19 Mart 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

19 Mart 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vardır, hemen hemen düz hat şeklin de inen dar etekler de... Bir kadın, bugün tipine ve zevkine göre cicili bicili, süslü, kadınvâri giyim şeklini veya aynı derecede moda olan düz, fakat orijinal buluşlarla renklendiril- miş modern ve çok yeni bir tarzı ter- cih edecektir. Bu ikisi ortasında ise, seçmekle bitirilemiyecek kadar çeşit vardır. Bel hattı hakiki kemerlerle sıkıla- rak gösterilmiş, bazen bir şekilde penslerle hissettirilmiştir. İkisi ortası, sıkılmadan o gösterilmiş bel hattına rastlamak ta mümkün- dür. Gene bel, bazen yerinde, bazen yüksek, bazen de düşüktür. Her ka- dın, kendine yakışanı seçmekte hür- dür. Bel hattındaki bu hürriyet, elbi- se biçimleri üzerinde de haliyle rol oynamıştır. Belden kesiksiz pek çok elbise modelleri vardır ve "prenses hat" gene bir hayli modadır. Bunun yanında, beli kesik, kloş etekli, ince belli elbiseler de çok revaçtadır. elbisenin bedeniyle İlgili olarak şekil almakta ve tek kaide ola- rak ta, bedene uymak zorunluluğunu duymaktadırlar. Beli sıkı, dar bir bedene yakışan etek, kloş biçilmiş godeli veya pli soleyli bir zengin etek- tir. Daha bol şekilde biçilmiş etek gerektirir. Düz etekler de bugün, pli kaşelerle bir zenginlik kazanmış olmakla beraber, gene de düz hattı muhafaza etmektedirler. Düşük bel- li elbiselerle de düz hattı tercih et- mek lâzımdır 1962 ilkbahar ve yaz modasının en büyük özelliği de renklerdir. Renk le, leylak iç açıcı çarpıcıdır. Van Gauguin, Vlaminck renkleri yeni modanın temelini teşkil etmek- Özellikler Bluzla sokağa çıkmak, hatta bir kteyle gitmek mümkün olacak- tır. Şeffaf kumaşlardan yapılmış süs- lü bluzların yanında, etek üstüne dü- AKİS, 19 MART 1962 Damlaya, Bugün, Damlaya... Jale CANDAN özellikle, büyük şehirlerimizde birçok kadınlarımız derneklerde çalışmaktadırlar. Bunlar evlerinde , bazen de dışarda çalıştıkları hal- de, ne yapar eder, haftada birkaç saatlerini çocuklara, yoksullara, yar- dıma muhtaç kimselere ayırırlar. Yaptıkları iş, muhak nda bir iş değildir. Bir kimsesiz yavruya, haftada kak ki, birkaç de memleket fa ku- çapın caklarına alır okşar, altını değiştirir veya mamasını yedirirler. Yoksullar yararına çaylar, toplantılar tertipler, dikiş diker, hesap tutarlar, okuma - yazma bilmeyene okuma yazma öğretir, kısacası, toplumda gördükleri birçok dertlere deva olmaya çalışırlar İşte, ötedenberi de bu tip çalışmalara karşı olanlar vardır. Bunlar kişinin, küçük imkânları içinde topluma, bu şekilde faydalı olamıyacağı, hattâ derneklerin devletten kopardıkları ufak tefek yardımlar, tahsisat- larla, onun sosyal hizmetler gücünü Bugün bu yüzden, birçok kadınlar, evlerine hasrederek daha faydalı olup olmıyacakları sorusunu kend ta, kararsız kalmaktadırlar. Elbette ki böyle ufak tefek dilerine sormak zayıflattıkları tezini savunurlar. demeklerde harcadıkları zamanı da i ken- çabalarla, mevzii hareketlerle toplumumuzun bugün karşımıza çıkardığı dâvaları yenmeye imkân yok olan