idi? Meselenin aydınlanması için İ- çişleri Bakanının malümatına müra- caat edildi. Ne var ki, pek konuşkan olmayan Nasır Zeytinoğlu bu konu- da sadre şifa bilgi veremedi. Nitekim bir Bakan: . “— Anlaşılan, bu konuda hiç kim- senin kati bilgisi yok" diyerek- endi- şesini izhar etti. Sonra, işin ikinci cephesine geçil- di. Altılar hakkında alınacak inzi- bati tedbirin faydadan çok zarar ge- tireceği fikrini kuvvetle savunanlar oldu. İmar Bakanı Rüştü Özalın ve gir süredir o -İhtilâlden bu yana- alıp giden bir edebiyat karşısın- da bazen insanın, ciğerinin bütün kuvvetiyle haykırası geliyor: Al- lah rızası için, bundan yüz yıl önce yazılmış kitapların bugün ilk defa okunmasını yasak ediniz! Zira bun- ları okuyanlar, kendilerini, yüz yıl önce bulunmuş fikirlerin gerçek mucidi (o sanıyorlar ve ağızlarında püro, sol ellerinde bir viski kadehi, sağ ellerinin baş parmakları yelek- lerinin kenarına takılı halde "sefa- let çeken kütleler"iIn, "istismar e- dilen zümreler"in sefaletini teren- nüm ediyorlar. Eğer 14ler, yüz yıl önce yazılmış kitaptan dahi bugün okumamış olanlar, bir kısım kimse- lerden şikâyetçi iseler bunlar, sa- lon sosyalistleri olmalıdırlar. Zira bunlar, dün 14'lerin kafalarına yan- lış fikirler soktukları gibi bugün de iyi niyetli yeni 14'leri zehirlemek- le, bilerek veya bilmeyerek bu top- lum için en zararlı tohumlan ek- mekle meşguldürler. Bütün sosyal hadiseleri bir de- terminizmle izah edip bunun anah- tarını da iktisadın zincirine asmak Amerikanın keşfi kadar olmasa bi- le ondan pek az yeni bir nazariye- dir. Her nazariye gibi onun da doğ ru tarafları vardır, yanlış tarafla- rı. Görüşün hususiyeti, salonlarda veya içkili sofralarda, bilhassa kar şı tarafın temsilcilerine karşı savu- nulduğu hallerde hayranlık topla ma kudretidir. Hele sosyete hanım larının, bunları dinlemede veya ka- bullenmede gösterdikleri tehalük, ler, ilk defa ortaya atıldıktan bir asır sonra, kolay çözülen dillerde pelesenktir. Türkiyede demokrasinin niçin bugüne kadar -topu topu onbeş se- ne içinde- mucizeler yaratmadığını kendi kendilerine soranlar bir gün, AKİS, 13 KASIM 1961 bu arada Devlet Bakanı Adnan Er- zinin akla uygun mütalealarına de- ğer verildi. 14'lerin altısı pekâla yur- da mağdur edilmiş insanların avan- tajı içinde gelebilirler ve bu pekâlâ bir ihtilâta sebebiyet verebilirdi. Me- sele bu yönden incelenince karar ver- mek daha da güçleşti. Bu arada, bil- hassa Kemal Kurdaş bir fikrin sa- vunuculuğunu yaptı: Her ne olursa olsun altılar geri çağırılmalı ve me- sele kapanmalıydı. Fakat bu tez pek revaç bulmadı. Saat 12.30'a yakla- şırken Fahri Özdilekin teklifiyle Cura- Salonda muhtemelen tesadüfen, o eski ki- tapları karıştırdıklarında aradıkla- rı cevabı bulduklarını sanmışlardır. O günden bu yana aynı temayı iş- lemektedirler ve son zamanlarda, doğruluk derecesi pek şüpheli bir “açıklama"nın eteğine yapışmış haldedirler: Türkiyede milli gelirin 2o 38'i, nüfusun 26 2'sine gitmekte- dir! Bu hemen, Türkiyede © 2'nin 2 98'i istismar ettiğinin delili ola- rak gösterilmiştir, sonra da bu hak- sızlık, bu alçaklık, bu istismarcılık düzeltilmeden Türkiye (o toprakları üzerinde demokrasinin düşünüle- meyeceği ileri sürülmüştür. Zira batılı demokratik sistem içinde poli tikacı, isteristemez, istismarcının tarafını tutmaktadır. O halde, ev- velâ sosyal demokrasi, sonra de- mokrasi.. Plânı. 