SİNEMA Ayni "şarkıcı-oyuncu" ile çevirdi- ği "Altın Kafes"de de -Seden bakımın dan- bir değişme göze çarpmamak- tadır. Milli bir Türk sinemasının, "Türk toplumunun realitelerini di imkanlarımızla ve samimi bir şe- kilde işlemeye başlamak"la doğaca- gına inanan Seden, bu inancım ger- çeteleştirmek için, bula bula "Berdu- şun senaryocusu ile "Berduş"un "şarkıcı-oyuncu"sunu bulmuştur. Do- layısıyla da "Altın Kafes", her haliy- le ticari kaygıları en önde tutan bir filmdir ve anlatma ve söyleme çaba- sı gösterdiği şey de, ilkokulların oku- ma kitaplarında öğretilenlerden bir parmak ileri sayılmaz. Yalnız, bu sı- radan ve alabildiğine kötü hikâyeli filmlerde, tek birşey ilgiyi (oüzerine çekmektedir: Seden, bir çığ gibi bü- yüye büyüye, Türk sinemasında asıl çözülmesi gereken problemin, işin teknik yanının tek başına üstesinden gelmektedir. Başlarda Hollywood ya- pısı filmlerin teknik grafiğini (oyan- kılayan Seden filmleri, sonra sonra gerekli değişmelere uğrayarak Sede- nin üslüpçu ve biçimli yanını ortaya koymaktadır. Teknik ploblemi çö- zümleyen Seden, arada önemli olan bir şeyi unutmaktadır: (o Rejisör de- menin mn tekniker demek ol- madığım.. Kurtuluş Savaşımız ve Seden İç pazarı bütün olarak eline geçiren yerli filmcilik, durmadan bu paza- rın isteklerine uygun filmler yetiş- tirme çabasını sürdürmektedir. Ha- vanda su dövmekten pek ilerilere geçemeyen bu boş çaba birkaç konu içinde dönüp dolaşmakta, yine ilk çık- tığı yere varmaktadır. Her yıl Türk sinemasında bir konu, yılın modası haline getirilmektedir. Bir yıl köy, bir yıl şehir, bir yıl çocuk ve bir yıl da Kurtuluş Savaşımızı konu edi- nen filmler gibi. Arada karma film- ler yılı da yapılıp piyasaya "arzedil- mekte"dir. Kurtuluş Savaşımıza da- ir filmlerin moda olduğu üç yıl ön- cesinde, Seden de "Düşman Yolları Kesti" ile kendini denemiştir. Kötü Zeki Müren uygulamalarından sonra beklenmedik bir çıkış yapan Seden, "Düşman Yolları Kesti"de, başlarda- ki İstanbul olayları osayılmazsa, hi- kâyesinin bütününü üç kişi arasında geçirmektedir. Fakat kişi davranışla- rına dayandırılan "Düşman Yolları Kesti", hikâyesi bakımından Seden ölçülerine aykırı bir filmdir. Sede- ftin hikâyeye uyması yerine, o hikâ- uydurması da olağan- önce yeyi kendine dışı sayılmamıştır. Herşeyden la yavan, havada bir hikâyeyi sür- dürmektedir. 34 Ayni rejisör -bu defa senaryo ia zarlığını da üzerine alarak-, "İzm Ateşler İçinde"deki senaryo Mi lığı denemelerinden sonra bir üçüncü Kurtuluş Savaşı filmini, "Aşktan da Üstün"ü çevirmiştir. Seden birinci denemesinde, Kurtuluş Savaşma ka- tılmış, canlarım dişlerine (o takarak yurdunu düşmanlardan kurtarmada bir ölüm-dirim çekişmesine girişmiş Anadoluyu göstermek yerine, bir çe- şit John Ford'çu western filmleri düzenine saplanıp kalmış, ikincisin- de ise -yazdığı senaryoda- o herşeyi bir yana iterek "hırsız-polis" oyunu- na kendini kaptırmıştır. o Kurtuluş Savaşı filmlerinin moda olduğu yıl- da Seden. John Ford'çuluğu, Nejat Saydam ile Nuri Ergün "hırsız-po- lis"çiliği tercih ederlerken, bir baş- ka rejisör, Memduh Ün de çizgi-dışı- na çıkarak "Ateşten Damla"sıyla diğer Uç rejisöre karşılık -yarım bir başarıda bile olsa- daha aklı başında bir film ortaya çıkarmıştır. 