ARAŞTIRMA anlıyamıyacağı olay ve fenomenleri pasif ve kısır bir şekilde inkâra yö- nelmesidir. Öyle sanıyorum ki İhtilâl, rus köylüsünde çok derin dinsel duy- guların var olduğuna (inanmanın yanlışlığım ortaya çıkarmıştır. Yer- sizlikten çok, açıkça düşünce öz- ürlüğünü ispatlamak amacı ile köy kiliselerinde klüplerin ve tiyatro- ların açılmış olmasına ben, çok az önem vermekteyim. Tapınaklara karşı da daha kaba ve çirkin bazı davranışları tespit etmek mümkün olmuştur. Bunu, din adamlarına karşı duyulan düşmanlık, onu kü- çültme isteği ve gençliğin, "herke- sin saygı gösterdiğine ben kafa tu- tarsam, sanki ne olur?" tarzındaki cüretli ve saf merakı ile açıklamak da pekâlâ mümkündür. Bu konuda birkaç örnek Şimdi sayacağım olaylar, yukarda- kilerle kıyaslanamıyacak derece- de önemlidir: Örneğin eski "Lavta de Kiev" kilisesi ve Trinite ve Aziz Serge" manastın gibi, büyük bir ta- rihi ve dini rol oynamış bulunan, üstelik halkın çok derin bir saygı gösterdiği tapınakların tahribi, köy- lülerde, beklenilenin tersine, ne iti- raza, ne de herhangi bir karışıklığa yol açmıştır. Sanki, Rusyanın herbir köşesinden dindarları kendine çeken bu dinsel merkezler, büyülerini bir- denbire yitirivermişlerdir. Oysa ki köy, açlıktan kıvranan Moskova ve Petersburgdan esirgediği yüzbinler- ce kilo buğdayı, silâh elinde, canını dişine takarak koruyordu. Daha sonra, köy çevrelerindeki Sovyetler, halkın son derece saygı gösterdiği bazı dinsel anıtları açtı- gı zaman da ayni halk, olayı, gene büyük bir ilgisizlik içinde, sessiz- soluksuz seyretmekle (o yetinmiştir. Esasen, bunların halka tekrar açı- lışı da, genellikle büyük bir kaba- lıkla ve hassasiyetten uzak bir şe- kilde yapılmış ve bu açılışlara, din- sel anıtların mucize yaratıcı gücü- ne ve temizliğine inananların duy- gularını çirkin şekilde alaya alan yabancılar ve dinsizler de faal şe- şilde katılmışlardır. Fakat bu hare- ketler dahi, daha dün "thaumatur- ges"lerin mezarları önünde saygıy- la eğilenlerin itirazlarına daha fazla sebep teşkil etmemiştir. 34 Kilisenin aldatmacalarını en ka- ba şekilde teşhir eden bazı olaylar» tanık olanlardan en az bir kişiye, örneğin, saygı duydukları bir tapı- nakta, vaktiyle ölmezliğine inanmış oldukları kokulu ve temiz bir vü- cut yerine yarıyarıya çürümüş ke- miklerin veya çirkin bir kuklanın meydana çıkarılması karşısında ne- ler hissettiklerini sordum. Bazıları, bunun da bir mucize olduğunu ve bu kutsal vücutların, imansızlar ta- rafından yapılacak kötülükleri bil- dikleri için, mezarlarından çıkıp saklandıklarını; diğerleri ise, bu hi- lenin, iktidardakilerin kutsal vücut- ları yok edeceklerini bilen din a- damları tarafından, karışıldık sıra- sında ve bu aziz vücutları, korumak amacıyla, hazırlandığını söylediler. Din adamları, sözde, o zaman ger- çek vücutları ortadan kaldırmış ve bunların yerine, şimdi teşhir edilen mankenleri koymuşlardı! Tabii, bu şekilde konuşanlar yal- nızca, köyün eski, cehaleti temsil eden mensuplarıdır. Daha genç ve eğitilmiş köylüler, kilisenin halkı nasıl aldatmış olduğunu bilmekte ve, ". i ki gerçeği meydana çı- kardılar, Bir yalan eksik olsun" de- mekteydiler. "Bilmeden nasıl inanırım?" Fakat hemen sonra bunlar, o za- man ardıardına tespit ettiğim ve akıllarına gelen şu düşünceleri ifade etmişlerdir: — Din adamlarının marifetleri meydana çıktıktan sonra, şimdi de, doktorlarla bilim adamlarını mua- yeneden geçirmeli ve karıştırdıkları haltları millete açıklamalı!" Bunu söyleyen köylüyü, ne de- mek istediğini açıklamaya ikna e- debilmek için çok uğraşmam ge- rekmişti. Nihayet, biraz mahcup bir eda ile: — Tabii, siz inanmazsınız ama, şimdi diyorlar ki, havayı zehirle- mek de mümkündür ve o zaman ne insan kalır, ne hayvan. Hepsi ta- mam! Şimdi herkes hain oldu, kim- se kimseye acımıyor ki.." dedi. Kendini komünist diye tanıtan, bölgesel sovyet örgütüne bağlı bir başka köylü ise bu üzücü düşünce- yi daha da derinleştirdi: AKİS — Bizim, mucizelere ihtiyacımız ol Biz, gün ışığında, tereddüt- SÜZ, korkusuz yaşamak istiyoruz. Oysa ki birçok mucize hazırlanmış ve duyduğumuza göre yola da çık? mıştır; Örneğin, köylere de elektrik ışığı vereceklermiş. Sözde, daha az yangın olacakmış. Allah işitsin! Yalnız, eğer yanılır da bir düğmeye yanlış basarlarsa, işte kıyamet o za- man kopar. ünkü, köy birden tu- tuşur. İşte, neden çekinmemiz ge- rektiğini anladınız mı şimdi? Bu- nunla size hatırlatmak isterim ki, şehir kurnaz, köy budaladır. Onu kolayca aldatabilirler. Bu ise önemli bir iştir. Askerler bize, savaş sıra- sında elektrikle bütün bir alayı bir- den öldürdüklerini anlatıyorlardı." Bu "caliban" şüphelerini dağıt- mak için çalışıyordum. O zaman, şu akıllı cevabı aldım: — Birisi herşeyi biliyor, diğeri hiçbir şeyi bilmiyor. İşte bu, her fe- lâketin başıdır. Eğer hiçbir şey bü- mezsem, nasıl inanabilirim?" Gelecek Yazı Cehalet, okumuşluk, aslık ve sonuç 9 Eylül 1967