CEMİYET Ankarada, "kokteyl mevsimi" bit- mek üzere. Başkent Mayıs başın- dan itibaren yavaş yavaş tenhalaşa- cağından kordiplomatik mensupları birbirleriyle yarış halindeler. Hafta- nın ortasında, Ankaranın tek kadın Basın Oo Ataşesi, Endonezyalı Miss . L. Fanggidaej'in kokteyli renk- li kokteyllerden biri oldu. Kendi- lerine oOhas kılıkları içinde Uzak Doğulular göz aldılar. Tabii, Büyük Elçinin eşi güzel Madam Subijakto herkesin üstünde alâka çekti. Türk misafirler içinde, aon zamanlarda pek bir yerlerde görünmeyen Uğurcan yalnız geldi ve güzel kadınların sade- ce kendi modalarını değil, fikir moda- sını da takip ettiklerini sosyalizm tartışmaları yapmak suretiyle ispat etti. Basın ataşesinin kokteylinden bir kaç gün sonra, Madam Subijakto baş- kent hanımlarını 'bir öğle yemeğinde topladı. Sebep, Endonezya kadınları- nın öncüsü olan R. A. Rartini'nin a- nümasıydı. O yemek de, kokteylden daha az renkli olmadı. Çok kimse, Uzak Doğunun Ankarada ne kadar bol temsilcisi bulunduğunu böyle top- lantılarda farkediyor. Ama, bütün milletlerarası teşekkül- lerde siyah ve sarı, beyazı ekalliyet- te, bırakmış değil mi? Birleşmiş Mil- letlerde, günün esprisi : "— Aaa! Bir beyaz!." * politikacılar, gazetecilerin pek d * "adam yiyen mahlüklar" olmadık- larını yavaş yavaş- görüp öğreniyorlar. Başbakan İsmet İnönünün (meşhur Sohbet Toplantıları bu bakımdan bir yol oldu. Geçenlerde de Dışişleri Ba- kanı Feridun Cemal Erkin Hariciye Köşkünde Basın mensupları şerefi- ne, bir kokteyl verdi ve kendileriyle tanıştı. Bu tanışma viskili cinsten ol- duğu için hava daha da ılındı ve hari- ciyecilerle gazeteciler kaynaştılar. Fotoğrafçılar ise, Dışişleri Baka nının salonun şeref mevkii olan piya- no üstündeki bir kadın portresi önün- de bol bol resmini çektiler. Resim, Fe- ridun Cemal Erkinin bir kaç yıl ön- ce kaybettiği güzel eşi Mukaddes Er- kine aitti. Dışişleri Bakanı büyük Ha- riciye Köşkünde, unutmadığı eşinin hatırasıyla beraber.. * Aklın yaşta değil, başta olduğunu geçenlerde Tiirkiyeye gelen bir Pakistanlı yeniden ispat etti. Pakis- tan Cumhurbaşkanı Eyüp Hanın ilmi müşaviri Prof. Abdüsselam Orta Do- ğu Doğu Teknik Üniversitesinin da- veti üzerine geldi, seminer yaptı, bir konferans -verdi ve gitti. İlmi müşa- vir, 40 yaşında yok. Ama Londrada İmperial College'de teorik fizik profe- sörü ve dünyanın en meşhur ilim ce- miyetlerinden Royal Soclety'nin üye- si. İsmi, bütün ilim çevrelerinde bili- niyor. Ankarada Pakistan Büyük El- çişi ile zarif eşi Begum Raab genç âli- min şerefine Devlet Bakanı Turhan Feyzioğlu ile Orta Doğu Teknik Üni- versitesi Rektörü Kemal Kurdasın da Feridun Cemal Erkinin eşinin piyano üzerindeki resmi Unutulmaz hatıralar 26 Prof. Abdüsselam Doğudan bir elçi bulunduğu bir akşam yemeği verdi. Ü- niversitenin fizik hocaları toplantılar tertiplediler. Bir iki gece de eğlence- ye götürdüler. Abdüsselamın başkente (gelişinde bir hoş hâdise cereyan etti. Bol saçlı, pala bıyıklı âlim, uçağı meydana in- diğinde büyült bir kalabalık (gördü. Kalabalığın ekseriyetini kadınlar, kız- lar teşkil ediyordu ve bunlar pek heye- canlı görünüyorlardı. Bir ara aklından "Şu Türkiyede, âlimlere amma da itibar ediyorlar" diye geçmedi değil ama, dudaklarında tatlı bir tebessüm- le uçakta bulunan bir başka yolcuya baktı. Yolcunun ne kendisinin ki gibi haş- metli pala bıyığı vardı, hatta başında ne bir tek saçı. Çıplak kafasının i- çinde de fazla bir şey bulunura benze- miyordu. Yalnız, adı Yul Brynner idi. * Başkentliler için işlerin iyi gidip git- mediğinin, durumun normal olup olmadığının bir şaşmaz miyarı var: Meşhur Süreyyadaki dolu masa adedi. Bu adet artınca bulutlar dağılıyor, bulutlar kümelenince adet azalıyor. Son zamanlarda, Süreyya hep do- u! * Ankara ile İstanbullun bir farkı: An- karalılar İstanbula gider, İstanbul- lular Avrupaya! Ankaranın İstanbula taşınma mevsimi henüz gelmedi ama, İstanbullular Avrupanın yolunu açtı- AKİS, 23 NİSAN 1962