Moda Ev içinde Bu sene, sokak elbiseleri dümdüz, mümkün mertebe — sade, ciddi görünüşlü idi. Fakat bu elbise- ler evde dolaşmak, divana uzanmak, sevimli ve neşeli şekilde misafir kar- şılamak için, hiç de elverişli değildi. İşte bu boşlugu doldurmak için ter- siler "ev içi" modasını icat ettiler. Evde kadınlar mümkün mertebe ne- şeli, renkli, göz alıcı ve insana hare- ket serbestisi bırakan kıyafetler gi- yinmeliydiler. Eğer ev çok sıcak de- gilse, bu sıfatlara ilâveten, evde gi- yilen elbiseler gözü ve vücudu ısıta- cak kumaşlardan yapılmış olmalıydı- lar. Değişikliğin güzelliği Bu mevzuda, terziler kadar, kadın- ların kendi muhayyileleri de ha* rekete geçebilirdi Kadınlar evde, mo- danın hiç bir kaidesine tâbi değildi- ler.. Serbesttiler ve korkmadan gi- yinebilir, incikler boncuklar takabilir, saçlarını omuzlarına döker veya te- pede toplıyabilirlerdi. Evde değişik- lik, daima hoşluk demekti. Çiçekli veya çizgili yünlülerden, pazenlerden yapılan etekler, uygun sveterler ve kolyelerle, daima kadı- na yakışıyordu. İnce bel, bol etek, gürültülü bilezikler, hoş kupeler ka— dına bir yenilik, gençlik, neşe havası veriyordu. Ve 956 senesinde misafir- lere - hoş geldin - demek biraz da hoş giyinmekti. Şık kadının kanun kitabı Bu — kitapta on madde mevcuttur. Fransanın eski Washington sefiri Helle Bonnet Made in France 22 KADIN Gücümüzün Yettiği Kadar Kadın, kapının eşiğinde, cenge iden kocasını uğurluyordu. Yü- zü ciddi fakat sakindi. Neler his- settıgını anlamak pek âlâ müm- a kocasına söylediği son SsÖZ şu olmuşt kahraman olarak dön, duşmanı kov da gel.. ek, muharebe meydanında döguşurken, hep bu sözleri duyar gibi olurdu. Vazifesini yapmadan dönmek aklından geçse bile, bilir- di ki, evinin kapısı kendisine kapa- lıdır. Erkek, asırlar boyunca, kadı- na lâyık olmak onun gozunde kü- çülmemek için *kahraman" olmuş- tur. Tarihin meşhur şövalyeleri, hep bu hissin tesirinde doğmuşlar- dı.. Büyük kumandanlar da, Meh- metçikler de.. Kocasını kapıdan cenge uğurla- yan kadınların miktarı günden güne azalmakta, hiç olmazsa, dün- a bu ümidi beslemekte, bu ümitle yaşamaktadır. Fakat mücadele, harp sahalarından başka sahalara intikal etmiştir. Ve kadın gene de, erkeğe cesaret ve kuvvet veren, 0- nu teşvik eden ve hakkında vere- ceği hükümle onun kararlarında rol oynıyan, bir nevi "pasif idareci" rolünü kaybetmemiştir. Bir çok er- keklerin hayatlarına verdikleri is- tikamette, kadının rolu zannedildi- ğinden daha buyuk ugün — kadından beklenen vazı— feleri düşündükçe, limanın a duruyor.. Onun en birinci vazıfe- si, muhakkak ki, evin idaresi ve çocukların yetiştirilmesi davasıdır. Bu işleri, hakkıyla, başaran kadın, hayatını boşu boşuna harcama- mıştır arını daha iyi beslemek, daha iyi gıydırmek daha iyi yetış— tirmek için bugün, kendi hakların- dan son zerresine kadar feragat e- den kadınların miktarı bir hayli- kadın, evin geçim davasını da uzerıne almıştır. Vakıa parayı erkek kazanır ama onu kadın ida- re eder ve bugün idare etmek ka- Henri Bonnet'nin karısı tarafından yazılmıştır. Helle Bonnet on sene müddetle, Amerikadaki dostlarına şıklık pren- siplerini aşılamıştı. Kendisi dunyanın en şık on kadınından bir tanesi idi. Helle şöyle diyor: n çok beğendiğiniz ar- kadaşınıza değil, kendinize yakışan şeyi alınız — Mücevherlerinizi takarken ga- Jale CANDAN zanmaktan güç ve yıpratıcıda. imdi, bir de bu kadının aile büt- çesinin gelırını arttırmak için dı- şarda çalıştığını tasavvur edelim ki, bu muhakkak, takdir edilecek bır şeydir ve gunden güne, bir za- ruret olmaktadır. imdi biz bu kadının karşısına çıkıp ıkıncı bir vazife teklif edi- : Hayır cemiyetlerinde, muh- telıf teşekkullerde çalışmak, faal olmak. Kadın a) uruyor, düşünüyor. Hıssedıyorsunuzkı bu— tün kalbi ile istiyor, ama gücü yet miyor. Halbuki aksaklıkları duzelt— mek, aileye daha iyi yasama şart- ları saglamak için, bugün, kadının da memleket dâvalarını benimse- mesi, onlar için mücadelesini yap- ması şarttır. Bu ikinci vazife za- man zaman dıgerlerıyle ve en mü- himleriyle, rekabet edecek kadar büyük bir enemmiyet kazanır; mu- kaddes bir vatan vazifesi olur.. Zannediyorum ki, bugün biz Türk kadınları böyle bir vazife karşısındayız. Memlekette terakki- ye, medeni anlayışa, hakiki de- mokrasiye ve fikir hürriyetine, kı- sacası bir milleti büyük millet ya- pan şeylere karşı açılmış büyük bir kapı var: bir arzu kapısı. Hepimiz bu açık kapıya doğru şuurla ve ira- e ile yürümek ve içimizden gelen âfı_rzuyu gerçekleştirmekle mükelle- iz. İçimizde aktif olarak çalışmı- yanlar var, hem de pek çok. Fa- kat bu yolda pasif olarak, çalış- mak da mümkündür. sel" bir hayır cemiyetinde faal olarak çalış- mayan kadın, oraya hiç olmazsa ufak bir para yardımı yapar, ar- kadaşlarını teşvik eder. Aynı şe- ldlde memleket dâvaları ile de alâ- kadar olur, gazete okur, hadisele- ri takip eder ve hiçbir şey yapa mazsa, reyini bilerek kullanır, uk- münü bilerek verir. Kocasını kapı- dan cenge uğurlayan kadın gibi, bazan küçük menfaatlerine aykırı bıle olsa, onu daima doğruyu, iyi- hakiki vazifeyi seçmeye teşvik eder, gücü yettiği kadar büyük iş- ler başarır. yet temkinli, fakat güzel taraflarını- zı meydana çıkarmak isterken, o de- rece temkinsiz hareket ediniz. Kocası Parise dönünce, Helle ken- di kendisine bir iş aradı ve meşhur Christian Dior müessesesinde çalış- maya başladı. Zaten enerjik bir ka- dındı ve İkinci Cihan Harbinde ko- cası Amerikaya kaçıp, Fransızca dersler vererek, hayatını kazanma- ya uğraşırken o da, şapkacılık et- AKİS, 140CAK 19S6