YURTTA OLUP BİTENLER Hükümet Buhran! O akşam bütün Ankara, - ve Anka- rayla beraber bütün memleket - radyosunun başında haber beklıyor— du. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Demokrat Partinin ezici bir ekseri- yeti bulunduğu halde hükümet buh- ranı patlak vermişti ve aşağı yukarı bir haftadır kabine kurulamamıştı. Her yerde konuşulan buydu, herkes bunu merak ediyordu. Demokratik, diyarlardaki teamüllerin aksine, biz- de yeni hükümeti teşkil teşebbüsleri derın bir sis perdesiyle kaplı tutul- duğundan akla gelen bütün isimler "müstakbel bakan" olarak ortaya a- tılıyordu. Ömer Bilen'den Sabri Er- duman'a kadar.. İşte, böyle bir akşam Ankarada, Belvü Ankara Palasın arkasındaki Başbakan bir müddetten beri ide- al arkadaşlarıyla buluşma yeri ola- rak Belvü Palası seçmişti. İhtimal ki Ankara Palastaki görüşmelerinin ha- ber alınması hoşuna gitmemişti. Son ra, meşhur otel daha kalabalık olu- yordu. Gerçi Adnan Menderesin em- rinde, semin katında, dipte bir oda daima hazır tutuluyordu Ama elinde tam 16 tane münhal bakanlık bulun- duğundan, eskisinden de fazla rahat- sız edileceğinden korkuyordu. Nihad Erim ve Safa Kılıçlıoğlu yeni hükümeti n Menderesin kurmaması gerektiği kanaatindeydi- ler. İkisinin de hatırından Genel Baş- kanın Başbakanlığa lâyık — olmadığı fikri sureti katiyyede geçmiyordu. İ- kisi de onun dirayetine ve devlet a- damlığı vasıflarına hayrandılar. A- ma, bir politika taktiği olarak Adnan Menderesin kuvvet kazanması İâzım Bakan bekleyen bakanlık arabaları Nazırsız Palasın küçük bir odasında üç kişi başbaşa vermiş, konuşuyordu. — On- ların da konuştukları kabine buhranı ve son hadiselerdi. Ancak, muhave- renin mahiyeti biraz değişikti. Zira üç kişiden birincisi bizzat Adnan Menderes, diğer ikisi de onun ideal arkadaşlarından Safa Kılıçlıoğlu ve Nihad Erimdi. İkisi de Demokrat Parti Genel Başkanının mutemed a- damlarındandı. Zaten gerek Yeni Sa- bahın, gerekse eski Ulusun ve Halk- çının son beş senelik koleksiyonları- na bir göz atanların bu iki zata kar- şı derin bir itimad ve emniyet duy- mamalarına imkan yoktu. Hükümet meselesi orada, enine boyuna görü- şüldü. Bu sırada Ankara Palasta, kı- sa boylu, cılız bir başyazar Başba- kanı kendi parlak fikirlerinden fay- dalandıramamanın ıstırabı içinde kıv- ranıyordu. 4 sandalyeler geldiğine inanıyorlardı. Kabinenin başına başka biri geçmeliydi. Bir se- ne sonra, Genel Başkan mumla ara- nacak ve seçimlerin arefesinde bu- güne nazaran bin defa kudretli hal- de işleri tekrar eline alacaktı. İstişareler, gece geç vakte kadar devam etti. Bir de Adnan Menderesin, hükümetini kurmak için henüz te- şebbüse geçmemiş olduğunun ilânı do- layısiyle tenkidler yapılmıştı. Demok- rat Partinin müstakbel kabinesini teş- kil etmek hususunda Nihad Erimin veya Safa Kılıçlıoglunun fikri nasıl alınmazdı? tekim Başbakan, bu istişareleri tekrarladı İdeal arkadaş— lariyle, müşterek dostları Dr. Mü- kerrem Sarol hakkında da fikir tea- ti ediyordu Esrarengiz bir hava eni kabinenin kurulması husu- sundaki hazırlık ve teşebbüsler hakkında resmi çevreler garıp bir ke- tumiyet muhafaza ediyorlardı. Bu zararlı ketumiyeti anlamanın imkâ- nı yoktu, zira umumi efkârın hadise- lerden haberdar edilmemesi bizzat Demokrat Partiye darbe teşkil edi- yordu. Hiç kimsenin bir şey bilmeme- si, herkesin bir şeyler uydurmasına yo|» açıyordu. albuki demokratik memleketlerde basın Başbakan ada- yının temaslarına dair geniş malü- mat alabiliyor, kimleri kabul ettiğini öğreniyor, kabul edilenlere teklif ya- pılıp yapılmadığını haber alıyor, hat- tâ teklif yapılmışsa verilen cevabı da duyuyordu. Radyolar, haber bülten- lerinde evvelâ buhrana ait son ge- lişmeyi bıldırıyordu Bizim, radyolar ise, tam bir hafta müddetle sadece Fransadakı kabme krizinden bahset- ti. Halbuki Fransız radyoları havadis bültenlerine Türkiyedeki buhrandan bahsederek başlamıyorlardı. Kendi- lerıne ait haberleri veriyorlardı. olup bitenlerden habersiz dolaşanların içinde bizzat milletvekil- leri vardı. Ekserisi çarşamba, cuma ve pazartesi günkü Meclis toplantı- sına yeni kabine İlistesinin okunacağı ümidiyle gelmiş, fakat kös kös dön- müştü. Buhranın vasiyeti hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. Bu hafta- nın başında, tatsız sualler sorulma- sın diye mutad Gurup toplantısı da talik edildi. Salı günü saat 15 te, Za- fer gazetesinin o gün Gurubun top- lanacağını ilân etmesi üzerine De- mokrat Partili milletvekilleri Meclise gitmişler, fakat bir ilânla karşılaş- mışlardı. İlâna göre Gurubun İdare Kurulu sabahleyin toplanmış ve öğ- leden sonraki celseyi talik etmişti. Halbuki pek çok milletvekili, kabi- nenin hâlâ niçin kurulamadıgım ve olup bitenlerin niçin perde arkasında cereyan ettiğim sormak niyetiyle gelmişti. İşte, cevaplandırılmak is- tenmeyen de bundan başka şey de- ğildi. Her halde buhran bir demokrasi- de görülmemiş şekilde patlak vermiş, bir demokraside görülmemiş şekilde gelişmiş, bir demokraside — görülme- miş şekilde neticelenmişti. — Simdi, bunların üzerindeki esrar perdesini kaldırmak zamanı gelmiştir İlk infilâkın akisleri Gurupta hadiseler. Başbakanın Bağdatta bulunduğu sırada çık- mıştı. Gerçi o ilk toplantıda Adnan Menderes şahsen bahis konusu edil- miyor, hücumlar Sıtkı Yırcalının ü- zerinde teksif olunuyordu. Fakat ik- tisadi polıtıka kül halinde tenkid o- lunduğuna göre, asıl hedefi bizzat Başbakanın teşkil ettiğini anlama- mak için pek çocuk olmak lâzımdı. Gurup, niçin Adnan Menderes yurt dışındayken bayrak açmıştı? Bağ- dattan İstanbula dönen Adnan Men- deres, evvelâ bunu sordu. Bir defa Başbakanın, Iraktan doğruca baş- kente gelmemesi son derece manidar- dı. Adanaya inen tayyaresi, pek âlâ oradan Ankaraya hareket ederdi. Fa- AKİS, 10 ARALIK, 1955