YURTTA OLUP BİTENLER, dirde tesanüt bozulur ve kurucuların dan kalkardı. Buna ise, yanaşılmak parti üzerindeki hakımıyetlerı orta- istenmiyordu. Prof. Fuad Köprülü de Dışişleri — Bakanlığını — arzuluyordu. Bu makamı işgal ederken o kadar ücuma uğramış, icraatı o kadar ten- kid edilmişti. İşte, halefi meydanday- dı. Tekrar Dışişleri Bakanlığına gel- mek, itibarını arttıracaktı. Fatin Ruştu Zorlu teşkilâta hep kendi a- damlarını yerleştirmiş, Köprülünün- kileri Muzaklaştırmıştı. O kadar ki bizzat Köprülünün damadı 1st1fa et- mek üzere bulunuyor. Fuad Köprülü böylece, kabine buhranının esaslı âmillerinden Biri haline gelmişti. Onunla beraber baş- ka sabık bakanlara da hükümette yer verilmesi düşünülüyordu. Celâl yordu. Bunu yapacak ekipte ise, de- nenmiş Şşahsiyetler bulunmamalıydı. Öyle bakanlar olmalıydı ki kendi sa- halarına bizzat Başbakanı karıştır- masınlar. Bizzat ona karşı hayır di- yebilsinler. Gurup kendi direktifleri- nin tatbikini hükümetten istiyecek- ti. Adnan Menderesin direktiflerinin degıl Bunun çaresi ise Başbakanın yanma Fuad Köprülülerin, Samed gaogluların tekrar getirilmesi degıl— di. bu safhaya dökülünce, yani bir kabine buhranının bütün arazları kendini gösterince evdeki pazar çar- şıya uymadı. Evet, bakanlık teklif e- dilip de bunu reddeden hakikaten oktu. Zaten bu kıratta adamlar "po- litik" sayılmıyor, makbul addedilmi- yordu. Üzerinde durulanların bir kıs- mı itaatleri denenmiş eski bakanlar, Çankaya'dan ihtisaslar emokrat Parti Meclis Gurubunun azaları üzerinde başka bir fak- tör daha tesir ediyordu. Çankayaya davetler artmıştı. Çankayadan dönen- ler, Cumhurbaşkanının teminatlı bir demokrasiyi gerçekleştirmemize ha- raretle taraftar bulunduğunu, evvelâ Anayasa tadili meselesinin ele alın- ması lüzumuna kani olduğunu, on- dan başka bütün şikayet mevzuu ka- nunların da kaldırılmasını istediğini iddia ediyorlardı. Celâl Bayar Ana- yasanın Cumhurbaşkanına hemen hiç bir hak tanımamasından müşte- kiydi ve bugüne kadar bir harekette bulunmamasını böyle izah edıyordu Millet demokrasi istiyordu. Demi rat Parti 1950 den evvelki prensıple— rine dönmeli, millete vaad ettiklerini Her şey düzel- Bayar bilhassa Samed Agaoglunun üzerinde duruyordu. Ancak gurup amed Ağaoğlunu da istemiyordu. Hem Samed Ağaoğlu, meşhur döviz komitesinin âzası değil miydi? Şikâ- yet mevzuu yapılan işlerde onun mu- tabakatı, mutabakatı olmazsa imza- sı yok muydu? Döviz komitesi dört bakandan teşekkul ediyordu. Bakan- ların üçü Yüce Divana, biri tekrar hükümete.. Başbakan Mua- vini olarak! Bir çok milletvekiline bunu kabul ettirmek kolay olmıya- caktı. Gurubun eski bakan istememesi- nin başka sebebi vardı. Bu bakanlar, şahsiyet sahibi sanıldıkları halde an- tidemokratik gidişi frenlememişler nan Menderesin yanında bir hus si kalem müdürü gibi vazife görmü ş— ler, itiraz sesi .yükseltmemişlerdi. Şimdi gurup, demokrasinin temiha- tıyla, beraber gerçekleşmesini, isti- 8 Meşhur Döviz Komitesi Ateşten — gömlek bir kısmı ise dünkü kabinede bile va- Ticaret Bakanlığını kabul etmek 1- çin şartlar koşmuştu. Doğrusu iste- nilirse kabine Adnan Menderesin zih- ninde çoktan hazırdı. Seçtiklerinin ekserisi de sözünü dinliyecek kimse- edecek, yalnız yüksek sesle başka bir türkü söylenecekti. Ama guruba o ekibi derhal kabul ettirmek kabil de- ğildi" Hükümet buhranı — uzayınca milletvekillerinin yumuşayacakları ümid ediliyordu. Salı günü gurup top- lantısının tehir edilmesi de bundandı. Kara tahtanın üzerine tebeşirle, D.P. Gurubunun yeni hükümetin kurulma- sına intizaren bir hafta sonraya ta- lik olunduğu yazılmıştı. gerçekleştırmelıydı tildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Vazıfesını yaparak da- ğılır ve tam mânasiyle hür bir haya içinde yeni seçımlere gidilirdi. Yal- nız, demokratik bulunmayan kanun- lar arasında bizzat Cumhurbaşkanı- nın vetosunu kullanmadan tasdik et- tiği kanunların da bulunduğu bilin- mektedir. ayada bunları işitmek, bazı mılletvekıllerını yumuşat yor, kabine- ye girecek bakanların şahısları üze- rinde pek fazla durmamaya teşvık ediyordu. Hakikaten, ma d bz zat Cumhurbaşkanı da rejimin te natı olacaktır, kabine buhranını daha fazla uzatmakta sebep bulunmamak gerekir". Celâl Bayar sözleri arasında ekonomik kalkınmamıza inandığını i- fade ediyor, yalnız envestismanların bir miktar azaltılmasını doğru bulu- yordu. AKİS, 10 ARALIK, 1955