YURTTA OLUP BİTENLER lencenin dozajı da arttıkça arttı. So- kaktan geçenler bile bu garip kulise ilgi duyuyorlardı. İçerde son dere- ce ciddi çalışmalar yapılırken, bir takım adamların kapı aralarında fis- kosa girişmeleri pek dikkat sekiyor- u. Bu sırada kulis, bir parça daha içeriye kaydı ve sinemanın iç salo- nunda fiskos sahnelerine avlama tav- lama sahneleri eklendi. Gülek bu sı- rada resim çektirmek ve el sıkmakla meşguldü. Sinemanın afişleri altında enteresan pozlar tespit edildi. Hele bir poz pek hoştu. Gülekin önünde bulunduğu afişte bir film ismi vardı. İsmi okuyanlar ister istemez bir mü- nasebet kurdular ve gülmeğe başla- dılar. Filmin adı "Mağrur Kumar- baz"dı. Gülekin tam bu afişin önünde pozu tespit edilirken, bir Gülekofil koştu ve Güleke afişi gösterdi. Gü- lek o zaman oyuna geldiğini anladı. Fakat iş işten geçmiş, foto Hikmet Tanılkan çoktan flaşını patlatmıştı. Gülek çaresizlik içinde güldü ve ge- ne kulisine devam' etti. Bu sırada bir delege Gülekin yanına koştu ve Ak- salın konuşmasının bittiğini haber verdi. Fırsat bu fırsattı. Şimdi içeri girilir ve kuvvet gösterisi yapılırdı. Gülek aceleci, adımlarla salona doğ- ru yürüdü ve tam salon kapısının ö- nünde stop etti. Zira, o sırada Aksa- la tezahürat yapan delegelerin alkış sesleri kulakları çınlatıyordu.. Gülek içeriye atılmış adımını çekti ve al- kışçılarına işmar etti. Daha zamanı vardı. durarak katıldı! Tabii, maiyetiyle raber.. Öğleden sonra saat 17'ye yakın, Gülek, bir defa daha şansını denemek niyetiyle tezgâhını Alemdar sinema- sının antresinde kurdu ve kulise baş- ladı. Taktiğe göre kendisi içeriye gir- miyecek, opiyonları Melih Kemaller, Kemal Sarıibrahimoğlular, o Yaşar Keçeliler ortalığı (o karıştıracaklardı. Nitekim Başkan Yurdoğlu söz iste- yenlerin listesini ookuyunca mesele anlaşıldı. İçerde (o Gülekçiler saman altından su yürütme politikasına de- vam ederlerken, dışarda sam yelleri esmeğe başladı. Gülekin etrafındaki hâle gittikçe daraldı ve nihayet bazı kurnaz Gülekofiller durumu farket- tiler: Bu hava içinde seçim kazan- ma ihtimali pek zayıftı. O halde ya- pılacak iş, Güleki bu işten vazgeçir- mekti. Nitekim akşama doğru kapı altında toplanan bir grup, bu tema- yülün tohumlarım ekmeğe başladı. Arazi mümbit olduğundan tohumlar çabuk boy verdi ve Güleki adaylık- tan vazgeçirme kampanyası genişle- di. Rahmi Günay -Sivas delegesi-, Hüseyin Otan -Burdur delegesi-, Feh mi Alpaslan -Artvin delegesi- ve Ce- lâl Sungurun -Yozgat delegesi- ba- şını çektikleri bu grup, Gülekle te- masa karar verdi ve bu iş için akşa- mı münasip gördü. Nitekim Gülek, şanssız geçen bir Kurultay gününün akşamı bu eski dostlarını karşısında buldu. Dostlar, Güleke, bu işten vaz- geçip prestijini kurtarmayı salık ve- riyorlar, arkasından da tehdidi sa- vuruyorlardı: Eğer Gülek, kendi de- dikleri yola gitmezse, hükmettikleri 40 il topluca Aksala rey verecekti! İşte bu lâf Gülekin canını sıktı ve es- ki dostlarına "hayır" dedi. Gene Ta- nın ekibiyle kafa kafaya vererek er- tesi in stratejisini ohazırlamağa koyu Fakst bu arada kulisten basın lo- casına taşan dedikodular Gülek ile temas edecek arabulucu heyet etra- fında çöreklendiğinden, Oo gazeteciler Güleki aramağa başladılar ve yaka- layınca da meseleyi bizzat kendisin- den sordular. Talihsiz Gülek: — Yok böyle bir şey" dedi ve ar- dından: "— 40 ili idare edecek kuvvet ki- min elinde, o belli olmaz" deyip çıktı. Mesele anlaşılıyordu: Gülek o sı- rada ümidini kaybetmemişti. Kurultayın çalışması saat 20'de sona erince, Gülek âlâyı vâlâ ile bir arabaya bindi ve evine yollandı. O C.H.P. XV. Kurultayının açılışında delegeler. Kaynayan kazanda sukünete doğru AKİS, 28 AĞUSTOS 1961