Nush ile uslanmayan.. Mehmet Ünaldı Mehmet (oOÜnaldıyı tanır mısınız? Bu, Türkiye Cumhuriyetinin bir se- natörüdür. Bir senatör ki, Meclisin başka bir çok mensubu gibi bü- tün talihi 1957 seçiminde milletin rağbetine mazhar olamamasından iba- rettir. O tarihe kadar, D.P. nin 1954'ten 1957'e uzanan en günahkâr devresinde bütün mesuliyetlere iştirak etmiş, sonra Adanada yenilmiş ve Meclisteki yerini kaybetmiştir. Kaybetmiştir de, bir büyük zarar mı görmüştür? Silâhşörlerinin hâmisi Adnan Menderes, Mehmet Ünaldıyı derhal, daha da verimli bir sandalyaya oturtmuş, onu Ziraat Bankası İdare Meclisi üyesi yapmıştır. Yeni mâcera, 1960 yılına kadar sürmüş- tür. Mehmet Ünaldı. İhtilâlden sonra bir süre, Kromit meselesi dolayı- sıyla mevkuf tutulmasını takiben serbest bırakılmıştır. Şimdi, teşrii masuniyet zırhı arkasında, pek çok yeni meslekdaşı gibi kendisini tehli- kelerden masun sanmaktadır. Belki de, basın mensuplarına karşı gös- terdiği hışmın sebeb-i hikmeti budur. Mehmet Ünaldı, koyunun bulunmadığı her yerde keçiye nasıl Ab- durrahman Çelebi deniliyorsa, fakir A.P. içinde Senato İdareci üyeliğine yükseltilmiştir. Peki, akıllı uslu davransana.. Hayır! İlk fırsatta Adana- nın eski D.P. milletvekili Basma karşı kinini okusmuş ve gazetecilerle dalaşmıştır. İki A.P. milletvekili, Cevdet Perin İle Hami Tezkan Meclis koridorunda küfürleşip birbirlerinin suratına tükürünce Mehmet Ünaldı hiddetini, manzarayı seyretmekle yetinen ve gerekli ibret dersini alan gazetecilerden çıkarmaya kalkışmıştır. Ne boş, ne hazin bir gayret! D.P. Türk siyaset bayatında kapanmış, bir tadsız devredir. O dev- reyi kapamış olanlar ve Türk toplumunu artık huzur içinde yaşatmak arzusuyla dolu olanlar ellerinden geleni yaparken Türk Basınının gözle- ri Önüne bir "D.P. devri hatırası"nı sunmanın faydası nedir, lütfen söy- lenir mi? Eğer, bugünün meselesi o günlerin geri gelmesi veya gelme- mesi ise, pek âlâ, oturalım ve konuşalım. Bundan, içinde bulunduğumuz şartlar altında kimin zararlı çıkacağını netice gösterecektir. Ama, bunun faydası nedir? Bir başka 4.P. linin o anda söylediği gibi -söyleyen: Kâmuran Ev- liyaoğlu- gazetecinin vazifesi, olanları tesbit etmektir. A.P. lilerin bir- birlerine girdiğinin yazılmasını istemeyen A.P. lilerin yapacağı, birbiri- ne girmemekten ibarettir. Eğer o, hadiseyi yaratırsa, gazeteci onu tes- bit eder. Ünaldının efendilerinin bütün gayretleri buna mâni olamadığı gibi, Ünaldının davranışları da basma köstek vurmaya yetmeyecektir. Gerçek bu derecede açıkken, memleketin şartlan bilinen haldeyken, herkes bir devrin üzerine sünger çekmek için gerçekten arzuluyken bir eski devir yadigârının bütün basını yeniden A.P. aleyhine çevirmesi, si- nirlerine dahi hakka olamayacak haldeyken memleket mukadderatına hakim olmaya çalışması kimin işine yarar, ey A.P. nin aklı başında mensupları, lütfen söyler misiniz? Lütfen söyler misiniz, sizin etiketi- nizi yakalarında taşıyanlar basma karşı böyle davranırlarsa A.P. aynı basından güven, sevgi ve sempati beklemek hakkına sahip midir? Bu yüzdendir ki Gumüşpala, haf- ta içinde, eski arkadaşı olan bir Ku- mandana Grubunun & 70 ine hâkim olduğunu söyledi. Rakamda mübalâ- ğa yok değildi ama, hakikat payı da eksik sayılamazdı. Ortada oynayan- lardan Cavit Oral, Nuri Beşer, Mu- hiddin Güven, M. Ali Aytaç gibi "nim müfrit - nim mutedil'ler hafta biter- ken daha ziyade uzlaşıp İhtilâlle ipi koparmama taraflısı görünüyorlardı. Fakat, teşkilâtta beliren bir cere- yan bu işler başkentte olup biterken bazı faktörleri yerinden oynattı. Klâsik oyun Teşkilâttaki cereyan, edüz o kendiliğinden Başkentte oyunu oOkaybetmek Üzere olduklarım hissedenler hemen teşki- lâtla temasa geçtiler. Bunu, Genel 1- dare Kurulunda yer alan meşhur Ah- met Gürkan sağladı. Bu arada Gür- kan İdare Kurulunda da çekimser oy kullanmakla şöhret yaptı. Teşkilâta uçurulan haber şuydu: Bunlar İsmet Paşayla beraber oluyorlar, parti, el- den gidecek! Teşkilâta, yenmesi ge- reken bazı isimlerin verilmesi de u- nutulmadı İlk tepki, tabiatıyla Ege bölge- sinden geldi. Egeye bu işe M. Ali Ay- taçın bile yattığı bildirilmişti. Nitekim haftanın ortasında İz- mirde A.P. İl Merkezinde masanın başında laşmış saçlarını çi doğru eliy- le düzelttikten sonr " aslında dü- — Parti immmak çocuk oyunca- İster Gümüşpala olsun teşkilâta danışmadan, onun muvafakatini almadan kendi başına hareket edemez" dedi. Ada- mın ismi Mehmet Karaoğluydu. M. Ali Aytaçtan boşalan İzmir İl Baş- kanlığını uhdesinde bulunduruyordu. Karaoğlu, obaşkentten gelen haber- lerden pek hoşlanmamış, parti mer- kezinde emekli subayların hakimiye- tinin gün geçtikçe arttığım, eski D. P. lilerin ise sindiğini işittikçe deli- ye dönmüştü. Sözlerine devam etti: — M. Ali Aytaç paşaya bir Çift sözüm var. Ege teşkilâtı, Aytaç pa- şa demek değildir. Hapishaneye girip çıkarken kendisine tezahürat yapıl- dıysa bu şahsına değildir. Bir seçim taktiği olarak yapılmıştır..." Bu veya buna benzer hadiseler sâdece İzmirde değil, hemen hemen Egenin bütün illerinde tekrarlandı. Şimdi A.P. teşkilatı içinde revaçta olan söylenti, Gümüşpala ve berabe- rindekilerin eski M.B.K. üyelerinin sözleriyle hareket ettiği söylentisiy- di. D.P. li müfritleri bu söylenti çile- den çıkarmağa kâfi geliyordu. Mehmet Karaoğlunun feveranının yanında İzmirde A. P. nin emekli General lideriyle ilgili eğlenceli bir AKİS, 13 KASIM 1961 ğı değildir. ister başkası,