RADYO tikten sonra üzerinde durulacak en önemli nokta, iyi niyettir. Bunun için de, idarecileri (o tarafsızlardan seğmek şarttır. A dan Z ye kadar Programcılık Oo ve arc bilgi- sizlik, yetkisizlik, küçüklük kompleksleri ve Oo sorumlulukla yet- kinin bir tüzükle belirtilmemesi bu- gün hiç te iyi niyetin ifadesi olmayan bir takım olaylara yol açmaktadır. Meselâ, sanatçıların radyo dışında kalmaları ve bilhassa müzik saha- sında yetkisiz pazı kimselerin prog- ramlarda kolayca yer bi... Ayrıca Ankara, Radyolarının idareleri baştanbaşa bir karışıklık içindedir. Kimin han- gi işten sorumlu olduğu, kimin yet- kisinin nerede başlayıp nerede bitti- ği bir türlü bilinmemektedir. Mese- lâ bir program müdürü hem söz, hem Batı Müziği, hem de Türk Müziği programlarından topyekün sorumlu mu tutulmalıdır, yoksa ilgili şeflik- ler kendilerine ait programları ken- di yetkilerine göre mi hazırlamalı- dırlar? Bu mesele yıllardanberi hal- ledilemediği ve tartışma konusu ola- rak kaldığı için şefler arasında sık sık çatışmalara yol açmaktadır. a gi- İstanbul İzmir Bu arada Ankara Radyosunda dost memleketlerle ilgili uzun ve sıkıcı programlar da almış yürümüş- tür. Meselâ, köylüye su kadar top- rak dağıttığı, bu kadar yardım etti- ği ısrarla belirtilerek İran Şahının Tahran Radyosunda hile kolay kolay yapılamayacak propagandası Anka- ra Radyosunda rahatça yapılmıştır!.. Mesela Eylülün son günlerinden bi- rinde İstanbul Radyosunun üstünde- ki lojmanda yatmakta olan spiker bir idareci bu spikere ceza vermeye -sırf bu disiplinsizlikten ötürü- ya- çük bir kısmının kesilmesiyle yaka- yı kurtarmıştır!.. Sözün kısası, Tür- kiye radyolarım özel bir kanunla ba- ğımsızlığa ve tarafsızlığa kavuştur- duktan sonra yapılacak işlerden bi- ri, her radyonun bünyesine göre bir iç tüzük hazırlamak ve görevliler arasında yetkileri ve sorumlulukları bölüştürmek olmalıdır. Ancak bu sa- yede çeşitli karışıklıkların önüne ge- çilebilecek ve radyo idarelerinde bir disiplin sağlamak mümkün olabile- cektir. Türkiye karken Em e düzene s0- n üçüncü Ö- ei me, Eğer bugün spiker- ilgili olmalıdır. lerden bazılarının sesleri omiadını doldurduğu halde hâlâ dinleniyorsa ve bazı spikerler de, mikrofona çık- mamaları gerektiği halde, hâlâ ko- nuşuyorlarsa ve hemen hemen bütün spikerler hata yapmakta birbirleriy- le yarışıyorlarsa, sebebi, yetişmiş e&- leman yokluğudur. Eğer programla- rın metinleri türkçe yanlışlarıyla dolu ise, bazı programlar isim ve muhteva bakımından her türlü zevk- ten ve radyoculuk anlayışından mah- rumsa, İstanbul Radyosunda bugün dinlenebilecek durumda yalnız bir i- ki program varsa, sebebi, yetişmiş eleman yokluğudur. oOEğer tasarruf zihniyetiyle radyo idare etmek iste- yenler bulunuyorsa, Oo heveslilere ve İstismarcılara (Oprogram veren ida- reciler çıkıyorsa, bir Basın - Yayın ve Turizm Bakam oturduğu yerden verdiği emirle radyo idarelerinin na- sılsa yerleşmiş bir iki kaidesini hâ- lâ bozabiliyorsa, bütün bunların se- bebi, . yetişmiş eleman yokluğudur!.. aksaklıkların dışında bu- gün radyo personelinin sosyal hak- larım teminat altına alacak bir kai- de bile mevcut değildir. Yetiştirilme- diği ve bir güven duygusuna sahip olamadığı, üstelik, eline harçlık sa- yılabilecek bir ücret geçtiği için personel radyo işini daima ikinci plâna almakta ve radyo dışında baş- ka işlerde de çalışmaktadır. Bugün, radyo meselesinin ilim a- damları, idareciler ve hükümet tara- fından A'dan Z'ye kadar ele alınması ve radyolarda geçici bir düzeltme de gil, devamlı ve kesin bir reform ya- yapılabilmesi için son fırsat gelmiş- tir. Tasarı halinde Meclis kapıların- da bekleyen Radyo Kanununu bir an önce yürürlüğe koymak, Anayasada- ki ilgili maddenin de en kısa zaman- da uygulanmasını sağlıyacaktır. Düş ve Gerçek Oktay Akbal günlük o fıkralarına VATAN'da başladı AKİS - Reklâm — 265 AKİS, 27 KASIM 1961