CEMİYET Bazı dergiler, devlet işletmeciliğini öve öve göklere çıkaradursunlar. Gelelim, Turizm Bakanlığının is- lettiği Aband oteline.. Bir hanım iki küçük çocuğuyla gece geç vakit otele uğruyor. Otelde akşam yemeği yiyorlar. Makarnalı, sebze çorbalı, keskin sirkeli salatalı mütevazi bir akşam yemeği.. Sabah- leyin de kahvaltı ediyorlar. Zeytinli, ekonomik şekilde kesilmiş peynirli, suyu bol kaysısı tek reçelli, mütevazı bir sabah kahvaltısı... Küçük aile ak- şam 8'de uğradığı Aband otelini, sa- bah 8'de terkediyor. Ödediği: 211 Türk lirası. 211... Turizm, turizm, ahsevgiliturizm! Devlet işletmeciliği, ah sevgili devlet İşletmeciliği!... Geleceğin parlak... Evet, Nişantaşındaki yeni, rahat sinema- Sophia Loren oldukça karan- lık, oldukça ham, oldukça bir oyun çıkarıyor. Antrakta, başta, sonda, bütün hanımlar ilk ön sıra- da oturan bir adamla meşguller.. Hat- ta, beyler bile "- Ne yakışıklı!..." - Daha yaşlı zannediyordum, gençmiş ayo Adam her zamankinden kara buk- leli, her zamankinden parlak kara gözlü, her zamankinden biraz daha süzgün, eski M.B.K. üyelerinden Ce- Niyazi Akı "Hoşgeldin ilimize." AKİS, 18 MART 1962 mal Madanoğlu idi!.. Modası geçmi- yor, popülaritesi gün geçtikçe artı- yor. Ne yapalım Temelli Senatör bey- ler, halikın sinesini tercih etmek in- sanı hayal kırıklığına ouğratmıyor bazan! Eh, şaşı, kör, topal olmamak ayrıca yarıyor da insana!.. İstanbul Valisi Akı İstanbula geldi. Gazeteciler etrafım sarıp kendi- sine sorular sordular. Vali bey soru- lara cevap verdi: "— İstanbula hizmet etmek be- nim için bir ibadettir. Halbuki, "İstanbula hizmet et- mek benim için bir şereftir" diyebi- lirdi, asil formüllere alışıksa... Daha realist olarak, "Ben Valiyim, bakan lığım beni istediği yere sönderebilir” diyebilirdi. Belli ki düşünmüş taşınmış, Sso- rarlarsa en cafcaflı şekilde nasıl ce- vap verebilirim diye, "ibadet"e kadar dayanmış. mm... Bu kadar aşırı lafi na- sıl buluyorsunuz? İ ki karpuz bir koltuğa sığmaz der- lerdi eskiden. Şimdi herkes, bir kol- tuğa iki değil, bir küfe karpuz sığ- dırmak niyetinde. Teknik Ünieikite Profesörü Ka- muran Görgün İstanbul Belediye Baş kanlığına getiriliyor... On günden be- ri müzakerede: Hem Mari İsterim. de isterim, hem kürsümü isterim de is- terim di e. D Hem ders vermek, hem İst bul gibi bir şehrin belediyesiyle uğ raşmak imkânsız değil 2) Belediye Başkanlığına zaten sayısı mahdut olan Teknik Üniversi- te nen başka kimseyi bu- lamamışlar mı? A nkarada bazı şahısların hikayele- ri anlatıldığı gibi, Diyarbakırda da Barut ailesinin hikâyeleri anlatı- lır. Kalabalık, misafirperver, gürül- tülü şakacı bir ailedir bu. Son za- manlarda binbir çileden geçti, çem- ber atlar gibi, ama gene de neşesi kaçmadı. Aileden kimi Sivasa sürüldü, geri geldi, kimi başka yere girdi, çıktı Kendilerine has bir konuşma tarz- ları da var. Meselâ uzun zaman mil- letvekilliği yapmış Nusret Barut, Si- irtte tren bekliyormuş. Adamların- dan. birine seslenmiş, tren gelince: — Çağır şu tirenin simsarını da. bize bir bilet apartsın!.." Malherbe boşuna dememiş "Li- sanın hasım işitmek için halk arasın- da dolaşmalı" diye... Madanoğlu eşiyle 'Formunda Başkenitkiler bazı konularda sar- dolaş tepine dursunlar, İs- tanbullular, her gün bir eğlence ye- rinin temelini atıyorlar, her gün bir meyhane keşfediyorlar. Son keşfettikleri yer, Kumkapıda Yorgonum meyhanesi... Orada harp gemisi kadar ıstakozları, tabak ka- dar pisileri, kol kadar barbunyaları atıştırıyorlar İstanbullulardan biri şikayet edi- yordu: "— Çok janrı olan bir yer olabi- lirdi, fakat Ankaralı politikacılar o- rasını da keşfettiler..." Yani?.. Adamcağızlar ısınamadık- ları Meclis binasına mı kapansınlar, dünya görmeden ?. Daha Yorgoyu tamamen keşfet- mediler... Devamlı"olarak bir o Hatifi Tahir Burak şereflendiriyor, henüz!