YURTTA OLUP BİTENLER kimliğiydi. Aynı sene ise asker olmak üzere Şubeye müracaat etti. Fakat sıhhı muayenesinde pek başarılı çık- -adığından (oo zamanki tâbirle "Naha- fet-i bedeniyesine binaen sene-i ati- yeye terk" edildi. Buna son derece üülen Sancar geri döndü. Bir yıl sonra ise, Selimiyede er olarak hazır- lık kıtasmda vatani vazifesine başla- dı. Hazırlık kıtası bitince Halıcıoğlun- da. bulunan Yedek Subay Okuluna Nisan ayının sonunda, Dışişleri Ba- kanı Feridun Cemal Erkin Land- raya gidiyor. oOBağdat Paktı diye bilinen ve Bâğdatsız kalmış olma- sına rağmen bu adını muhafaza eden CENTO'nun Bakanlar Kon- seyinin toplantısına katılacak. CENTO'nun, baştan itibaren, başarılı bir pakt olduğunu (iddia etmek kolay değildir. Bir defa, a- rap âlemine batının açık bir kapı- sı olmak vasfını, işin aslına bakılır- sa 'hiç kazanamamış, bilâkis bu fi- lemi batıya ve bilhassa bize daha fazla düşman etmiştir. Irak ihtilâ- linden fianra, dış görünüşün tama- men aksine, daha insicamlı millet- leri bir araya getirdiğinden o bir şans elde etmiş, fakat o da iyi kul- geçirmektedir. Pakistanın y Hanı, alınması gereken vaziyeti almış, bu birliğin ya yaşamasını ya ölmesini, her halde sürünmemesini Oo sağlayacak bir tartışmayı açmıştır. Ayın o so- nunda Londrada, uyuşuk paktın Bakanlar Konseyine bu, canlılık verecektir. Bütün CENTO devletleri ve pakta tam üye olmamakla beraber paktın temelinde bulunan Amerika NATO'daki gibi bir Yüksek Ku- mandanlığın kurulması hususunda mutabıktır. Eyüp Han, bu kuman- danın bir amerikalı olmalını iste- mektedir. Bu suretle Amerika, CENTO içindeki deve mi, kuş mu durumunu terkedecek, ciddi so- rumluluk alacaktır. Böyle cesur bir tutuma, Washington henüz ılınma- mıştır. Kennedy idaresinin, taraf- sızları kırmamak gayesi bunun bir sebebidir. Bir başka sebep, Rusla- rın şiddetli hücumlarına vesile ver- mek endişesidir. Ama Eyüp Han talebinde ısrar edeceğe benzemek- tedir ve bunda kendisine hak ver- geçti Aynı okulda Fatih Rüştü Zor- lu ile birlikte eğitim gördü. Okul bi- tince İzmir mıntıkasına, gene o zaman ki tabirle "Yarsubay" olarak gönde- rildi. Askerlik süresi sonunda Mene- men savcılığına tayin edildi. 1939 yı- lında İzmir Nöbetçi Savcılığına geti- rildi. Son vazifesi Ürgüpte oldu. O yıl istifa ederek avukatlık yapmayı arzu etti. Nitekim istifa etti ve İzmire gelerek avukatlığa başladı O arada kendi gibi bir hukukçu olan bir ha- nımla evlendi. Bu sırada ikinci defa askere çağırıldı. İhtiyat zabitliğini Seferihisarda ikmal etti. İzmire ikinci dönüşünde, piyasayı pek sönük bul- üşündü ve karar verdi. Herkes İstanbula eğlenmeğe, gezmeğe gidi- yordu. O da çalışmaya gidecekti Ka- rarını hemen fiiliyata intikal ettirdi 1942 yılında İstanbula yerleşti ve avu- katlığa başladı Biz İsa Değiliz! memek güçtür. İşin bir başka cephesi, bizim için önemlidir. Yüksek Kumandan- lık kurulursa, İngiltere bunun ba- şına kendisinden bir generali getir- mek istemektedir. Hatta aday ha- zırdır -Sir Charles Jones- ve CEN- TO kuvvetlerini bir ingilizin komu- tası altına vermeye Türkiye ile İra- nın hazır bulunduğu hesap o edil- mektedir. Bu, hatalı bir hesaptır Bugün Türk umumi efkârına, İn- giltenenin bir süredir bize karşı takındığı tavır (o karşısında (böyle bir durumu kabul ettirtmek Hü- kümetin kolay o başaracağı bir iş değildir. Kaldı ki Hükümet de, bu p Han Doğru söyleyeni... Eyü çeşit bir gayreti göstermek için hiç bir sebebe sahip sayılmaz. İngiltere, bizini meselelerimize karşı anlayış göstermeyen mütte- fiklerimizin başındadır. Hatta ha- reketlerini, müttefik sıfatına (o ya- kıştırmak bile güçtür. Son zaman- larda bütün fesat tohumları Lond- radan yayılmaktadır. Amerikanın meşhur Fleteher Warren'ini, Türki- yedeki gerçek durumu hiç bilme- mekte aratmayan bir siyasi tem- silci, onun yanında anglo - sakson umumi efkârım aleyhimize mek içki imkânları neyse kullanan ruh hastası bir gazeteci bugün İngiltereyi, Türk - başkenti- nin en antipatik memleketi haline sokmuştur. Türkiyeye mutasavver NATO yardımını kısıtlama istika- metinde beliren son "Londra Tef- sirleri" bu hislerdeki hak derecesi- nin yeni delilini teşkil etmiştir. Merak edilecek bir husus: (o Ya- ni, İngiltere ne sanıyor? Türkiye İngiltereye muhtaçtır da, İngilte- re Türkiyeye ihtiyaç hissetmemek- te midir? Bugünkü dünya, karşı- lıklı dayanışma esasına odayanan dostluklar dünyasıdır. İngilterenin olmadı- gım hatırlatmak bir sırrı fa et- ısrarlı tanlardan da sayılmazlar. Bize kim nasıl muamele ederse, öyle muame- le görür. ngiliz dostluğu bizim için inanılmaz derecede kıymetlidir. Bu dostluğun korunması için Londra- mn da gayret göstermesi o şartıy- la.. Bu böylece bilinirse, yalnız ay (sonundaki (CENTO toplantısında değil, bütün yalan istikbalde adım- lar daha dikkatli atılır. AKİS, 23 NİSAN 1962