SANAT Haberler "O mâhiler ki derya içredir.." İngiltere (o fatihi, ulu ozan İlhan Berkin türkçeye (o çevirdiği "Ber- narda Alba'nın Evi" adlı oyunun son provaları yapılmaktaydı. Berk, oyunun gelişimini yakından izli- yordu. Provalardan birine girdi. Salonun kuytuca bir köşesine sin- di, oturdu. Sahnede prova devam ediyordu. Eserde bütün roller ka- dınlarındı. Kadın oyuncuların tü- mü de, en modaya uygun, oldukça açık elbiseler (ogiymişler- di. İlhan Berk, provanın sonunun gelmesini sıkıntı içinde bekledi. Pro- va bitince sahneye yaklaştı, ayakla- rını birbirine geçirip, her zamanki gibi bir soru işareti hâline geldi. El- den geldiğince nâzik bir eda ile: — Şey, efendim" dedi, "hanıme- fendiler, çok güzel oynuyorsunuz ta- bii. Harikulade! Bir diyeceğim yok buna.. . Yalnız, i r. Müm- kün değil mi acaba biraz daha kapa- lı giyinmeniz?" Cevabı, Bernarda o Alba'yı oyna- yan Melek Ökte verdi: , "— Merak etmeyin İlhan bey, bunlar bizim günlük elbiselerimiz.." Eserde, kapalı siyah elbiseler gi- yinileceği (o kayıtlıdır ve eser İlhan Berk tarafından türkçeye çevrilmiş- tir! Öfkeliler Ankaradaki oOgenç sanatçıların en öfkelileri bir araya gelip bir der- gi yayınlamaya başladılar. Adı "De- ğişim". İlk sayısındaki "Biz ve On- lar" adlı yazıda müthiş öfkeli olduk- larını belirtiyorlar. Gerçi yazıda, ne- den dolayı, kime öfkelendikleri pek belli ve açık değil ama, gene de öf- keliler. Derginin bu öfke dışında se- vimli bir hâli var. Sanatsevenler Klübünde, her ak- şam olduğu gibi gene sanatçılar top- lanmışlardı. Bir köşede öfkeliler var- dı. Orta yerde ne öfkeli, ne öfkesiz- ler oturuyorlardı. Öfkelilerin öfke- lenme sebepleri arasında olduğu sa- sanatçı da bir başka Gözucuyla ( birbirlerini denetliyorlardı. Durum şimdilik fırtınadan önce- ki sessizliğe (o benziyor. Yana öbür- gün bir fırtına kopabilir. Bu durumu öğrenen, ne öfkeli ne öfkesizlerden biri: — Yahu" dedi, "partileri güç be- lâ hâle yola koyduk. Koalisyona ra- zı ettik. Eh, biraz hava yatışacak, sinirlerimizin gerginliği gidecek di- ye seviniyorduk. Şimdi de sanatçıla- 26 rn mi Glee kabardı? Nedir bi- zim suçum mitral sergisi Geçen o haftanın sonunda İhsan Ce- mal Karaburçak, Türk - Ameri- kan Derneğinde bir resim sergisi aç- t. Sergide, Bakanlığının son saatle- rini yaşayan Ahmet Tahtakılıç da vardı. Resimler hakkında uzun boy- lu izahat aldı. Böylece, Tahtakıkçın resim kültürünün daha da derinleş- tiği umulabilir. Sergide oOçoğunluk gene sanatçı- lardaydı. Turgut Uyar ve eşi, Salim Şengil, Salâh Birsel, M. Sunullah A- rısoy, İlhan Berk ve eşi, ressam Ay- şe Sılay ve eşi, Fuat Pekin, ressam Asuman Kılıç göze görünenler ara- sındaydı. İkram, limonlu votkadan ibaretti. Bazı sanatçılar pek de memnun gö- dalyası". Bu oyun bir süre önce İs- tanbulda Dormen Tiyatrosunda da oynanmıştı. Meydan Sahnesindeki o- yunu da Haldun Dormen sahneye koyacak. Oyunun, hemen hemen baştan sona amatörlerce oynanması için, Birleşmiş Oyuncular harekete geç- miş bulunuyorlar. Oyunda rol alacaklar arasında bir iki ozanla yazarın da bulunaca- ğı söyleniyor. Şimdilik adları açık- anmıyor ama, yakında kimlerin ne oyunlar oynıyacağı belli olacak! Güller açar yüzümüzde Genç hikâyeci Tarık Dursun K. bu yıl, Düşün Yayınevinin yayınla- dığı "Güzelavrat Otu" adlı hikâye kitabı ile Türk Dil Kurumu Hikâye ödülünü kazandı. İkibin Türk liralık ödülünü almak için de. epeydir uğ- ramadığı Ankaraya geldi. Mahcubi- K nın önünde paraları sayarak alırken Tarık Dursun K. rünmüyorlardı. başını salladı: — Resim sanatımız son yıllarda gittikçe bozuluyor (efendim. Yazık, yazık oluyor. Ressamlarımızı koru- mak gerekir. Bakın mesela, bir li- monlu votka! Olur mu bu? Oysa, ressamlarımızı okorusak, resimlerini alsak, devlet elini uzatsa hiç bize li- monlu votka ikram ederler miydi? Viski içebilirdik, martini içebilirdik, havyar yerdik. Resim sanatımızı kurtarmak lazım azizim." Biri, o hayıflanarak Meydan Sahnesi Meydan oSahnesinin oynamakta ol- duğu "Ay Mavidir" adlı oyun büyük ilgi topladı. Her akşam kapa- lı gişe oynanıyor. Birleşmiş Oyuncular bu arada ye- ni oyunların hazırlıklarıyla ouğraşı- yorlar. Bugünlerde ele alıp çalışma- ya başlayacakları oyun "Zafer Ma- - Ü. Yaşar Oğuzcan Yeni ortaklar. hiç de utangaç görünmüyordu. Ak- şam üzeri bermütad e Klübüne gidildi. Tarık Dursun K. yı görenler kendisini birer kere öptüler ve hoşgeldin dediler. O sırada birkaç liseli genç içeri girdi. Arısoyu aradı. Düzenliyecek- leri bir şiir günü için kendisinden bilgi almak istiyorlardı. Kimleri ça- ğırmaları gerektiğini, kimlerin şiir- lerinin okunmasının yerinde olacağı- nı soruyorlardı. Bu arada liseli genç- lerden biri: "— Ümit Yaşardan da okuyalım mı efendim?" dedi Konuşmayı başından beri yakın- dan izleyen Tank Dursun K. hemen söze karıştı: "— Tabii, tabii okuyun" dedi. "O- kunmaz olur mu? Yazdığınız adla- rın hepsi ciddi kişiler. Ümitten de okuyun ki, antrakt yerine geçsin.." AKİS, 27 KASIM 1961