Sorumsuzlar Diktatoryası Türkiyede, son yıllarda bir "politika anlayışı" çeşitli anlaşmazlıkları doğurmuştur. Bu anlaşmazlıklar, önce C. H. P. de belirmiştir. 1950 mağlubiyetinden, hele 1954 hezimetinden sonra, bir çok lider Meclis dışı kaldığında "parti politikası'nın kim tarafından tâyin edileceği oçekiş- melere yol açmıştır. Bir grup, "Parti Merkezi"nin hakimiyeti tezini tutmuş, bir başka grup Parlâmento içi kuvvetin üstünlüğü görüşünü savunmuştur. Bu elbette ki, Meclis Gruplarının bayrak açması demek değildir. Parti Grupları partilerinin programı ile bağlıdırlar. Ama, umumi siyasetin dışında sorumsuz "Parti Merkezi" politikacılarının ha- kimiyet kurmalarına, C. H. P. içinde herkesin önünde İsmet İnönü kar- şı durmuştur. İsmet İnönü böyle bir vesileyle "İttihat ve Terakki usul- lerinin hortlatılmasına asla müsaade etmeyeceğini bildirmiş, "Parti Merkezi Diktatoryası" da C. H. P. de revaç bulmuştur. ugün, İsmet İnönü Başbakan olarak, Muhalefet Lideriyken sahip olduğu fikirlerini Koalisyon içinde ciddiyetle savunuyor. Bugün, bir "Parti Merkezi Diktatoryası" peşinde görünen ve sorumsuzların s0- rumlulara politika dikte etmesini isteyen A. P. dir. Daha doğrusu, A. P. nin belirli bir kanadıdır. Gerçi böyle bir temayülün C. H. P. çevrelerin- de hiç bulunmadığını söylemek zordur. Ama Genel Başkanın icra orga- nının başında bulunması, hal yolu bulmayı kolaylaştırmakta, "Parti Merkezi"ni yerine oturtmakta, bu merkezin rolünü murakabeye inhi- sar ettirtmektedir. -Tabii, Karanfil Sokakta bir hayatiyet olursa..- Bu- na mukabil, A. P. Genel Başkanının Hükümete dahil olmaması neti- cesi, iktidardaki A. P. de, başında Genel Başkan, bir Muhalefet Grubu teşekkül etmiştir. Siyaset bayatımızda hüküm süren karışıklığın o bir sebebi budur. Sorumluluk taşıyan A. P. Bakanları, Hükümetin değil, Parti Merkezinin elemanları gibi görülmek istenmektedir. Hükümet Başkanıyla aynı görüşe sahip olduğunu söylemenin bir Bakan için ku- sur sayılması, sâdece A P. nin dünya politika edebiyatına hediyesidir. Bunun başka türlüsü politika ve devlet idaresi olmaz, olsa olsa cengel olur. Zira ancak siyaset cengellerindedir ki hükümetler ve On- ların başındakiler Parlamentoya değil, Parti Merkezlerine karşı me- suldürler. Parlamento, bu! Elinde yetki var. Bir hükümetin tutumunu beğenmezse, onu kendi temayüllerine ve memleket menfaatine aykırı bulursa düşürür. Ama Karanfil Sokak veya Tuna Caddesi, dışardan ga- zel okumaz. A. P. Genel Merkezi Hayalhane Sakin bir adam Bitirdiğimiz haftanın sonunda bu ha- diselerdir ki nazarları bir kere da- ha Türk Ordusuna ve onun Bakanı bulunan İlhami Sancara yöneltti. Sa- kin tavırlı güleç yüzlü Milli Savunma Bakam A. P kanadında birden "per- sona non grata" ilân edildi. Aslında Sancar sözleriyle Ordunun esas hislerine tercüman oluyor ve siya si bir affın zamansızlığını savunuyor- du. Bitaraf çevreler Sancara hak ver- diler. 22 Şubat tasarısının Meclise sev- kiyle büsbütün günün adamı haline gelen Sancar 1907 yılında Tirede doğ- du. Babası Manisamn Gördes ilçesin- de, o sıralarda P. T. T müdürlüğü yapmaktaydı. Fakat Ilhami annesinin ziyaret maksadıyla gittiği dedesinin evinde dünyaya geldi. San- carrn ailesi leyleği uçarken görmüş olmalı ki bundan sonra Egede bir se- yahattir başladı. Sancarın babası Lüt- fi beyin memuriyeti sebebiyle, bütün Egede dolaştılar durdular. Nihayet Kemalpaşada karar kıldılar. Zaten Sancarın bütün çocukluğu Kemalpa- şada geçmiştir. Küçük çocuk gözlerini hayata Balkan harbinin borazan ses- leriyle açtı. O tarihte hatırladığı en mühim hâdise asker sevki sırasında söylenen "Ey gaziler" marşına ayak uyduran Mehmetçiklerin Kemalpaşa sokaklarından geçip cepheye gitme- leridir. İlhami Sancar ilk tahsiline başta- dığmda ortalık hayli karışıktı. Nite- kim Sancar ilkokulun son sınıfına de- vam ederken Yunanlılar Kemalpaşa- yı işgal ettiler. Sancarın hayatındaki mühim hâdiselerden biri de, işgal yıl- ları oldu. Evvelâ okul kapatıldığı için tahsil yarım kalıyordu. Sonra, babası Lütfi bey de açıkta bırakılıyordu. İş- galle birlikte Sancar ailesine -sefalet ve sıkıntı da geldi Bir müddet sonra Lütfl bey Düyu- nu umumiye memuru oldu. Fakat son derece çelebi bir adam olduğundan iş- lerinin bir kısmını oğluna devretti. Sancarın hayatındaki ilk işi de at üzerinde tarlaları dolaşmak suretiyle babasına yardım oldu. Bu arada mem- leket ahvaliyle de ilgilenmeğe devam etti. Yaşı küçük olmasına rağmen kafasını kullanabiliyordu. İstanbuldan gizlice Kemalpaşaya gelen gazeteleri bir baba dostu olan Salim beyle oku- mağa ve el altından okutmağa çalıştı. Atatürk hakkında da malümat topla- mağa uğraştı. Atatürk hakkındaki bil- gisi bir albümdeki resimden ileri geç- miyordu O resimde Atatürk Çanakka. lede Seddülbahirde gözüküyordu. Ke- malpaşada bu tarihi albüm o sıralar- AKİS, 23 NİSAN 1962