YASSTADA DURUŞMALARI gidip geliyor ve Oo gazetecilerle yarı şaka, yan ciddi konuşuyor, ama ko- nuşurken başka bir meseleyi düşün- düğünü belli ediyordu. Yarbay Sup- hi Karaman bir ara bunalmış olacak ki Meclisin büyük kapısından çıkıp otomobiliyle şöyle bir gezinti yapma- yı düşündü. Otomobiline binerken et- rafındaki gazetecilere de bir teklifte bulundu: "— İsteyen benimle gelsin. Ama bir şartla: Sual sormak yok!.. Sâde- ce ben soracağım, bu defa siz cevap vereceksiniz." İki gazeteciyi yanma alan Yar- bay Karaman, otomobiliyle Dışkapı istikametine yöneldi. Büyük bir tur yaparak geriye döndü. Gezinti sıra- -ında hakikaten hiçbir soruya cevap vermemiş, sâdece kendi sorularına gazetecilerin verdiği cevaplan dinle mişti. "Günün Mânası" Zaten, o 15 Eylül günü heyecan da- ha sabahtan başlamıştı. M.B.K. nin pek çok üyesi erkenden evlerin- den çıktılar ve Meclise geldiler. Bir kısmı, aradaki mesafeyi sırtlarında üniforma, yürüyerek katettiler. Bu, bir bakıma gövde gösterisiy- di. Hani, söylentiler dolaşıyordu. Ha- ki, kararların okunacağı gün kıya- met kopacağı ve İhtilâlcilerin başına göğün yıkılacağı Oo söyleniyordu ya! Genç Kurmaylar buna bıyık altından gülüp geçmişlerdi. Ama ne de olsa pir dönüm noktasında bulunuyorlar- dı. Verilecek kararla yepyeni bir dev- rin başlaması sağlanacaktı. Elbette ki bir parça heyecanlı olmalarını, ha- reketlerinde, az da olsa, bir değişik- lik bulunmasını tabii karşılamak lâ- zımdı. Komite üyeleri o sabah her za- manki salonda toplandılar. Bu, res- ini bir toplantıdan ziyade, bir sohbet sayılırdı. Havadan sudan, biraz da günlük olaylardan bahsettiler. Bu ırada, tabiatile Yassıadadan da dem vuruldu. Sabahın erken saatlerinde bir kı- tım üyeler -İki de Komite üyesi Ba- tan-, Cumhurbaşkanlığı Köşküne çık malardı. Ulay ve Özdilekin Köşkten aynlması uzun sürmedi. Onlar da Meclise geldiler ve bir müddet otur- dular. Öğle yemeğine oUlay, Okan, Köksal, Acuner, Yıldız beraber çıktı- lar. Kurmaylar Bulvar Palasta otu- rup yemeklerini yediler ve sohbetle- rine -konu aynı konuydu- devam et- iller. o Kahvelerini otelin salonunda yudumluyorlardı ki, General Ulayı Başbakanlıktan çağırdılar. Telefon eden Albay Yurdakulerdi. O sırada Yurdakuler, OoBaşbakan Yardımcısı Özdilekle beraber bulunuyor ve Ula- yın da bir meseleyi görüşmek üzere 10 Suphi Gürsoytrak Ya sabır ! Başbakanlığa (o gelmesini Ulay Başbakanlığa, se yöneldiler. Albay Yurdakuler ve Ulay Başba- kanlıktan 14.30 sıralarında çıktılar: Her ikisinin de yüzü gülüyor dene- mezdi. Ama General Ulay gene de tebessüm etmeğe muvaffak oldu. istiyordu. diğerleri Mecli- Karar saati Tarihi toplantı, işte böyle bir günün akşamında, dosyaların İstanbul- dan, Başkan Gürselin Çankayadan Meclise gelmesini müteakip başladı. Kurmaylar toplantı salonuna girdiler Muzaffer Yurdakuler Bir başka uç ve kapılar sıkı sıkıya kapandı. Bun- dan sonra, dosyalar açıldı. Yassıadada o sabah tefhim olu- nan hükümler, kurmayların meçhulü değildi. Her kurmayın bahis konusu mesele üzerinde bir fikri de mevcut- tu. Zira günlerdir kafalar hep bunun- la meşguldü. Muhtelif faktörler eni- ne boyuna incelenmiş, çeşitli cere- yan ve tavsiyeler dikkat nazarına a- lınmış, eski tâbirle imâl-i fikr edil- mişti. General Gürsel arkadaşlarına. Selim Sarperin biraz önceki ziyareti- nin sebebini nakletti. Dışişleri Baka- nını o akşam Amerika Büyük Elçisi- nin ziyaret etmiş bulunduğunu bilen- ler ve Sarperin bu ziyaretten sonra, koltuğunun altında bir siyah çanta ile Cumhurbaşkanlığı Köşküne çıktı- ğım görenler ziyaret sebebini keşfet- mekte güçlük çekmediler. Amerika, bizim bir iç işimize karışmak niye- tinde değildi. Ancak, NATO manev- raları dolayısıyla bol miktarda Ame- rikan askeri halen Türkiyedeydi. Böyle bir sırada bazı radikal hare- ketlerde bulunmak tadsız söylentile- re yol açabilirdi. Nitekim, Amerika- lılar o akşam hususi görüşmelerde bunu ahbaplarına anlatmaktan çe- kinmediler. Başkan Kennedy "Aca- ca" diyordu, "bu radikal hareketleri biraz tehir etmek kabil değil midir?" Böylece, daha iyi düşünme fırsatı da ele geçirilmiş olacaktı. Kurmaylar, memleketin şartlan- ma bir tehire imkân bırakmadığını dosyalan hemen karar akşamı Jet filosuyla ve alelâlecele başkente ge- tirmekle göstermişlerdi. İşi bir an önce bitirmek şarttı. Tadsız dediko- dulara gelince, elin ağzı torba değil- di ya.. Nitekim Komite, bir gün ev- vel bu neviden söylentileri yalanla- mak maksadıyla bir tebliğ çıkarmış ve şöyle demişti: "Aziz Türk Milleti, Yassıada duruşmaları neticeleri- nin açıklanacağı şu günlerde vatan- daş vicdanını bulandıracak ve Milli Birlik Komitesinin kanuni otoritesini zedeleyecek mahiyette bazı şayiala- rın tereddütsüzce yayılmakta olduğu maalesef müşahade edilmektedir. Büyük Türk Milleti olmalıdır ki, Milli 27 Mayıs ruhuna duğu yeminin ışığı larla sınırlanan yetkilerini, kanaatlerindenbaşka hiç bir tesire kapılmamaksızın memleketin yük- sek menfaatlerine en uygun olarak kullanacaktır. şuna emin Birlik Komitesi Her zaman milletinin huzuru için çalışan Milli Birlik Komitesi bu açık- lamayı bir vazife bilmektedir." O mesele halledildikten sonra, Ko- mite işin esasına geçti. Bilinen, kur» AKİS, 18 EYLÜL 1961