TİYATRO İstanbul Sahneye çıkan "Gazeteci" İstanbul Şehir Tiyatrosunun sahneye koyduğu "Gazeteciden Dost", son yıllarda toplum hayatımızda belki her zamandan çok önem kazanan "ga- zete"yi ve "gazeteci"yi bir kere daha sahneye çıkarıyor. "Gazete ve gaze- teci" açısından toplumu kemiren kö- tülüklere parmak basmak istiyor. Sevgi Sanlının "Dilsizlerin Dili", Turgut Özakmanın " "Güneşte On Ki- şi"si, Refik Erduranın "İkinci Baskı"; sı, Recep Bilgine'lin "Gazeteciden Dost" adını taşıyan ilk tiyatro dene- mesinden önce, başka başka şekiller altında, az çok aynı temayı işlemiş- lerdir Recep Bilginerin oyunu, yakm za- manlara kadar hikayesi kulaktan ku- lağa çok yayılan, çok bilinen nüfuz ticaretinin bir yeni örneğini ramp ışı- gına tutuyor. Salonlarını o dalavere- ci iş adamlarının, Bakan gözdelerini. çekinilen ama elde edilmek istenen ta- -ınmış gazetecilerin uğrağı haline ge- tirmiş, çıkarını bunda b sosyete hanımı, avucunun dığı saf bir Bakandan, açıkgöz, bir iş adamının ekmeğine yağ süren karar- ları - dolgun komisyonlar karşılığı koparmanın yolunu bilen bir yosma, kadınlığını her zaman kocasının işle- rini yoluna koymak için değil, biraz da kendi keyfi için kullanmasını bilen bir başka yosma, bu çevre içinde her çeşit kadınla düşüp kalkan, gene de gerçeği yazarak ödevini yerine ge- tirmekten geri kalmıyan, sonunda gö- nül rahatlığını kendisini sabırla bek- leyen temiz yürekli gençkıza dönmek- te bulan yakışıklı gazeteci, ona doğ- ru yolu gösteren Amca bey ve... hava- yı değiştirmek, biraz neşelendirmek için ağzını açması yeten toy bir mu- . İşte yazarın kullandığı mal- zeme. Recep Bilginer bu malzeme ile bir dram yasmayı düşünmüş, sonra komedide karar kılmış olduğunu söy- lüyor. Ama sonuç gene ilk düşündü- ğü gibi olmuştur, ilk denemede bu ka- dar yanlışlık olur... Sahnedeki oyun Yazar konuyu da, olanı olacağı da apaçık ortaya koyduğu, seyircinin merakım çekecek bir şey bırakmadığı, çözülmesi beklenecek bir "düğüm" de atmadığı için, oyunu sahneye koyana fazla bir imkân vermemiştir. o Öyle iken Tunç Yalmanın sahne düzeni der- litoplu ve "havalı"dır. Hiç değilse "sıkmadan" oyunu seyrettiriyor. a rollerde gene Tunç Yal- n Sevimli bir gazeteci yüzü çizi- AKİS, 23 NİSAN 1962 yor. "Durgun"luğu, "ciddi"liği kadın- ların hoşuna gittiği anlaşılan bir ga- zeteci tipi.. Sevim'de Gül Gülgün, Hicran'da Hümaşan Göker iki deği- şik "yosma" tipini ellerinden geldiği kadar canlandırmıya çalışıyorlar. Vur- gun peşinde koşan, geniş mezhepli Ragıb'ı Kemal Bekir Manav bütün elm ile yaşatmakta hiç zorluk çekm Ankara “Ocak"ta başarı Devlet Tiyatrosunun Üçüncü ei roda sahneye koyduğu (o"Ocak getiren, birbiriyle çatıştıran, sonra uzlaştırıp birleştiren geleneksel a- lışkantokları, peşin hükümleri, beşe- ri zaafları ve nihayet "ocağa bağlı- lık" duygusunu açık, kesin ve ölçü- lü bir dozda duyurmuş olmasında- dır. "Ocak'ın bellibaşlı bir vakası, bir düğümü yok. Tarık Usta'nın etra- fında cefakâr, çilekeş, yokluk ve se- falet içinde paşalar, konaklar, hala- yıklar sayıklayan inmeli bir Büyük- annenin ve. her biri ayrı telden ça- lan yetişmiş çocukların, acı, o kata gerçekler karşısında "hayal edebil- dikleri nisbette" yaşadıkları hayatın ta kendisidir bu, Mutluluğu bu köh- ne, bu kasvetli aile ocağının, baba e- vinin dışında bulacaklarım umanla- nın her kaçış, kurtuluş denemesi fi- İstabul Şehir Tiyaitoşurda. 'Gazeteciden Dost" Dostluk iki yönlü bir başarıyla seyirciyi do- yuruyor, önce yazarın başarısı. Tur- gut Özakman geçen mevsim "Kana- viçe" ile yarattığı hayal kırıklığını yeni oyunuyla ogidermiştir Hatta "Pembe Evin Kaderi", "Güneşte On Kişi" ile verdiği umutları gerçekleş- tirmek gücünde olduğunu göstermiş- tir. Atom çağının sorunlarını yeni bir Nuh hikayesiyle cevaplandırmı- ya çalıştığı "Tufan'dan ve o "suçlu- luk" problemi işlemek istediği "Du- varların ötesi"nden bu yana "Ocak", yazarın en başarılı oyunu olarak be- lirmektedir, urgut Özakmanın başarısı, bir- işçi ailesinin sosyal portresini çizer- ken bu ailenin her ferdini harekete kantarla... yasko ile sonuçlanacaktır. Kaçtığı de- likanlıda aradığını bulamıyan Sevda, girdiği işte tutunamıyan âvâre ONi- hat tek teselliyi gene "Ocak"a dön- mekte bulacaklardır. Yazar, olayları bir kişinin etrafında toplamamak us- luluğunu göstermiş, bu sayede kişile- rinin hepsi, her biri, ayrı ayrı beliren, inandırıcı karakter çizgileri taşıyor, gerçek varlıklar olarak sahnede ya- şıyorlar. Yazara bulunabilecek tek kusur, belki, bazı çatışma, ayrılma, dönüş ve uzlaşma sahnelerine lüzu- mundan fazla bir ifade vermiş olma- sı, seyircinin zayıf tarafına dokunma- sıdır Ama bu sahnelerin etkisini a- yarlamak sahneye koyucunun her za- man elindedir. 31