YURTTA OLUP BİTENLER lefette bulunmak, önemli değildir. Gi- diniz, görüşünüzü tesbit ediniz!" - Başbakan İsmet İnönünün muha- tapları -A. P. Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala ve arkadaşları, hayli bo- zulmuş halde Başbakanlığın (beyaz mermer merdivenlerini indiler. Ken- dilerini, saatlerdir orada nöbet tutan gazeteciler karşıladı. İçlerinden bir tanesi -Yeni Sabah muhabiri- oGü- müşpaladan Başbakanlık peşinde olup olmadığını sordu. A. P. Genel Başkanı hışımla, sualin maksatlı bulunduğunu belirtti, sonra hiç bir görev o kabul etmemek niyetini söyledi. Ama, ada- makıllı kızmış bulunduğunu anlamak için ziyadesiyle akıllı olmaya lüzum : P. ekibi, bitirdiğimiz haf- tanın sonundaki cuma akşamı, Baş- bakanlığı işte bu hava içinde terket- ti. İsmet İnönüyü, "o halde müzakere bitmiştir" demeye mecbur eden se- bep, Gümüşpalanın başkanlığındaki A. P. heyetinin bir noktada ısrarıdır. A. P. liler, 22 Şubat affını kabul için şart koşmaya başladılar ve ise "Si- yası af da, beraber çıkmalı" diyerek giriştiler. Bu tezi ileri sürerken Ragıp Gümüşpala, bazı yüksek o çevrelerin ümit verici telkinleri altında olduğu- nu saklamak lüzumunu hissetmedi. Si- yasi affın havasının hazır (ooolduğu inancı Koalisyonun A. P. kanadına hakim olur olmaz, D. P. nin bütün siyasi telakkilerini ve usullerini be- nimsemiş bu partide bir "herkesin ö- nüne geçme hevesi" belirdi ve gayret- ler o hedefte toplandı. İlk hayal sukutu, Başbakanın boy- la bir pazarlığı kati şekilde oreddet- mesiyle A, P. taktisyenlerinin başına İndi. Ama, minarenin kılıfı hazırdı. Zira, doğrusu istenilirse, İsmet Paşa gibi bir adamın ilk kabadayılık gös- terisinde teslim olacağını hiç kimse hayal etmemişti Hemen, piyesin ikin- ci perdesi sahneye koyuldu. Büyük- lü küçüklü çevreler derhal bir hava- nın yayılması için kolları sıvadılar: Yassıada mahkümlarının salıverilme- leri konusunda herkes (omutabıktır; bir istisnasıyla; İsmet İnönü! Ok- lar derhal Başbakana çevrildi. e He- sap, İsmet Paşanın böyle bir itham al- tında kalmamak için yelkenleri suya indireceği, yani şirretliğin prim ya- pacağıydı. Kaya gibi İnönü, ikinci taarruz dalgası karşı- sında da sımsıkı durdu: oHakkın- da açılacak hiç bir suni kampanyaya aldırmıyor ve kararından dönmüyor- du. 22 Şubat akşamı, bütün politikacı- lar bir şeref sözü vermişlerdi. Hiç kim- se bu sözü tutmasa, İsmet Paşa tuta- caktı. Siyasi affa gelince, Hükümet Programındaki bütün vaadler Hükü- met tarafından, tesbit edilecek . ze- mi.nde ve zamanda yerine getirilecek- ti. Başbakan, Meclis ilk atıfeti 22 Şubat için gösterirse ikinci bir atıfe- tin daha az tepki yapacağına dair i- nancını A. P li arkadaşlarından sak- lamadı ve Kayserinin kapılarını aç- mak için buna güvendiğini de hisset- tirdi. Ama "A. P. li arkadaşlar"uun bir kısmı istikbal için yatırım yap- mak, diğerleri Bakanlık koltuklarına, bugünkü sahiplerini atıp Oturmak Hırsı ve hevesiyle yanıyorlardıi, Kay- seriye, pek aldırdıkları yoktu. Madem ki İsmet Paşa böyle bir gayret için- deydi, neticenin meyvalarını (niçin kendileri toplamayacaklardı? Ancak, Başbakanın mukavemeti işin kolay İlhami Sancar Eskişehirde kumandanlarla Söz bir, Allah bir! sökülemeyeceğihi D. P. vârislerine gösterdi O zaman, A. P. nin organları ya- lan üzerine bina edilmiş bir yayına giriştiler. Mahküm ailelerinden müte- şekkil bir "kara elbiseli kadınlar" topluluğu zaten hazırlanmıştı. Bunlar, çeşitli kimselere gideceklerdi. Görüş- melerden sonra A. P. organları su- nun ve şunun, bunun ve bunun affa can-ı gönülden taraftar olduğunu i- lan edeceklerdi Eh, Devlet Başkanı zaten daha önceden bu kampanyayı destekleyecek malzemeyi temin etmiş- ti. (Bk AKİS - Sayı : 407) O zaman, hiç kimse Kayserinin kapılarının bu şekilde açılması karşısında (vaziyet alamayacak, emrivaki kabul edilecek- ti. Evvelâ Kuvvet Kumandanlarına, sonra Senato Başkanına bu şekilde demeçler atfedildi. Gerçi her iki palav- ra da teksip olundu ama, buna aldı- rış edildiği yoktu. Bir yıldırım harbine girişilmişti ve maksat zor kullanarak Yassıada mahkümlarını salıvermekti. Tabii bundan sonra, bunlara siyasi haklarının iade edilmesi kampanyası açılacaktı. "Kara elbiseli (o kadınlar" topluluğu son olarak Genel Kurmay Balkanına gitti Cevdet Sunay, bek- lenileceği veçhile, bunda Orduyu alâ- kadar eden bir taraf bulunmadığını, meselenin Meclis işi olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanını da, dramatik bir akşamdan sonra Meclis seçmemiş miydi ve bir başka aday, Ali Fuat Başgil senatörlükten istifa oetmemiş miydi? Parti liderleri ve ileri gelen- leri ise, kendi aralarında bir protokol imzalamamışlar mıydı? Hani, Yassı* ada mahkümlarının affının odüşünül- mediğine dair bir protokol?. Türk Silahlı Kuvvetleri politikaya karış- mak niyetinde değildi. o Anayasanın maddelerini de biliyordu. Sâdece, Baş- komutanından en ufak rütbeli men- subuna, bir belirli temayüle sahipli. O kadar! Buna rağmen, Genel Kurmay Baş- kanının "Aman hemşire hanımlar, ne zahmet edip bana geldiniz? Meclise gidiniz!" mân asındaki sözleri dahi, hazırlanan kampanya gereğince Yeni İstanbul - Son Havadis . Büyük Zafer triosu tarafından "Ordu, Yassıada mahkümlarının salıverilmeleri için gö- bek atıyor!" havası ile belirli (oçevre- lere duyuruldu. Eh, böyle bir hava estirilince İsmet Paşa, "Bir, İsmet Paşa bu işi iste- miyor" dedirtir miydi? Ama İsmet Paşanın, ömrünün 78. yaşında bu çeşit propagandalara hiç önem vermediğini ve bir çuval inciri berbat edip dünyânın bazı kimselerin başına, daha mühimi, o kadar emeli verdiği rejimin basına yıkılmasına ve- AKİS, 23 NİSAN 1962