sününün İ azik insan, bü: in, kısacası tam eller dikilecek, pılacak, adina üd yapmaktan aklarımızı, dü. istedik. bu, yüzyillarin İ oİduramıyacağı k i münasebetile / duyduğu Saya <tir. mek lâmidin 8 rağına dönen lerimizden, sa. ları bazılarınm naklediyoruz! 1. Senelerden: 8 şefkat ka a ırkulan, fakat İ çabuk g cüt sardı. sumuzda m Etiği sükü'u 1, biz bozduk: Çi sin. | unı anlatıyot, hürmetkâr bir n büyüklüğü züç olduğunu £ bulamıy: > yük şairimiz en pek az © büyük bayt imeğe çalışırdım. O da iltifatını ve te veccühünü benden esirgemezdi. Ben onu, bütün İürkler gibi okumak öğre- Namık Ke mal ve arkadaşlarının Midilli, Sakızdaki menfilikleri leri Akdenizlileri Kemal'e çok bağlamış nir öğrenmez tanımıştım. Rados, veya memuriyet» tı. O muhit münev- verlerinin şiir, ede» biyat, siyaset felsefesi hep Nas mık Kemalden “bey merhumdan, men” kul ve mülhemdi. Söylenilen herşiir, okunulan her gazel bey merhumun ya yazdığı, yahut sevs diğiidi. O zum küfürlerini yal- nizca okumak bile istibdada karşı bir hakaret ve bir hissi intikamdı. merhumun iyi de- diği kötü olmaz, kö- tü dediğine iyi de» nilemezdi. Evlerde, mekteplerde, Ek- Hâmidin bir kunur, Naciler dile bile alınma: zdı. Hâmidin eser. leri elden ele gezer, şiirleri dilden düş- mezdi. Galatasarayda Tevfik Fikret edebiyat dersine onunla başladı. Ondan imtihan olduk. Fikret için Türk edebiyatı öğ» renmek demek, Hümidi bilmek demekti. <Muallâ bir derinlik şiiri Hâmid, şiiri vecdaver,..» Darülfünunda gençlik arasında Tevs fik Fikretin, Cenabın şiirlerini bilmek bir zevkti, bir meziyetti. Fakat Abdül. hak Hâmidi bilmek ve okumak başlı» başına bir haysiyetti. Biz onda yalnız şiiri, edebiyatı değil, felsefeyi, kiyaseti hücum eden, tabiatın kuvvetleri üstüne çıkacak bir hamle ile haksızlığı, kâinatın “yüzüne hakaretle çarpan yüksek e gulu ve yüksek haysiyetli bir insan. «Herkes insanlıkla herkesle yeksan» diyebilen ve cumhurun kadrini o vakit herkese anlatan büyük bir vatanperver, büyük bir demokrat diye seviyor ve okuyorduk, Çirkinliği. kötülüğü, ölü: mü ve beşeriyeti muztarip eden maddi ve manevi elemleri.. ve hayatın takaza- larını sevmiyen bu şair, tabiatten ölüm ve ıstırap dilenen bazı şairler ve şiirler gibi hasta, ezgin, bitkin ve bedbin bu: İunuyorduk. O, hayatta vatana bağlı canlı bir varlıktı. Bizim onda kavuştu» umuz felsefe, kudret, kuvvet, hayat ve neşe felsefesi idi. Bu felsefesini akide İline çıkarmış, yüksek ve derin bir hassasiyetle bin bir şekilde terennüm etmişti. O, zıtlarla dolu bir âlem, bir mahşer idi. Bu şair filozofun bazı hayat telâkkilerini bile, bir mazeret bilirdik. Cumhuriyet sene- lerinde kulüpte ve mecliste çok bulu» kendisine has büyük sözü; — Gazi yelundayız. Bütün yollar o yola çıkar. şur ve konuşurduk. İedallerimizde tam bir birlik vardı. Vazifemde beni daima teşci ederdi. Arasıra mektuplaşır, tel. graflaşırdık. Hastalığımda müteessifane “müteessir oldum diye hatırımı sormuş» ri refikası Bayan Lüsyenle e Sarayında Dİl Kurultayına girerke neki rahatsızlığında çekti- u, Geçen se ve teveccühlü in li bana iltifatlı sonra, aranmadığın: dan, ek unutulduğundan şikâyetler r ederek cevap verdi. Şikâyetinde hak- sızdı, bunu sonra kendisine söyledim. Eğer bütün candan alâkalara şabit olsaydı, kimbilir bugün ölümünde ve cenazesinde milletin gösterdiği teessür ve o mümtaz tebessümü ile, daima genç ve zinde zekâsile.. yine nasıl zıtlar dolu zarif ve nükteli bir cevap bulur ve söy» erdi. O, bizler için gözleri kamaşlıran derin bir girdap, gözleri karartan ü ve muhte" kudretile, kemalile, a iile ii iş üy ük bir in” Yine Likretten mülhem olarak dis vebilirim ki o: ecrâs mile, kevakibile, a- valimile, sifare ve şümusile kendi kendine yaşıyan ve yanan bol işıklı, bal akt i bir güneş» edi, yans Şükrü Kaya 1.9 Abdülhak Hömide dair Abdurrahman Adil Eren Meenivetin on dokuzuncu asrında an bir güneş yirminci asrında ebediyete karıştı. güneş idi: İngilizlerde Şekispir, Alman. larda Göte, Fransızlarda Viktor Hügo, Kayı Türklerinde Abdülhak Hümid.. Hâmid daha pek küçük yaşında, pek çok büyüklük asarı gösterdi. Hâmid ço- cukluğunda askerliğe mec idi. Çocukluk eğlencesi bir sürü kur- şundan dökme taklit piyadelerle, suvas rilerle, zabitlerle, kumandanlarla asker Bu güneş dördüncü lup ve meyyal tabiye ederek harp ettirmek idi. (1) a müverrih Flayrettin Efendi Tah» sefir olunca n üç on dört arı 3 al Abdülhak Fâmidide beraber İrana götürdü. Babasının vefatı üzerine İrandan diyarı Ruma gelen Hâmid; bir edip ve bir şair olarak geldi. Yazdığı Türkçe Be kitabıyle; BAT yük bir âlim olduğunu ölemi teslim ettirmiş o efadıldan Or Çamiç Efendi, Piri zade Sahib Mollayı Pp e ndeki m ziyarete gek dikçe, küçük Fâmidin hücresine de u; rardı. ekin le yazdıklarını göz resinden e AliÇi Hâmidin ağzından işitilmiştir