penceresinden kendilerine bakmakta olan bir arkadaşlarını oselâmladılar. Onlar kapıdan girerlerken, pencere- den sigarasının külünü silken Suphi Karaman da kayboldu. M.B.K. tari- hi On ei başlamak üzereydi. n, günlerden cuma, aylardan Eylüldü. Takvimler ayın 15'ini göste- riyordu. Yassıada omuhakemelerinin kararlan tefhim o edilmişti. Yüksek Adalet Divanının tarihi oturumu so- na ermiş, verilen 15 ölüm cezasına ait dosyalar M.B.K. nin tasdikine su- nulmak üzere başkente uçurulmuştu. Bir helikopterin macerası Meclisin oOÖnünde cereyan eden hadi- seden birkaç saat evvel NATO'- ya ait Mürted hava alanına -Anka- raya 18 km. mesafededir- dört jet uçağından müteşekkil bir filo indi. Jetlerden birisinde bir Deniz Albayı ile bir Hava Binbaşısı vardı. Deniz Albayının kolunun altında deri bir çanta bulunuyordu. Albay çantaya sıkısıkıya sarılmıştı. .Emanetin pek kıymetli olduğu, gösterilen ihtimam- dan anlaşılıyordu. Jetlerin pistin sonunda durmala- rından birkaç dakika sonra bir heli- kopter, koltuğundaki oçantayla bir- likte Deniz Albayını ve Hava Binba- şısını hamil olarak Mürtedden hava- landı. Başkentin üzerinde bir tur yaptı. Evvelâ oBakanlıklar tarafına doğru yöneldi. İçişleri (Bakanlığının geniş avlusuna inecek sanıldı. Sonra birden istikamet değiştirdi ve Yedek Subay Okuluna doğru uçtu. Okulun üzerinden süratle geçerek hemen ya- nındaki askeri Gülhane Hastahanesi- nin arkasına rastlayan talim alanına süzülmeğe başladı. Talim alanında gri bir Chevrolet otomobil ve üç tane Station - Wagon harekete hazır bek- liyordu. Helikopterin tekerlekleri ye- re değdiği anda kapısı açıldı. Elinde- ki çantayla Deniz Albayı yere atladı. Onu Hava Binbaşısı tâkip etti. Koşa- rak gri Chevrolet otomobile bindiler. Otomobil ve üç Station - Wagon ani- den hareket etti. Bütün bunlar otuz - kırk saniyenin içine sığdırılmıştı. Dört otomobil en azından 120 ki- lometre süratle Büyük Millet Mecli- sine doğru yola çıktı. Öylesine sürat- le gidiyorlardı ki, helikopterin indi- ginden bir iki saniye sonra talim ala- nına yetişmiş olan bir foto muhabiri, altındaki Harley motosikletiyle oto- mobilleri yakalamak imkânını bula- madı. Dört otomobil aynı süratle Mec- lisin geniş avlusuna girdiler. Büyük merdivenlerin önünde sert bir fren yaparak durdular. Durmalarıyla i- çindekilerin atlamaları bir oldu. Gri Chevrolet'ten Deniz Albayı. Hava Binbaşısı ve bir Kara yüzbaşısı in- AKİS, 18 EYLÜL 1961 misti. Diğer üç otomobilden ise sani- ye içinde 25 kadar Hava subayı bo- şalıverdi. Sağ elleri kalçalarının ü- zerindeydi. Etrafı dikkatle tarassut ediyorlardı. Hava Binbaşısıyla Deniz Albayı merdivenleri iri adımlarla çı- karlarken, 25 Havacı subay etrafa yayıldılar ve temkinli adımlarla Mec- lisin D bloku kapısına doğru âdeta süzüldüler. Haklarında İdam hükmü verilen 15 sanığa alt dosyaları M.B.K. nin tasdikine sunulmak üzere baş- kente getiren iki kuriye Meclisin bü- yük kapısında kaybolurken, 25 Ha- vacı subay da ağır ağır D blokunun dönerkapısından içeri girdiler. İki otomobil Kuriyelerin Meclisten içeri girdi- ğinden