şey, bu ufak çabalar değil, programlı çalışmadır. ki toplumcu bir görüş çümsemek doğru değildir. Kişi, ma büyük faydalar sağlıyabilir. tur. Yoksulluğu, geriliği, tatbiki Bu ise uzun yıllara ihtiyaç gösterecektir. Ne var le, her nerede olursa olsun, kişinin çabasını kü- küçük imkânları içinde, yaşadığı toplu- Buna inanırsak, cehaleti altedecek mümkün, tetkik mahsulü bir gerçekten birşeyler yapabilir, hiç olmazsa umutsuzluğu yener ve bu bakımdan yararlı olabi- liriz. Bugün birçok dernekleri, haklı olarak, hepimiz tenkit Ama yapılacak şey, bunların çalışma sistemlerini düzeltm edebiliriz. eye bakmaktır. Yoksa, bunları yok etmek değil! Evinin, işinin, dar çevresinin dört du- varı içinde yaşıyan kimse bu dernekler vasıtasıyla topluma girmekte, onun gerçeklerini tanımakta, onunla kaygılanmaktadır. Yaptığı iş mad- de bakımından küçükse de, mâna bakımından büyüktür. Toplumla ilgilenen kimse olgunlaşır, herşeyden evvel kendi kendisim yetiştirir. Derneklerin bir faydası da budur. Fakat bunun yanında, uzak- tan küçümsediğimiz küçük çabaları yakından gördüğümüzde, fikir de- Siştirmemiz de mümkündür. taya bakmak, Sağlık hizmetlerini sosyalleştirip her has- iyi bir şekilde bakmak hepimizin amacıdır ama, bugün hastahane köşesinde inliyen kimsesiz hasta kendisine, arada sırada da olsa, gülümseyecek olan bir dost yüze razıdır. Bu bazen onun hastalığı yenmesine, hayata bağlanmasına yardımcı olur. çocuğa devlet baba kol, kanat açmadıkça, çocuk hakları korunmadıkça memleketteki çocuk dâvasını imkân yoktur. Ama, yüzlerce çocuktan beşi, labiliyorsa, bunu küçümsemeye hangim lere bakamıyoruz diye hiçbirine de ilâç vermiyelim mi? Ok Korunmaya muhtaç kanunlarla halletmeye de gerçekten onu ilgi görüyor, kurtarı- izin gücü yeter? Bütün veremli- uma yazma bilen vatandaş, bilmiyene öğretse, ona gazete, kitap verse, fena mıdır? Filânca kasabada ilgili memur, köy ağasının, zorbanın, yobazın, gerici- nin kanunsuz hareketlerine mâni mi olmuş? Bun hepimizin övmesi lâzımdır. u hepimizin duyması Bugün istirahat saatlerinden fedakârlık ede- rek, toplumun yardımına koşan kadını, eğer hepimiz taklit edemiyorsak, onu hiç olmazsa takdir ve teşvik etmeliyiz. Akmasa da, daralar ya!. sürülmüş ciddi bluzlar da çok moda- dır. Yalnız bebe yakalar, klâsik er- kek yakaları yerine, bu bluzların ya- kasızlığı göze çarpmaktadır. Bunlar bir jabomsu eşarpla giydirilmiştir. İnce kumaşlardan yapılan bluzlar ise fiyonk veya kravatlıdır. Etekler kısa da olsa, uzun da olsa, yan cep- leri vardır. Gece eteklerinde de bu lardan yapılmış kenarlı büyük şap- kalar çoktur. Bahar mantoları bele yakındır. Bunlar bazen yağmurluklar gibi kemerli, basan penslerle (o beli gösteren redingot şeklindedir. Bahar mantolarında yakalar küçüktür ve ek- serisi de tamamiyle yakasızdır. Baharda trençkot tipi düz bir par- dösü ile de, dantelli, fırfırlı, süslü kı- yafetlerle de şık olmak mümkün ola- caktır. Mesele, her kadının kendi ti- pine sâdık kalmasıdır. Bunu o öğre- tecek en güzel şey ise, aynadır. 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: