ünden birkâç Der gitmiştik. bir olmuştu. üsaade €tme C başını arkayi m ka Il ka miıya” Jedi. a bir uykuya sişolan ruhu, j mail Habib | “> lâmid kend iie “İ »de başlı b bar sayar ” n Cahit | İ abul Üniver ep far in es serlerinden a ş buğ Skin edip lerimizden İsmail Habip te güzel bir hitabede bulunmuştur. u hitabenin bazı parçalarını naks İediyoruz : #Hâmidin benim imzamı tanımusı ha- zin bir vesileyle oldu. Bundan on » dör yıl evvel Taninde onun meşhur Âzam, şiiri çı rada Yeni Günün «Hergün bir düşünce» sütununu yaziyordum. Aka Gündüz de Hâkimiyeti Milliyede hergün bir kronik yazıyordu. İkimiz karar verdik. Ayni günde «Unutulan Dâhi» için şiddetli birer yazımız çıktı. Viyanada feci bir müzayaka içinde kaldığı anlaşılan Hö- mide karşı, Birinci Büyük Millet Mec lisinde elektrik seyyalesi gibi bir heye» can dolaştı. Millet Meclisi, hidematı va taniye tertibinden Hâmide maaş tahsis etti. En büyük olduğu içip, büyüklüğü herkesten iyi takdir eden En Büyüğü- müz Atatürk, ilk vesilede Hâmidi meb us olarak Meclise almıştı. o yazılarımızı Viyanada gören ad. di bir Türk gazetecisine mü- lâkat veriyor, ve © zamanki İstanbul gazetelerinde intişar eden bu mülâkatta benim “Unutulan Dâbin yazısı hakkın- da kendine mahsus nezaketle takdirler ve iltifatlarda bulunuyor. Onunla şahsan tanışmak saadeti beş altı yıl evvel, Maarif Eminliklerinin lâğ- vından sonra İstanbula gelişimle başla- dı. Evine giderken artık seksenine gis ren Hâmidin, san'at hayatını kapamış olacağı zehabındaydım. Halbuki büyük bir sürprizle karşılandım, Bana «Dev ranı Muhabbel” şiirini okudu. Bu uzun ve nelis şiir şöyle başlıyordu. Me devrandır bu devranı muhabbet. . Onun, billür kadehten oğan rengin leyali., Onun, kavsi - kuzahtan İnen eyyam vardır ! Belli yaş seksene de çıksa Himit, muhayyelesine vatan edindiği kehkeşan» İar ve kavsi- onun inmediğini ikinci bir sürprizle da- ha iyi anladık. kuzahlardan inmiyor; O sıralarda bir İstanbul gazetesi «Haâ- mit dâhi midir, değil midir 7» diye bir anket açmıştı. Sanki debâ rey topla makla verilir.. veya rey toplamakla alı- Bırmış gibi. Kendisi bu ankete karşı sa- dece lâkaydane bir tebessümle: «dâhi değil vâhiyim |» dedi. u İökaydane tebessüme inandınız mı? o tebessüm zihir doluydu; insa: Mın içini keskin bir neşterle çizer gibi sızlatan zihirli bir tebessüm, Büyük san'atkârlar, insan olarak dış tarafların- dan nezaket gösterir, mahviyet göste" tir, lâkaydi gösterir; fakat hangi büyük I — Hâmidin censze alayında 2 — Büyük “Ölü,süni “matem, havasi çal lş ü “Makber,ine teşyi eden Lüsiye Far Hâmid. 3 — Dahii Âzamın cenazesinde “Şişli Terakki Lisesi, “Bğremicile sanatkâr içten derin bir gururla dolu değildir? Dışından “hakir, müflis, pest» görünen Füzuli «Karunlardan daha zen- gin», zahiren yoksul ve fakir sandığın o büyük şair san'atının tahtı üstünde “haşmetli bir padişah” değil miydi ? Hakir bakma bana kimseden saraya Fakiri Padişehasâ, gedayı leme Büyük san'atkârlar, tahtlarının sul- tanlarıdır; zamanın dalgaları üstünde a sırlardan asırlara giden o saltanatların, hal'i ve zavali olamaz. Buna ermiş san” atkârların gururu; fakat bu yurur onlas rn kudsiyetidir. Dışından “dâhi değil vâhiyim”» meni Hâmid de, oankete karşı içinden bir yas nardağ gibi feveran etti. ii bir ( Arkası 28 uncu sayfada )