Geçenlerde (o bir gazetede okudum. olunca yapacak- Başgil (o Cumhurbaşkanı Bölükbaşıyı (o Başbakan MIŞ. Hani, ne demişler, dervişin fik- ri ne ise Zikri de odur. Ali Fuat Başgil gibi bir | Cumhurbaşkanının elbette ki Osman Bölükbaşı gibi bir Başbakanı olur!.. Naci Tia - Kartal 27 Mayıs ihtilâlinin siyaset adam- i olacağını şünmek istemiyorlar, buna akıl er- iyor." Hâlâ inat ve hâlâ kapris! Bu- nun sonu ne olaca! Alican - Gümüşpala - Bölükbaşı triosundan bu millet anlayış ve yerimi bekliyor. Sayın İnönünün "Benim Malan Fallar hevesli olduğuma kani mi siniz?" sualine "Asla!" diye cevap çinde olmadığı nasıl iddia edilebi- lir? Zeki Günaltay - İzmir * Türk basın hayatına Ne bulunduğunuz hava; müte- şekkir olan lyimuamızdan biri olarak mecmuanızın daha da mu- vaffak olması arzusu ile aşağıdaki mevzu ve hususlardaki eksiklikle- re dikkatinizi çekmeyi bir vazife addediyorum: Memleketin İktisadi durumunu, bilhassa devlet iktisadi teşekkülle- ri de dahil olmak üzere, müteşebbis ve müstehlik yönlerinden inceleyen makaleleriniz son iki yıl içinde git- tikçe seyrekleşerek, nihayet tama- men ortadan kaybolmuş bulunuyor. Türkiyede yeni ve eski muhte- lif sanayi branşlarının durumunu zaman harcamaktan çok daha mü- him. İlmi mevzularda, seyrek te Ool- sa, popülarize makaleler neşret- meniz takdire şayan. bu makalelerinizin bir Avrupa okuyu- cu kitlesi için dahi kâfi derecede basitleştirilmemiş (oolduğu fikrin- deyim. Adnan Odok - Amerika Y.T.P. Olaylar ve yankıları Hasan Kangal heyecanla bir şeyler anlatırken, o karşısındaki uzunca boylu, gözlüklü, zayıf nahif adamın kendisine bakarak hafif hafif tebes- süm ettiğini farketmiyordu. Kangal Y. T. P. içindeki kargaşalık, anlaş- mazlık konuları (o hakkında sorulan sual üzerine birden parlamış, elle- riyle, kollarıyla aşırı hareketler ya- parak durumu izaha çalışıyordu: "-- Yalan efendim. Kasıtlı, mak- satlı, bilerek bizi Oo zayıflatmak için yapılan şeylerdir (o bunlar. Yalandır, ayıptır, bunları oyazmak çok ayıp- tır. Cümletini tamamladıktan suali soranlara "— P Y.T.P. nin için yapılan hareketleri, sonra gelişmesi girişilen fa- Kapıya doğru yürürken Kangal bir Hitit heykeli gibi hareketsiz kalmış, lâfları ağzında donmuştu. Hâdise geride bıraktığımız hafta- nın sonlarında bir gün, Y.T.P. Ge- nel Merkezinde Kangalın Genel Sek- odasında cereyan . içinde başla- yan kaynaşma o günler had safhaya gelmiş, incelen ipler oOkopmağa yüz tutmuştu. Nitekim o gün, Y.T.P. içinde bir fikri temsil eden Aybar ayrı bir oda- da yalnız başına, biraz cam sıkkın çalışıyor ve hemen hiç kimseyle gö- rüşmüyordu. O kadar ki Aybarı, ken- dilerine çok yakın bilen basın men- supları bile göremediler. Aybara ha- ber yollayıp konuşmak istediklerini bildirince de aldıkları cevapa hayret etmekten kendilerini alamadılar, Ay- bar sualleri yazılı olarak istiyor, ce- Y.T.P. nin Menekşe sokaktaki Genel Merkezi Partiler aliyeti neden yazmaz, çizmezsiniz de ufacık bir ses geldi mi ayağa kal- karsınız? Sorarım size, inanıyor mu- sunuz Y.T.P. nin parçalanacağına sizler?" dedi. Bundan sonra, karşısında kendi- sini tebessüm ederek süzen gözlük lü zata dönerek: "— Siz beyfendi, siniz, siz söyleyin Y.T.P ılığı var mı?" diye sordu. O zamana kadar sâdece manalı mânalı gülen gözlüklü zat ilk defa konuştu "— Va Ilahi Hasan bey, bunu zZa- man gösterecek... Hiç bir şey yoktur diyemem. Üstelik, sanırım ki bazı şeyler olacaktır.." Gözlüklü zatın adı Refet Sezgin di. Y.T.P. Çanakkale milletvekille- rinden olan Sezgin sözlerini bitirince odayı terketmek üzere ayağa kalktı. bizim içimizde- e fikir ay- mezarlığı vaplarını da e gün takdim edeceği- ni belirtiyordu Hakikaten mi 2. Başkanı Ay- barın son günlerde durumu bir hayli kritikti. Haftanın içinde Genel Baş- kanlık binasına gidenler bazı millet- vekillerinin Aybara selâm dahi ver- mediklerini gördüler. Hele bazı grup- larda Aybar hakkında ayan beyan hücumlar oluyor. İkinci Başkanın uhdesinde bulunduğu a ayrıl- ması gerektiği söyleniyor Bu hâdisenin Y.T.P. de cere- yan ettiği gün -aynı cuma günü- A.P. nin İzmirdeki merkezine giren Gümüşpala eş muameleyle karşılaş- tı. Bir takım A.P. liler Genel Başkan gelince ayağa kalkmadılar, selâm vermediler, hattâ kendisini görmez- likten geldiler. Bu, elbette ki plânlanmış değildi ve tamaile tesadüftü. Ama haftanın AKİS, 27 KASIM 1961