M U S İ Konserler Önce disiplin, sonra sanat İstasyon caddesindeki Devlet (Kon- ser Salonunun sahnesi geride bı- raktığımız haftanın başındaki pazar akşamı küçüklü büyüklü çocuklarla doluydu. Beyaz gömlekli, kırmızı e- tek üzerine siyah yelek giymiş boy boy kız çocuklarıyla sız sayıda deli- kanlılardan ibaret olan bu topluluk alman çocuklar korosuydu. Dinleyi- ciler arasında da, diğer konserlere nisbetle, fazla miktarda çocuğa rast- lanıyordu. Yeni kuşaklara Batı müzi- ğini yaymak için çalışanlar (Devlet Konser Salonu idarecilerinin göster- dikleri bu anlayışlı tutumu övdüler. Ancak, Devlet Operası idarecilerinin neden aynı mem göstermediklerini sormak lâzımdır Konser, Almanyadan gelen Scha- Umburg'lu Masal Şarkıcılarının kon- seriydi. Onüç yıl önce Türkiyede "Vi- yana Çocuk Korosu"nu dinleyenler o zaman edindikleri unutulmaz intiba* ların tesiriyle biletleri kapışmışlardı. Aslında konseri Türk - Alman Kültür Derneği, tanıtma ve kültür propagan- dası çerçevesinde tertiplemişti. Ni- tekim dağıtılan program broşüründe bu husus açıklanıyordu. Program bro- şürünün kendisi de -dinleyicilerin yüz- de doksanının türk olduğu ve içlerin- de almanca bilenlerin az bulunduğu hesaba katılmaksızın - almanca ola- rak basılmıştı. Buna karşılık konse- rin başında koro türkçe olarak İs- tiklâl Marşını söyledi. Çok sevimli bir küçük kız -anlamını bilmeden ez- berlediği- türkçe kelimelerle dinleyi- cilere "mutluluklar dileyen" bir konuş- ma yaptıysa da "sözler uçar, yazılar kalır" deyimi uyarınca türk dinleyi- ciler konseri tertipleyenlerin bu ha- tasını yine de unutamadılar. Gösterişsiz ogiyinmiş, omütevazı tavırlarıyla salondakilerin dikkatini üzerine çekmekten adetâ kaçınır gö- rünen Bayan Edith Möller, kurduğu ve yalnız bir düzine senede bugünkü durumuna getirdiği çocuk korosunu bizzat idare ediyordu. Programın ilk kısmında Schubert, Schumann, Tsc- haikovsky gibi, romantik çağ beste- cilerinin eserlerinden başlanarak mil- li folklor ekolünü temsil eden muhte- lif milletlere mensup bestecilerin koro parçaları, ikinci kısımda ise çeşitli milletlerin halk türküleri yer almış- tı. Bu arada, programa yazılması unu- tulmakla beraber, Türkiye de "Havuz başının gülleri" türküsünün armonize tekliyle takdim edildi. Bu konserde söylenen silik, sönük ve milli muhte- AKİS, 23 NİSAN 1962 Kİ vadan nasipsiz bir oOarmonizasyonun niçin tercih edildiğini Adnan Saygru- nun armonize ettiği aynı türküyü ev- velce dinlemiş bulunanlar kendi ken- dilerine sordular. Demek ki türk bes- tecileri Almanyada bu kadar az ta- nınıyordu. Çocuk Korosu bütün eserlerde bü- yük başarı sağladı. Çocukların yetiş- tirilişine biç diyecek yoktu. Toplulu- gun beraberliği büyüklerden kurulu bazı korolara, hele bazı "malüm" or- kestralara taş çıkartacak kadar mü- kemmeldi. Solist partilerini okuyan- ların sesleri iyi işlenmişti. Teganni tekniği de kusursuz denecek okadar güzeldi. Bütün bunlar Bayan Möller'in lehine kaydedilecek unsurlardır. O, korosuyla nekadar iftihar duysa yeri- dir. Ama yine de meraklı dinleyicileri tatmin etmeyen bir şey vardı: Toplu- luk bir şahsiyet edinememişti. Her nekadar dağıtılan program broşüründe topluluğun dünyanın en meşhur çocuk korolarından biri sayıl- dığı iddia edilmekteyse de, evvelce başka meşhur çocuk korolarım dinle- miş bulunan dinleciyiler bu fikre pek de katılmadılar. Mamafih her dikiş makinesi kullanabilenin adının önüne ekleyip müzik piyasasına sürüldüğü bir memlekette, böyle iyi yetişmiş ko- rolara "dünyanın başlıca çocuk koro- su" denmesi çok görülmemelidir. Her- halde Türk - Alman Kültür Derneğin- deki tertipleyiciler, bu açıdan bakılır- sa, pek de haksız sayılmazlar. Mili gelende Aslında Batı ölçüsünde böyle o koro- lar, hattâ bu mevsim Ankarayı Ziyaret eden ve birçok Türk eleştir- mecisine "fevkalâde, harikulade bir topluluk" yollu övücü yazılar bile yazdırtan çalgı toplulukları, o olağa- nüstü değil, belki normal sayılabilecek seviyededir. Batıda müzik günlük ha- yata öylesine girmiştir ki halkın için- den, fertlerin teşebbüsleri ve birarada emek birliği etmesiyle sayısız son ve çalgı toplulukları türemektedir. Bun- ların arasından da dünyaya adını du- yuran virtüöz orkestralar, kuvanist- ler, triyolar veya korolar ortaya çık- maktadır Bu durumu yaratan sebepler ince- lenirse geleneklerin ve çevrenin etki- sinin ön plânda geldiği görülür. Batı- da bazı ülkelerde, asırlar (oOboyunca müzik, hayatın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Materyalizmin tesirinde ka- lan, herkesin daha çok para kazan- mak gayesiyle bütün saatlerini çalış- makla geçirdiği atom çağında bile hafta sonlarım, yıllık tatillerini mü- zikle uğraşarak değerlendirmek Oo-- ralarda normal bir itiyat halindedir. okulun, ailenin ve hattâ iba- det tarzının etkilerini kabul etmemek imkânsızdır. Bilhassa çocuk koroları- nın kurulmasında bu faktörler oçok yardımcı olmaktadır. Mamafih gele- nekleri bakımından daha farklı bir gelişme göstermiş bulunan cemiyetler- de de Batınım iyi taraflarının adapte edilmesi hiçbir zaman imkânsız değil- Sekmambüne fi Masal am Kuşlar gibi, cıvıl cıvıl. 29