birkaç dakika sonra iki Komite üyesi Bakan, 003 numaralı otomobille ve yıldırım hızıyla Mec- listen ayrıldılar. Sıtkı Ulay ve Fahri Özdileki taşıyan omakam otomobili süratle Çankayaya giden yokuşu tır- mandı. Sol taraftaki yolu -kısa Oldu- gu için olacak- takip ederek pek az sonra, Köşkte bulunan Devlet ve Hü- kümet Başkanı General Gürselin ya- nına vâsıl oldular. Köşke giden Gene- rallerden Özdilekin elinde siyah deri- den kabarık bir çanta vardı. İki Generalden sonra Köşkün yol- larında bir müddet kimse görünme- di. Ama beş dakika geçti geçmedi, kırmızı plâkalı bir başka otomobil homurdanarak yokuşu tırmandı. Bu defa gelen otomobilin plâka numara- sı 0010'du ve Dışişleri Bakanı Selim Sami Küçük Bir uç YASSIADA DURUŞMALARI Sarperi taşıyordu. o Sarper şoförün yanına oturmuştu. Dalgındı. Kapıdanl kendisini selâmlıyan nöbetçiye yarım yamalak mukabele etti ve gözdenl kayboldu. Sarperi bir başka otomobil tâkip etti. Bu, "Komite tipi araba" dedik leri cinsten bir Station - Wagon'du İçinde resmi elbiseli iki Albay vardı Albay Köksal ve Albay Okan sürat le Köşkün bahçesinden içeri girdiler. Okan, Koksala doğru eğilmiş, birşey ler anlatıyordu. Köşkte, Gürselin de bulunduğu ve "Ayak Divanı" denilebilecek ace le toplantı fazla sürmedi. Evvelâ Komite üyesi General, sonra Sarpe çıktılar. Gene aynı süratle aşağıya doğru yollandılar. İki Albayın ayrıl lışı daha sonra oldu. Saatler 18'i gös teriyordu ki, Gürsel hariç, M.B.K üyeleri -bir de Şükran Özkaya yok tu- Mecliste toplanmışlardı. Köksal ve Okanın Meclise geliş leri oldukça enteresan oldu. Hele genç Albay Okan âdeta neşeliydi. Et- rafını saran gazetecilere pek sevdiğil Divan şairlerinden birinin iki mısra sını okudu. Gülüşüldü. Pek az sonrada, arkasında iki refakat arabam bulunan, Cumhur başkanlığına ait Cadillac köşeyi dön- dü. Gürsel sivil giyinmişti. Üzerinde ince çizgili, mavi bir elbise vardı. Kimsenin yardımına ihtiyaç duyma dan otomobilden indi. Yüzü gülmü yordu. Düşünceliydi. Ağır adımlat la bastonuna dayanarak merdivenle ri çıkmağa başladı. Etrafını sara gazetecilere her zamanki gibi birkaç söz söylemesi bekleniyordu. Ama Ge neral bu defa tahminleri yanılttı ve ” Bir şey söylemiyeceğim ço- cuklar" diyerek, kapıdaki tığ gibi iki nöbetçiyi şefkatle selamladı, bir iki saniye yüzlerine sevgi dolu nazar larla baktı. Sonra büyük kapıdan içe- ri girerek kayboldu. Bir centilmen Albay O gün, sâdece General Gürselin yü- zü her günkünden değişik değil di. M.B.K. üyelerinden hemen hepsi nin yüzlerinde bir gün evveline na zaran ,bir değişiklik seziliyordu. He- le zarafetiyle tanınmış Albay Yur- dakuleri görenler hayret etmekte kendilerini alamadılar. İhtilâl sabahı bile pırıl pırıl traşını olmaktan geri kalmamış olan zarif Albay, haftanı ortasında cuma günü traş olmayı ih- mal etmişti. Sakalları hafifçe uza mıştı. o Uykusuz ve yorgun görünü yordu. Yüzünden eksik olmayan te- bessümü tamamen silinmemişti ama dudaklarındaki kıvrılma birkaç gün evveline nazaran hayli değişikti. Bir başka Kurmay heyecanını saklamıyor, durmamacasına Meclis