başta Konya Milletvekili Zeyyad Ebüzziya olmak üzere Hürriyet Partisinin ku- rucuları da gelmişler ve propaganda yapmışlardı. Ama hiç birinin sözleri, yeni parti için bizzat Menderesin bir cümlesinden daha fazla fayda sağlı- yamamıştı: Başbakan Akşehirin vi- lâyet haline getirileceğini bildirmişti. Akşehirin vilâyet haline getirilmesi!. Konyalılar derhal küstüler ve küs- Konya'dan bir görünüş İsterük !, az veya çok bir kalabalık mutlaka is- tasyona gelir ve hiç olmazsa seyre- derdi. Evet, hava soğuktu, kar da vardı.. Ama, bir tek Konyalının bur- nunu dahi penceresınden uzatmamış olmasının başka bir mânası mevcut- halk küskündü. Hakikat de bun- dan ibaretti ve bu, gözle görüldüğü içindir ki alâkalıları bir telâştır al- mıştı. Misafirlerin de vaziyeti anla- mamaları imkânsızdı. Bir kıta asker, resmi dairelerin en yüksek memurla— rı ve polisler.. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Hükümet Başkanı Adnan Menderes Konyadan işte böyle yol- cu edildiler. Halbuki D. P. lideri bu seyahate ne ümitlerle çıkmıştı. Hürriyet Par- tisi her tarafta dal budak salıyor ve bütün müşterisini D.P. den alıyordu. 4 mekte yerden göğe kadar hakları vardı. Adnan Menderes, mutadı veç-- hile, o anda aklına gelenı diliyle ifa- de etmıştı Yoksa Akşehirin vilayet haline getirilmesi keyfiyeti, üzerinde düşünülüp taşınılmış bir husus değil- di. Daha nutkun söylendiği Konyalılar, bilhassa Demokrat Kon- yalılar Başbakanı muaheze ettiler. Cumartesi gecesi tertıplenen ziyafet- te sert tartışmalar oldu. Başta Kon- yanın Demokrat milletvekilleri olmak üzere pek çok kimse gayrı memnun- du ve bunun ifadesinden' çekilinme- di. İşin acı tarafı, bu ziyafette bizzat Cumhurbaşkanının da davetli sıfatiy- le bulunmasıydı. Halbuki Devlet Ba; kanının bu nevi tartışmaların üstün- de kalması gerekirdi. Nitekim ertesi akşam uzaklaştırdı.. gün, kimsenin uğurlamaya gelmediği trenin yolcuları arasında da o bulu- nuyordu. Halbuki bir Cumhurbaşka- nı bu şekilde yolcu edilmemeliydi. Levhalı karşılayıcılar 10,30 da buz gibi bir hava i- cinde - her bakımdan - Konyadan yola çıkan Devlet erkânı öğle vakti Karamana vardılar. Orada da hava çok soğuktu, ama halk liderleri karşı- lamaya koşmuştu. Ancak ellerinde tuttukları levhalar okununca, Başba- anın yanındakiler müşarünileynin kızdığını anladılar. Levhalarda "vila- yetlik istiyoruz" deniliyordu. Burada da aynı taleple karşılanmışlardı. Bu Türkiyede her şehir halkı mutlaka vilâyet mi olmak istiyordu? Misafir- ler arasında bir kaynaşma oldu. A- caba Adnan Menderes Karamanlıla-. ra da Akşehirlilere yaptığı vaadi tek- rarlıyacak mıydı? Meydana gelindi. Nutuklar söylenecekti. Cumhurbaş- kanı D.P. iktidarının eserlerini öven malüm sözlerini tekrarladı. Herkesin gözü, daha ziyade hükümet başkanın- daydı. Herkes vaad bahsinde onun us- talıgım biliyordu. Menderes, her yer- de sarfettiği cümleleri burada da arka arkaya diziyordu. Daha doğrusu niyeti oydu. Hani "gözlerden okunan saadet ve memnu l k", "buraya bizi karşılamaya gelmek suretiyle bizim- le beraber olduğunuzu ispat bulunuyorsunuz" lafları var ya.. onlar! Fakat "ne bahtiyar insanlarız ki arzu ve vaad ettiklerimizi daıma yerine getırmek imkânına sahibiz." cümlesi yerine konmuştu ki kalaba- lık dinleyiciler arasından gürültüler yükselmeğe başladı. İhtimal ki ha- va soğuktu ve uzun boylu nutuk din- lemeye hele bilinen, artık ezberlen- miş klişe cümlelerin tekrarını işit- meye hiç kimsenin takati yoktu. Bir tek şey merak ediliyordu: Karaman da vilâyet olacak mıydı? Gürültüler arttı. Halk, Menderesin kısa kesme- sini istiyordu. Hep bir ağızdan, tem- "Vilâyettik istiyoruz" diye ba- ğırmaya başlandı. Başbakan kızardı. Doğru dürüst lâf söylemenin imkânı kalmamıştı. Kalkınma, fabrika, te- mel atma.. Bunlara kımsenın aldır- dığı yoktu. "Vılayetlık İstiyoruz Vilayetlik... —İstiyoruz..." Meydanda bu sesten başka ses duyulmuyordu. Toplantı tam bir fiyasko olmuştu. Cumhurbaşkanının da dudağını ısır- dığı görülüyordu. O da sinirlenmişti. Başbakan vilayet olma — meselesine temas mecburiyetinde kaldı. Ancak Akşehir hâdisesi ve doğurduğu neti- cenin hatırası henüz pek taze oldu- ğundan halka, milletvekilleriyle te- mas etmesi tavsıyesınde bulundu. Ta- bii bu, hiç kimseyi tatmin etmedi. Menderes başka bahislere atlamıştı ama dinleyen yoktu. "Vilayetlik" la- fından geçilmiyordu. Ellerdeki levha- lar sallanıyordu, halk ısrar ediyordu. "Vilayetlik.. Vilayetlik.. İstiyoruz... akıllı kızmıştı. Sözünü tamamlama- AKİS, 14 OCAK 1956