5 Sedenin "Aşktan da Üstün"ü. Memduh Ünün çizgisine ve tutumu- na gelmemekle beraber, "Düşman Yollan Kesti"ye de yaklaşmamak- tadır. Hikâye olarak daha çok "İz- mir Ateşler içinde" ile, Nejat Sayda- mın yazar Samim Kocagözden ak- tardığı "Kalpaklılar"ı andırmakta- dır. Sedenin bu konudaki ilk deneme- si "Düşman Yollan Kesti"de üç ki- şilik, serüveni kabul ettirebilmek için başlarda seyircisine tâviz o ola- rak verdiği İstanbul olayları da da- ha genişletilip şişirilerek da Üstüne tıkabasa tur. Hikâye, kutup arasında geçmekt lar, Kuvayı Milliyecilerle Anadolu Kurtuluş "Aşktan doldurulmuş- İstanbulda ve iki ' zıt edir. Kutup- Padişahçı- lardır. savaşını sürdürürken, İstanbuldaki (Kuvayı Milliyeciler de iç ve dış düşmanlara karşı koymakta, bir yandan da Ana- doluya silah kaçırmaktadırlar. oFa- kat, hikâye bu ya, bir "muhbir" bütün işleri karıştırmakta ve yapılacak iş- -eri baştan engellemektedir. Başlan- gıçta çocukça bir hikâyeye film, ister istemez zorlama ve uy- durma kahramanlar yaratmaya doğ- ru yönelmektedir. Sözde bir "Vatan Kurtaran Aslan" gizli -"muhbir"in kim olduğunu cektir-İstanbula gelmekte ve oPadi- şahçılara katılmaktadır. Dramatik gerilimi arttırabilmek A.", kendisine vatan haini süsü ver- mekte ve çevresi de buna inanmak- tadır. Annesi -Muazzez Arçay-, kar- deşi -Ahmet Mekin-, Paşa -Atıf Kap- tan- ve sevgilisi Nilüfer -Peri an- gözü kapalı bu uydurma vatan hain- liğini kabullenmektedirler. Yalnız bir tek kişi -Behzat Balkaya- bıyık al- tından ince ince gülerek şüphelen- diğini hem seyirciye, hem .de kah- ramana "ihsas" ettirmektedir. Filmin bundan ötesi, Sedenin hiç denemedi- gi bir yola dökülmekte ve oHitch- cock'ın "suspence" filmleri düzenine girmektedir. Ama bu düzen yalnızca hikâyenin gelişimindedir. Seden, sine- ma grafiği bakımından, kendi biçim- ciliği, ve üslübundan tek kare feda- karlığa yanaşmamaktadır. "Aşktan da Üstün"de kişiler, Se- denin öbür filmlerinin kişilerinden de gişik (odeğildirler. Kurtuluş (o Savaşı filmlerinin dışında toplum ve toplum kurallarıyla bir türlü bağdaşamıyan Seden kahramanları, sürekli bir kar- ha doğrusu, kişisel (problemlerinin çözümlemesinde bunu yeterli bulmaz- lar. Kendi başlarına bir çözümleme şeklini herşeyin üstünde o tutarlar. İyi kahramanın karşısına (mutlak bir kötü kahraman ve yardımcısı bir kötü kadın çıkarılır. İyi kahramanın iyi sevgilisinin de katılmasıyla dört- genleşen bu durum, Sedeni, giderek daha karanlık çıkmazlara atar. Hikâ- ye, bir Kurtuluş Savaşı filmi olmak- tan çok, kıyafet değiştirmiş normal bir Seden filmi sayılan "Aşktan da Üstün"de de herhangi bir değişikli- ge uğramamıştır. Kurtuluş Savaşı ve nızca sözlerle yapmaktadırlar. Gerisi hava civadır. Seden artık bıkkın- lık veren teknik ustalığını bir kere daha incir çekirdeğini doldurmaz bir ki filmde yapacaktır "a düğümlemiş- tir. AKİS, 27 KASIM 1961