AKİS'in devan dannım hattâ muhitimde bana A- KİS'çi derler. Bugüne dek, ben ve benim gibi AKİS'i devamlı olarak takip eden okuyucuların mecmuanız- dan her sahada çok faydalandıkla- rı, hattâ siyaset ve kültüre! sanat- ları meslek ittihaz etmiş şahsiyet- lerin AKİS'i bir rehber gibi gözö- nünde bulundurarak hareket ettik- leri bir gerçektir. Zira mecmuanın kendine has akıcılığı ve kuvvetli tahminleri haklı olarak okuyucu- larında, kendisine karşı büyük bir itimat ve güven hissi yaratmıştı. Fakat ne yazık ki, 379 ve 381, sayıları, beni ve benim gibi onbin- lerce okuyucusunu sukutu O hayale uğratmakla kalmadı. Maalesef, bu sayılarındaki yanlış (tahminleriyle C.H. P. nin, secim propaganda po- litikasını, gevsek tutmasına, büyük bir ekseriyetle kazanabileceği bir secimi kaybetmesine sebep oldu. Çok acı, çok yazık, AKİS kur- may heyetli Bugünkü hükümet buhranı sizin neticenizdir, bunu yine siz halledeceksiniz. Zeki Günaltay - İzmir * 25 Ekim 1961 tarihli Cumhuriyette Başgille ilgili yazıyı m 0- kudum. Başgile sormuşlar: "Par- tilerin fikir birliği meselesinde C. H. P. için ne düşünüyorsunuz?" Cevap: "C. H. P. içinde çok sevdi- ğim ve takdir ettiğim arkadaşlar ve insanlar vardır. İsmet İnönü takdir ettiğim bir devlet adamıdır. Kendisinden çok zaman iltifat gör- düm. Şahsi hiç bir husumetim yok- tur. Fakat devlet ve millet yolun- da takip iii politikayı asla be- nimsemem." Hoppalaaal!.. Madem İnönünün politikasını beğenmiyormuş, dev- let adamlığını nasıl takdir ediyor? İnönünün devlet adamlığı, nün artık çekilip hatıralarını yaz- masından bahsetmiş. Yukardaki cevabını okuduktan sonra, kösesine çekilip uslu uslu oturma- sı gerektiği daha iyi anlaşılmıyor mu? Bırak Hoca, İnönüyü takdir et- meyi! (Ağzındaki baklayı çıkar. Balmumcu safhası da geçti. Kor- kak olma serbest konuş da her- kes duysun. İnönüyü takdir eden nicelerini gördük!.. Sabih Sağer - A. B. D. Michigan 18 layudularnz ncak, iki grubun müştereken kendi bünyelerinde karşı koydukları grup Y. T. P. nin yüzde yirmisini teş- kil eden ve Batı illerinden birer iki- şer gelerek Mecliste buluşmuş olan- lar grubudur. Bu grupta bulunan milletvekillerinin çoğunluğunu teşki- lâttan gelmiyenler teşkil etmektedir. Yassıada avukatları bunlar arasında- dır. Bir çoğu Genel Merkez adayıdır. Ancak, Partinin kuruluşu itibariyle şimdilik idare bunların elinde bulun- maktadır ve Y.T. P. de ekalliyetin, ekseriyete hâkimiyeti devam etmek- tedir. Diğer iki grup bunlara pera- kendeciler demektedir. Perakendecilerin lideri filân yok- tur. Esasen idareci grup oldukların- dan normal olarak Genel Başkan Ali- canın etrafında toplanmışlardır. Üç grup arasındaki çözünül ağır ağır. ancak sağlam adımlarla ilerlemek- tedir. Bu yüzdendir ki Y.T. P. Genel İdare Kurulu üyeleri ve idareciler, haftanın içinde çok zaman soğuk ter- ler döktüler. Doğulu milletvekilleri- nin zaman zaman bir araya gelip, Y.T. P. den başlarını alıp gitmeleri konusunda yaptıkları okonuşmalar Parti Genel Merkezinde soğuk bir rüzgâr gibi esti. Alican, durumu idare etmek için mavi boncuk hikâyesinin enfes mi- sallerini vermek zorunda kaldı. Y.T. P. içinde durumu, bir başka bakımdan müşkül olan adam da Par- ti ikinci Başkanı Raif Aybardır. An- karadan ucu ucuna barajı aşıp Mec- lise girebilen genç politikacı, idareci grupta, bilhassa Yalçınların psikopa- Yusuf Asioğin Bir şef tolojik allerjileri karşısında aklı se- limi temsil etmektedir. Aybar, her- şeyden evvel tesis edilecek rejimin temellerini atmak yolunda, (bütün kayguları bir tarafa bırakıp EE İ nın taraflısıdır. Bu bakımdan C.H. P. ve A. P. ile yapılacak örs erde dikkatli davranılması, siyasi partiler arasındaki lüzumsuz çekişmenin gi- derilmesi gerektiğini söylemektedir. Y.T. P. nin muvazene unsuru olarak kabul edilen Aybar, haftanın içinde C. H. P. sempatizanı olarak suçlan- dırıldı ve hayli çekiştirildi. Haftanın sonunda Y. T. P. de, ufacık bir çıtırtıdan yüreği hop edip havalanıveren bir serçenin hali var- dı. Politikacılar Kediler arasında (Kapaktaki Başkan) Bitirdiğimiz haftanın ortalarında ir gün, yeni Meclis binasının D blokunda, ikinci katta bir odanın ka- pısı önünde hummalı bir faaliyet hü- küm sürmekteydi. Foto muhabirleri flaşlarını, yazı muhabirleri kalem ve kâğıtlarım hazırlamışlar, kanatlı bir kapıyı gözlüyorlardı. Saat 17.30 u çoktan geçmiş ve hava kararmağa yüz tutmuştu. Gazeteciler, taşan sa- bırları ve gittikçe artan heyecanla- rıyla kanatlı' kapıya yaklaştılar, ha- ber alabilmek ümidiyle odacıları sorgu ya çektiler. İçerde kimlerin bulundu- gunu, nerelerde oturduklarını, kah- veyi nasıl içtiklerini öğrendiler ama, eden muzakereler hakkında bilgi alamadılar. Bir odacı sâdece: " uat beyin odasında konuşu- yorlar" demekle yetindi. İsim, bir kere daha dalga dalga siyasi kulise yayıldı: Fuat Sirmen!. Siyasi parti liderleri -Bölükbaşı ha- riç-, kurulması mutasavver koalis- yon kabinesi hakkında Oo görüşüyor- lardı. Toptantıda, arabulucu olarak, Meclis Başkam Fuat Sirmen bulunu- yordu.. Saat 18'e geliyordu ki toplan- tı sona erdi ve siyasi parti liderleri, başta C. H. P. Genel Başkanı İsmet İnönü, kanatlı kapıdan çıktılar. Bu sırada kapının gerisinde, hemen sağ tarafa isabet eden bir kapıdan giri- len son derece zevkli odöşenmiş bir odada uzunca boylu, beyaz saçlarıyla dikkati çeken, dinç bir adam yanın- da kalan zatla hasbıhale devam edi- yordu. Adam, Fuat Sirmendi. Toplantının sona ermesiyle birlik- te Meclis Kulisi de, aşağı kattaki sa- lonlara naklolundu. Konu, tabii gene aynıydı. İşte bu sıradadır ki, gazete- cileri etrafına toplamış ve müfrit di- ve bilinen bir A.P. milletvekili gü- nün en hayret uyandırıcı sözünü söy- ledi: AKİS, 13 KASIM 1961