HAFTANIN İÇİNDEN Galibi Olmayan Maç Bir siyasi buhran daha, gerimizde kalmış bulunuyor. Tamamile yersiz, tamamile zamansız, aslında in- cir çekirdeğini doldurmayan bir meseleden dolayı ove alaturka kurnazlığın akıllı politika sanılması neticesi çıkardan karışıklık (omukadder akıbetine (uğramıştır. Manevranın şampiyonları, hezimetlerinin o perişanlığı içinde yerdedirler. İtibarlarından olmuşlardır, gönüller- deki yerlerinden olmuşlardır, yüksek ve asil hesapların adamı olduklarına dair inançtan olmuşlardır. Ama ma- çın, bir galibi yok ki.. Çekişme, neticeleri itibariyle, içte ve dışta memlekete, millete yeni zararlara malol- muştur. Eğer bir yolu katedebüeceksek, o yolda sâdece ve yeniden mesafe kaybetmişizdir. Altı aydan beri, mü- temadiyen başımıza geldiği gibi.. Hâdiselere dar bir açıdan bakıldığı zaman ve ferah İngilizlerin politikayı bir çeşit spor, bir kriket karşılaş- ması saymaları hatırlanırsa İsmet İnönünün zafer üs- tüne zafer kazandığı pek âlâ sanılabilir. Usta satranç oyuncusu Başbakan, karşısına çıkanları mat ede ede siyasetteki kudretini ve maharetini göstermektedir. Ama memleketçe ve milletçe arpa boyu ilerleyemediği- miz, bizzat İsmet İnönünün malümu olmalıdır. Türkiye Başbakanı, durduğu yerde emsalsiz marifetler yaparak hayranlık toplayan kimse kalırsa ne kendisi fazla bir şey kazanır, ne biz. Ancak içinde bunaldığımız fasit daireyi, o korkunç çemberi kırıp bizi dışarıya çıkara- bildiği ve yeni ufuklara götürebildiği otakdirdedir ki ömrünün son misyonunu da ötekilere eş bir başarıya ulaştırmış olacak, gözü arkada kalmayacaktır. irkin Politikacılar sâdece kendilerini oyıpratmış olsalar, bunun fazla bir önemi yoktur. Bitmek bilme- yen çekişmeler, onların hepsinin üstünde, politikayı zedelemektedir. Türkiye, 27 Mayısın hemen akabinde böyle tehlikeli bir temayüle yakasını kaptırır gibi .ol- muş, fakat bu hevesin bizi nereye Ö çabuk farkedildiğinden kurtulmuştur. Şimdi, aynı çeşit o bir bezginliğin, huzuru politika gürültülerine set çeken bir otoriter idarenin faziletinde arama arzusunun, faşizmi veya nazizmi işbaşına getiren cinsten bir karamsarlığın umumi efkârda kuvvet kazandığını görmemek için kör ol- mak lâzımdır. Maçların hepsini İsmet İnönü de kazansa, maç seyretmekten bıkkınlığın en sonda İsmet İnönünün kendinini o engin prestijinden ve uyandırdığı (ogüven duygularından mahrum bırakacağı açıktır. O zaman, bu vatan hangi akibetle karşı karşıya kalacak? İsmet İnönüyü anlamamak imkânsızdır. Bir rugbi oyuncusu ki, içinde bulunduğu kümede üstünden altın- dan, sağından solundan kolu çekiliyor, bacağına çel- me takılıyor, boynuna sarılmıyor. Buna rağmen İsmet İnönü, sâdece kendi şahui mehareti sayesinde son altı ay boyunca bir kaç defa topu kapıp sıyrılabilmiş, fakat her seferinde kendisini tekrar yakalatmıştır. Koalisyon kabinesinin kurulmasıyla birlikte, 22 Şubat hadisele- AKİS, 23 NİSAN 1962 Metin TOKER rinden hemen sonra Başbakan eline şans geçirmiştir. Ama hep, evvelâ kendi takımının kifayetsizliği den, müteakiben süratsizliği dolayısıyla -insaf lâzımdır, bu adam 78 yaşında bulunuyor- kolunu ve bacağını tekrar kaptırmış, o hengâmenin içine yeniden düşmüştür. Şu anda İsmet İnönü için, bizler için bir yeni şans doğmuştur. Biz, eğer bu memleketi ancak batılı bir demokratik sistemin kurtarabileceğine, ondan başka her alternatifin sâdece felaket, göz yaşı, ıstırap getireceği- ne, ufak tefek görüş ayrılıklarımız olsa da bir olan idea- limizin esasını ancak o yoldan başarıya ulaştırabilece- gimize yürekten inanıyorsak karşı tarafın gösterdiği birliği (ogöstermeliyiz. İsmet İnönü karşıdaki melanet cephesiyle uğraşırken, gücünün bir kısmını da bizim kaprislerimizle harcarsa, bizimle oyalanırsa, bizden tam ve kati destek bulmazsa nasıl muvaffak olabilir? Bu memlekette "İyi niyetliler, birleşiniz!" diye bağırmak zamanı gelmiştir. Ses akis bulursa, namus erbabı na- mussuzlar derecesinde tesanüt gösterirse, iyi arzular macununun kötü emeller macunu derecesinde yapıştır- ma kudretine sahip olduğu anlaşılırsa İsmet İnönünün işi kolaylaşır. Sâdece Basına bakmak, manzara hak- kında fikir sahibi obuaya yeter. Karşı taraf toplarını bir noktaya çevirmiş orayı döğerken biz Atatürkçüler, biz açık rejim taraftarları, Türkiyenin meselelerinin ekonomik ve sosyal olduğunda müttefik bizler hep ay- rı tellerden çalıyoruz ve zihinlere berraklık yerine, ka- rışıklık dağıtıyoruz. oOKuvwvetlerimizi aynı istikamette toplayabildiğimiz gün, oyelkenlerimizi yeni oufuklara açabileceğiz. Bu, işin bize düşen kısmıdır. İşin, bir de kaptana düşen kısmı var. İsmet İnönü kırık vazoyu kendi siyaset meharetiyle yapıştırmaya boşu boşuna uğraşmaktan vaz geçip bir yeni vazoyu modellemeye koyulacak mı, koyulmayacak mı? Politi- ka labirentlerine sırtını dönerek esas hedefe yönelecek mi, yönelmeyecek mi? Eğer Başbakan, bir pürüzsüz satıh bulduktan sonra binasını yükseltmek niyetinde ısrarlıysa çok bekleyecek demektir. Pürüzsüz satıh- lar, demokratik rejimlerin hususiyeti değildir. Demok- ratik rejimi (seçtiniz mi onun dalgalarını dindirmeye çalışmayacaksınız. Dalgaları umursamaksızın, kendi istikametinizde ilerleyeceksiniz. Politikanın kulisi dai- ma olacaktır, o kuliste bir takım insanlar daima çırpı- nıp duracaklardır, oralarda demagoji, tezvir, tahrik, yalan ve iftira hep bulunacaktır. İsmet Paşa bıraksın, oranın meraklıları didinsinler dursunlar. Eğer o arka- sını dönüp bakmazsa, eğer o geniş yürekle Türkiyenin gerçek meseleleri üzerine yürürse karşı taraf onu, bu sefer yakalamayacaktır. O zaman bizzat İsmet Paşa millet içinde, umumi efkârda ve Parlâmentoda umma- dığı, bilmediği desteği bulacaktır.