na, ikincisi de Ametikanlü muazzam sermuye ve kuvvet ihtiyatlarına da- yandığı için, Avrupadakilerine noktası noktasına benzememektedir. Gerçi otada da, sermayenin devlet kontrolü altında çalışmusı, mesafe al makta olan bir prensiptir. Fakt M. Roosevelt, sermayenin devlet kontrolü altına ancak bazı esaslı tedbirlerle girehileceğini biliyor. Tasarruf ve mev duat hesaplarını ellerinde tutun bankalar, faiz ve işeyatma bakımından serbest kalmayı, daimu müdafaa edeceklerdir. Devletin bu noktalardan hbi- rine müdahaâle etmesi, bankaları muüyyen hazı spakulasyonlnra. sermaye hareketlerini de keza tMuavyon bazı yollara sevkedecektlir. Devletin sade ce kanan kanalından vapacağı müdahaleler, spekülasyonu kaldırmıyacak ancak muhiyetini değiştirecektir. Serbest nizamda, serbestçilik usulleri da- hilinde cereyan oeden spekülasyan, müdahaleli rTejimde, müdahaleli rejime göre kâr şekilleri arayacaktır. M. Roosevelt bunu bildiği için, bankaların kısmen olsun devletleştüirilmesini Tüzunmlu görmüş ve devlet tahvilâtı mukabilinde imliyaslı hisseler satın almak suretile bankalar üze- rindoki devlet kentrolüne fili bir müessiriyet vermiştir. Bundan başka, Amerikan ihracatını da fili devlet kontrolu altına almağa teşebbüs etmiştir. İkiyüz milyon dolur sermuye ile bir devlet ihracat ofisi tesis etmislir Bu iki hareketin manası pek büyüktür. Bankalar Üzerinde teessüs eden Fili deşlel kontrolu sayesinde, hem milli kredinin tek elden idaresi hem de Falz hatlerinin devlet elile tayini temin edilecektir. İhracat ofisi İse, Amerika nın harici ticaretinde fili bir nâztm olacaktır. 1932 nin sonuna kadar &üz, Tikir ye Mmünakaşa şeklinde iken drhi buyük İtl- razlara maruz kalan yenli millet ve devlet hayatının bu yeni unsurları, 1988 ün sonunda, yürüyen hakikatler ve ilerleyen hayat tezaâhürleri olmuştur. Avrupuduki Faşizm harekelleri ile Amerikanın bu inkişaf elmekle olaun ye- ni rejimi arasında, münavsebet, ancak doluyısile yunl! bugünkü dünyada he- men bütün rejimlerde biribirine benzer noktalar mevcut olduğu için yar- dır, Yoksa, Ayrupadaki hareketlere has alan dar ve küçükburjuva görüşle Amorikan tcerübesinin geniş mahrekli cemivet istihalesi arasında mevcut olan fark, Amerikan hareketini ikide birde kendine atletmek küslahlıfın- da bulunan Avrnpa faşizmini gülünç bir mevkide bırakacak kadar büyüktür. Yine 1933 senesinde, Fransa ve Ingilterede de büyük fikir istihaleleri göze çarpmıştır. Alman sosyalisi ve komünist fırkalarının tısfiyesi'üzerine Pran- sız sosyalist Tırkasşımda cbeynelmilelcilikx ve «anilliyetçilik» prensipleri de- rin bir ihtilâfın doğmasına sebep olmuş ve Renaudel ile Döat gibi tanınmış Fransız sosvalistleri, beynelmilelci ekseriyellern ayrılarak eFransıx sosyulist fırkasısnı tesis etmiklerdir Bundan başka, Pransız ağzır çelik sanayinin menfaatlerini temsil eden şalı- siyetler, açık bir faşizme geçmemekle beraber, Fransız parlümentoculığının tslabı lâzmmgeldiği Cikrini ileri sürmüşlerdir. Daha ziyade Fransız çiftçisi ile Fransız küçük-burjuyazisine dayanan radikal sosyalist Tırkasında İse, eski jakobenlik'in, müdahaleci bir devletçilk mihveri otrufında gençleşti- rilmesi ve canlandırılması lüxumu iklidarda bulnnan bu fırkanın devlet »6 nü İn