Hadiselere Bakış Sıcak Süt ve ee götürüldüğünde ve o- aki İkameti uzadığında bir m P. milletvekili herkesten fazla merhamet çekti. İyi adamdı, politikaya hasbelkader sürüklen- misti, üzerinde milletvekili sıfatı- nı taşırken ne etliye, ne sütlüye karışmıştı. Üstelik şairdi de.. Hem şöhretli, sevilen, beğenilen, bilhassa salonlarda mısraları söylenen bir şair.. Başka edebi denemeleri, eser- leri de vardı. Daha muhalefet yıl- larında D. P. kendisine bu vasıfları dolayısıyla el atmış, alıp süslemişti. Sonra da adam D rasi devri milletvekilliğini Parti devri milletvekilliğinin eşi gi- bi mütalea ederek Mecliste kalmış, ödeneklerini tıkır fıkır almış, ye- yip içmiş, arada sırada da ei büyüklerine şiir okumuştu. Politik Kemal gibi... Ama, bu tela istifadeyle nüfuz ti- careti? Asla! Diktaya gidişi teşvik? Asla! Yapılan fenalıkları tasvip? O da asla! Adam, bütün bunlardan dolayıdır ki herkesin, bilhassa şair arkadaşlarının acı* ma hislerini uyandırmış, onun hakkında, daha Yassı- adadayken hep iyi şeyler söylenmiş, iyi şeyler yazıl- mıştır. Yükseltilen feryat "Ne diye, politikaya karışır- sın, a adam!" olmuştur. Zaten o da Yassıadadan yaz- dığı mektuplarda bu feryada katılmış, oradaki vaktini de bazı arkadaşlarının aşk mektuplarım kaleme alarak geçirmiştir. Sonra» adalet tecelli etmiş ve bir suçu olmadığın- dan tahliye edilmiştir. Daha Dolmabahçe rıhtımına ayak bastığı an ilk sözü: "Bir daha mı? Tövbeler töv- besi!" olmuştur. Bu adam, Faruk Nafiz Çamlıbeldir. Aradan, sâdece ikbuçuk ay geçmiş bulunuyor. Aaa, Faruk Nafiz Çamlıbel A. P. nin Trakya bölgesi müfettişidir. D.P. Bir adam milletvekiliyken, göstermiş, İspat Hakkı taraftarla- rıyla birlikte oradan ayrılmış, Hür. 5 cuları arasında yer al mıştır. Üzerinde D.P. devrinden kal- ma milletvekilliği sıfatı bulunduğu süre Meclis içinde ve Meclis dışında mücadelesini yapmıştır. Sonra da 1957 seçimleri gelip çatınca iddia Hür. P. nin bir aday listesinde ye almış, tabii a geçmiş, ci di mücadele adamlarıyla öyle olma yanlar (o birbirlerinden © ayrılmışla» dır. Menderes, hem İspatçıların iti barım kırmak, nem de kendi adam- larına kudretini göstermek için her- kese olta atmaya başlamıştır. Nefe- AKİS, 27 KASIM 1961 Faruk Nafiz Çamlıbel poem Muhlis Ete İdeal birliği Serin Yoğurt si kesilenler, tabiatlarının nev'i ne ka darına müsaitse o büyüklükte bir ye- mi yutmayı tercih etmişlerdir. Bir kısmı D.P. ye tekrar girmiş, bir kıs- mı D.P. ye mal mülk satmış, bir kıs- mı idare Meclisi üyelikleriyle taltif edilmiştir. Bizimki bunların hiç bi- rini yapmamış, ama memuriyet ha- -atına dönerek Başbakanlık Yüksek Murakabe Heyetinin başında teklif edilen yeri kabul etmiştir. Orada da, 'politika bana göre değil" diyerek pek âlâ çalışmıştır. Bu hareket| do- layısıyla hücuma uğradığında, bu mecmua kendisini "Canım, adam po- itikacı Olmadığını olamayacağım kendi söylüyor.. (Niçin, bırakmıyo- ruz yakasını? o İşte, memur olarak devlete hizmet edecek. Herkes bir çeşit olmaz ya.." diye savunmuş- tur. Bu adam, Muhlis Etedir. Muhlis e İN 1961 .seçimlerinde, umumi efkârın karşısına C. Ankara listesinde bir aday olarak arzı endam etmiştir. Şimdi Mecliste Bölükbaşı- nın bir adamıdır ve o sıfatıyla bir Parlamento kon- feransına (katılmak üzere, mazbatasının üzerindeki imzanın mürekkebi kurumadan soluğu Pariste almış- ta". x elbette yapmak fayda- Bir demokratik rejimde politikanın kapıları, ki herkese açıktır. Ama oraya, politika için girilir, iyi günlerde bunun nimetlerinden lan, zor günler gelince “Canım, ben politikacı değilim ki.." diye sızlan, güneş tekrar açınca bir deliğinden gene politikaya dal! Bunda bir' gülünç, bir hafif ve hiç takdire ğa olmayan taraf vardır. Faruk Nafiz Çamlıbelin A. P. nin fikirleri, tutumu, hatta adamla- rıyla bir e gösterebilir misiniz? Osman Bölük- başı ve Muhlis Ete! Akla kara derecesinde birbirine zıt iki tip.. Şimdi Muhlis Ete, Os- man Bölükbaşı ne derse onu yapa- cak, o nasıl isterse öyle Mim caktır. Zira C. ii hususiyetleri, Muhlis E te dahil hiç kim: meçhulü (değildir. Yahut adam, geçen defa yaptığı gibi ay- rılacak, üzerinde (milletvekili sıfa- tı kaldığı süre ondan faydalanacak, bitince yeniden Paristen Ekmek partisine dönecektir. Bu iki misal, partileri birer mil- letvekili yaratan fabrika sayıp pa- tikayı onun vasıtası diye bilmenin t hırsı ayıptır. Ama, eyyamcılık da mubah sayılmamalıdır. Başımıza gelenlerde, bu son sını- büyük mel ye olduğu fikrine katılmaz mısınız? 17