14ler açıklamışlar- dır. Peki ama, ya milli gelirin 90 38'i nüfusun 920 38'inden pek az bir kısmı tarafından, meselâ, diyelim ki 9 2'si tarafından yaratılıyorsa? O zaman, ortada bir istismar değil, bir düzensizlik mevcuttur ve bizde- ki iş gücünün dağılış şeklini, verim nisbetini bilenler için bunun şaşıla- cak tarafı yoktur. Türkiyenin me- selesi "pastanın hacmini büyült- mek" iken bunu "pastayı eş bölüm- lere ayırmak" sanmak bir gaflet değil midir? Bunun yolu ise, her halde sosyal demokrasi değildir. (Bk. -"Millet". S. 4 "Şeyhler ve Ağalar Meselesi" de, bir başka kolay demagojidir. Türkiyede böyle bir meselenin mev- cudiyetini inkâra kalkışmak ne de- rece hatalıysa, bu derdin 55 adamı bir yerden alıp başka yere sürmek- le halledileceğini sanmak o nisbet te çocukluktur. Eğer bizim salon sosyalistleri biraz daha fazla kitap karıştırırlarsa göreceklerdir ki böy- le bir meseleyle bizden çok evvel Amerika okarşıkarşıya kalmıştır. YURTTA OLUP BİTENLER hurbaşkanı Gürselin fikrinin sorul- masına karar verildi ve toplantı 15e€ talik edildi. Sıfıra sıfır, elde sıfır Gürsele haber ulaştırıldı ve o günkü toplantıda bulunması ri- ca edildi. Tabii bu arada Cumhur- başkanına gündem hakkında da ol- dukça geniş malümat verildi. 14'ler hakkında tutumu malüm Gürsel son derece sinirlendi, sonra artık bu çı- banın deşilmesi kararıyla plâkasız şahane Cadillac'ına bindi, Başbakan- lığın yolunu tuttu. Sosyalizm Orada insancıl iyi niyet sahipleri, bizimkilerden çok önce harekele geçmişlerdir ve esir zencileri be- yazların istismarından kurtarmaya kalkışmışlardır. Ama, ne görmüş- lerdir? Zenciler, kendilerini kur- tarmak isteyenlere (o düşmandırlar! Niçin? Zira, zencinin dünyevi Uç bir derdi, gailesi yoktur. Her şeyi, kendisi için, beyaz efendisi düşün- mektedir. Düşünmekten hoşlanma- yan zenci, kendisine haklan veril- diğinde, bütün haklarını tekrar es- ki beyaz efendisine iadede gecik- memiştir. Bizde de, 55 kişinin zul- mü altında inlediği ilân edilen küt- leler, o 55 kişinin âkibetinden mesul addettiği siyasi teşekkül -C.H.P.- aleyhinde (o birleşmişler ve "zalim- ler"i geri getireceğini vaad eden idealist, hattâ litopist Y.T.P. lehin- de oy kullanmışlardır. Köylüsünün. kızını evlendirmekten ölüsünü göm meğe -tohumluk verme dahil- her işini üzerine alan, fakat buna mu- kabil onun kazancının bir büyi kısmını cebe indiren Şeyhler ve A- ğalarla, onların sağladıklarını sağla madan uğraşmaya kalkışmak hezi- meti peşinen kabul etmekten baş- ka şey değildir. İktisadi faktör her yerde hakimdir de, doğuda onun yerini başka faktör mü almakta- dır? Memlekette sosyal adalet nü vardır? Asla! Bu sağlanmamalı mıdır? Elbette sağlanmalıdır? Ne- dir felâket? Bozyel adaletin sağlan- maması.. Niçin? Çünkü, sonu ko- münizmdir. Komünizmin beşiğinin, nefret ettiğimiz Rusya olması bizi daha ne müddet koruyabilir? Pek az. O halde? O halde, Allah rızası için aklı- mızı başımıza toplayalım ve salon süksesini (omemleket menfaatine tercih etmeyelim! Bu, pek ucuz bir zafer olmaz mı? Ama, bir Pyırrhus zaferi?