AKİS dan izleyenler, Hartumda en çok Mısır lideri Nasırın gösterdiği ılım- lıdığa hayret etmişlerdir. Ancak bu ılımlılık, biraz önce de belirtildiği gibi, bir çaresizliğin sonucudur. Başkan asır, İsrail karşısında ne Sovyetler Birliğinden, ne de öte- -i arap devletlerinden fazla birşey beklenmesi Oo gerektiğini attık çok iyi anlamış olmalıdır. Bu durumda yapılacak tek şey, kaybedilen top- rakları geri getirecek ve Süveyş ka- nalının yeniden açılmasını sağlaya- cak bir diplomatik çözüm yolu bul- maktır. Bundan başka, Mısır savun- masıyla ekonomisine de yeniden bir çekidüzen vermek (gerekmektedir. İşte, aradığı diplomatik çözüm yo- lu için Başkan Nasır, geçen hafta Tito plânından medet umarken, 6- teyandan Mısır savunmasını ve eko- nomisini yeniden düzenlemek için de Yemen batağından kurtulmaya ve zengin arap krallıklarının - Suu- di Arabistan Kuveyt ve Libya - yar- dımını sağlamaya çalışmıştır. Tito plânı ve Nasır Araplar için görünüşü kurtaracak bir plân olarak nitelendirilen Ti- to plânı, şu satırların yazıldığı sı- rada, İsrail ve onu destekleyen ba- tılı devletler tarafından yetersiz bulunmaktadır. Hatırlanacağı gibi, Yugoslav Devlet Başkam Mareşal Tito tarafından hazırlanan bu plân, İsrailin, işgal ettiği arap toprakla- rından çekilmesine karşılık arapla- rn da İsraile saldırmazlık sözü vermelerini ve büyük devletlerin İsrailin toprak bütünlüğünü güven- ce altına almalarını öngörmektedir. Hemen anlaşılacağı üzere, plânda, arapların İsraili tanımaları diye birşey sözkonusu olmadığı gibi, is- rail gemilerinin Süveyş kanalından yararlanmaları da sözkonusu değil- dir. Bu bakımdan, Tito plânı İsrail ve Batılılar tarafından yetersiz bu- lunmakta, Ortadoğu sorununun ye- niden Birleşmiş Milletler çerçeve- sinde ele alınması istenmektedir. Tito plânının Batıda uyandırdığı yankılar, Başkan Nasır için hayal lana olmuştur. Fakat buna karşı- lık, geçen hafta Kral Faysalla yap- tığı Yemen anlaşması, eğer başarıy- la uygulanabilirse, Nasırı önemli bu başağrısından kurtaracaktır. Gerçekten, bu anlaşmada Yemende- ki Mısır kuvvetlerinin bu ülkeden geri çekilmesi, buna karşılık, Faysa- lın da İmamcılara yaptığı yardımı kesmesi oöngörülmektedir. Bu iki 9 Eylül 1967 hususun uygulanması, anlaşmazlığa yabana üç arap devletinin, Irak, Fas ve Sudanın yollıyacağı gözlem- ciler tarafından izlenecektir. Ye- mendeki yabana müdahalesi önlen- dikten sonra da yemen halkı bir plebisite çağrılacaktır ki ,bu plebi- sitin ne sonuç vereceği hiç belli ol- madığı için, cumhuriyetçiler anlaş- maya fena halde içerlemektedirler. Nasırın, Yemen konusunda, cum- huriyetçileri gücendirmek pahası- na da olsa, Faysalla anlaşması, Fay- salı da Süveyş kanalının kapanma- sından büyük zarara uğrayan Misi- na ekonomik durumu konusunda daha anlayışlı olmağa zorlamıştır. Hele Başkan Nasır, Batıya karşı uy- gulanan petrol ambargosunun Orta- doğudaki petrol krallıklarına zarar DÜNYADA OLUP BİTENLER vermekten başka birşeye yaramadı- &ını da kabul edince, bu ambargo- nun kaldırılmasına "karşılık, başta Suudi Arabistan olmak üzere, Lib- ya ve Kuveyt de, petrol gelirlerin- den bir ortak yardım fonu kurul- masını ve bu fonda birikecek para- larm savaştan zarar gören arap ül- kelerine dağıtılmasını kabul etmiş- lerdir. Bu paralar şimdi Nasıra, hem ekonomisine, hem de ordusuna yeniden çekidüzen vermek fırsatını verecektir. Fakat bütün mesele, va- rılan bu anlaşmanın yürüyüp yürü- miyeceğidir. Çünkü geçmişteki olay- lar, petrol krallıklarının, paraları- na pek düşkün olduklarını ve ver- dikleri yardım sözlerini kısa zaman- da unuttuklarım açıkça göstermek- tedir. falslen :'dTeiod-ıTea0 Tâölgral söreeli - (Basım A: 2170921125) — M5