DÜNYADA OLUP BİTENLER Ortadoğu Zenginin malı, fakirin çenesi Geçtiğimiz haftanın başlarında Su- dan başkenti Hartumda çalışma- larına başlayan Arap zirve konfe- ransı, aynı haftanın sonlarında top- lantılarını kapatırken, ortalıkta, çevresine ateş püsküren iki kişi gö- rünüyordu. Bunların birincisi, bu konferans sırasında (oMısir Devlet Başkam Nasır ile Suudi Arabistan Kralı arasında Yemen konusunda yapılan pazarlığa pek kızan Yemen Cumhurbaşkanı Mareşal Sallâl, i- kincisi de konferansta İsraile karşı püskürülmesini istediği ateşi bula- mayan Filistin Kurtuluş Hareketi lideri. Ahmet Şukeyri idi. Toplantı ların kapalı kapılar arkasında geç- mesine rağmen dışarıya sızan ha- berlerden anlaşıldığına göre, Mare- şal Sallâl ile En kızgınlıkla- rı o kadar büyüktü unlar, kon- feransın son toplantısına katılma- mayı bile düşünmüşler, fakat öteki liderlerin uran üzerine bu düşün- çelerinden vazgeçmek zorunda kal- mışlardı. Konferansın bu kızgın adamları- nın yanısıra, toplantılarda bazı üz- gün liderlerin arasında en göze çar- panlar, Mısır Devlet Başkam Albay Nasır ile Ürdün Kralı Hüseyindi. Son Arap - İsrail savaşı sırasında en ağır kayıplara uğrayan iki dev- letin liderleri olan Nasır ve Hüse- yin, bu konferansın kendi dertle- rine deva olabileceğini zaten sanmı- yorlardı. Kral Hüseyin, Hartuma, arap kamuoyu karşısındaki son gö- revini yapıp, ondan sonra kendi ba- şının çaresine serbestçe bakabilmek amacıyla gelmişti. Nasır ise, Har- tuma hareket etmeden hemen önce Kahirede kendisine kanı yapılmak istenen bir darbeyle uğraşmak ve şimdiye okadar en yalan arkadaşı diye bilmen Mareşal Amrı tutukla- mak lorunda kalmıştı. İsrail yenil- gisinin arkasından gelen bu ikinci tekmenin, hedefine varmasa bile, Nasıra çok dokunduğuna hiç şüphe yoktu. Üstelik, son aylardaki diplo- matik gelişmelerden sonra Nasır, artık mail karşısında Sovyetler Birliğinden de fazla birşey bekle- memek gerektiğini anlıyor ve bu, o- nu daha da büyük çaresizlikler içi- ne atıyordu. Konferansa katılmıyanlar Hartum Konferansının havasını anlatırken, tabloyu tamamlamak 18 İçin, bir de bu konferansa katılma- yanlardan bahsetmek gerekiyor. Konferansta İsrail ve Batı karşısın- da ılımlı bir politika izlenmesini is- teyen krallıkların ağır (o basacağını önceden bilen Suriye, Hartuma hiç- bir temsilci yollamamış, onunla ay- nı düşüncede olan Cezayir ise Dışiş- leri Bakanı Buteflikayı göndermek- le yetinmişti. Buna karşılık, bu gi- bi konferanslardan fazla birşey çık- mıyacağını düşünen Tunus, Libya ve Fas liderleri de Hartuma kendi- leri gelmemişler, tıpkı Cezayir gibi, Dışişleri Bakanlarını yollamışlardı. Fakat, işin doğrusu şudur ki, arap dünyasındaki bu iki aşın ucun Har- tam Konferansına katılmaktan çe- kinmesi, konferansın bir kavga meydanı olmasını önlemiş ve İsrail karşısında etkisinin ne olacağı pek bilinmese bile, bazı ortak kararla- tın alınmasını sağlayabilmiştir. He- le Yemen üzerinde Nasır ile Faysal arasında varılan anlaşma, Mareşal Sallâl tarafından o torpillenmemesi sağlanırsa, araplar arasındaki bü- yük bir anlaşmazlığın artık sona e- rebileceği ümidini getirmesi bakı- mından, konferansın en mutlu so- nucu sayılabilir. Konferans çalışmalarım yakın- GEÇEN HAFTA DÜNYADA GÜNEY VİETNAM — Amerika Savunma Bakam McNamara'nın, Başkan Johnson ile kendi arasında bulunduğu söylenen görüş ayrılığı- nı Senato komisyonlarında yaptığı bir konuşma ile açığa vurması ve Kuzey Vietnama yöneltilen hava akınlarının Vietnam milliyetçilerinin direnme bilincini kuvvetlendirmekten başka hiçbir şeye yaramadı- ğını söylemesi üzerine Washington kulislerinde dönmeye başlayan çeşitli söylentiler ve dolaplar bir yandan bütün hızıyla devam eder- ken, öteyandan geçtiğimiz haftanın son gününde, Birleşik Amerikanın Güney Vietnamda oynadığı demokrasicilik komedisinin bir perdesi daha -ve tabii, beklenileceği gibi- bugünkü askeri liderler ikilisinin düzmece başarısıyla kapandı. Aylardır alabildiğine propagandası ya- pılan Güney Vietnam seçimleri sonunda şimdiki Başkan Nguyen Van Tiyönün gene Devlet Başkanlığına, Başbakan Mareşal Kao Kinin de Başkan Yardımcılığına getirildiği anlaşılmaktadır. Süngüle- rin gölgesinde ve yalnızca askeri yönetime şirin görünen adayların ka- tılmasıyla yapılan bu oylamaya gerçek bir seçim diyebilmek için insa- nın fazlaca saf olması gerekmektedir. GÜNEY ARABİSTAN— Güney Arabistandaki 16 sultanlık, şeyh- lik ve emirliğin gerici liderlerinin yönetiminde kurulan Güney Ara- bistan Federasyonunun, elinden gelen bütün çabayı harcadığı, halde buralardaki milliyetçilik akımı karşısında daha fazla yaşayamıya- cağına artık inanmış görünen İngiltere geçtiğimiz hafta, nihayet bu Federasyonun yönetimini milliyetçilerin eline bırakmaya karar vermiş görünüyordu. Eğer şimdi Güney Arabistanda bir milliyetçi yönetim kurulacak olursa, buradaki Federasyonun bir parçası olma- makta direnen Aden eki karışıklıkların da kendiliğinden sona ereceği düşünülmektedir. Ancak, İngilterenin şimdi oynamak iste- diği oyunun asıl amacı bu değildir. Londra Hükümeti, Güney Arabis- tan yönetimini buradaki milliyetçi örgütlerden yalnızca birine, Ulu- sal Kurtuluş Cephesine bırakmağa niyetli görünerek, bu örgütle öte- kilerin, özellikle FLOSY diye adlandırılan ve Adenin Yemene katıl- masını sağlamağa çalışan Güney Yemen Kurtuluş Cephesinin ara- sını açmak ve Adendeki varlığını koruyabilmek için bundan sonra milliyetçilerle gericiler arasındaki değil, milliyetçilerin kendi arala- rındaki ayrılıklara dayanmak istemektedir. BUNLAR DA OLDU 9 Eylül 1967