çiler salonda gürültü çıkarmak için Doğana sataşmağa başlamışlardı ki, davudi sesli Doğan gerekli cevabı verdi: — Ben, D.P. iktidarı devrinde de en sert hücumlara karşı daima ter- biyemi muhafaza edebilmiş bir arka- daşınızım. Beni şu veya bu cereyanın âleti farzedemezsiniz" dedi. Salon yatışmış, Gülek bir defa daha kaybetmişti." Doğan alkışlar a- rasında kürsüyü terketti. Tam bu sı- rada bir takrir, akan suyun mecra- sını değiştirdi ve Gülekin başına yıl- dırımların yağmasına sebep oldu. Takrir, Genel Başkan İnönünün Gü- lek meselesi hakkında ne düşündü- günün izah edilmesi gayesini güdü- yordu. Teklif itirazlara yol açınca U- mumi Heyetin reyine müracaat et- mek lüzumu hasıl oldu. Netice ola- rak, teklif reddedildi. Bu sırada, ra- konuşmalar faslına geçilecekti ki, ön sıranın tam ortalarında oturmakta olan Genel Başkan İnönünün, kulaklığını çıkar- dığı ve söz istediği görüldü. Lebit Yurdoğlu Kurultaya dönerek: "— Sayın Genel Başkan İsmet İ- nönü söz istiyor" dedi. İnönü yerinden kalktı ve ağır ağır ilerlemeğe başladı. Üzerinde lâcivert bir elbise vardı. Beyaz bir gömlek giymişti. Dinç adımlarla merdiveni çıktı ve mikrofonun başında yerini aldı. Salon alkıştan inliyordu. Tari- hi kürsünün tarihi hatibi İnönü ko- nuşmağa başladı. Konuşmanın ağır- lık merkezini partiiçi meseleler teş- kil ediyordu. Genel Başkan, muttali olduğu Gülek meselesini izahta fay- da görmüştü. Fens'e yazılan mektup- tan başladı ve meselenin bütün safa- hatını nakletti, misaller verdi. Fakat konuşmasının esasını daha çok bu hâdiselerden çıkardığı ders- ler ve yaptığı tavsiyeler teşkil etti. ir ara: "— Bu Partinin hafif adamlara tahammülü yoktur. Bunlar, sabahle- yin erken kalkacaklar, sonra âlâyı vâlâ ile Kurultay basacaklar, kong- relerde gövde gösterisi yapacaklar. Sırık hamallarının omuzlarında ku- rultaylara gelecekler. Ben bunu ka- bul etmiyorum. Reddediyorum!" dedi ve Kurultaya, idareyi devralacak ele- manların evsafı hakkında aydınlatı- cı bilgi verdi. C.H.P. nin sevk ve ida- resini ellerinde tutanların temiz, cid- di, samimi ve dürüst olmaları gerek- tiğini belirtti. Sonra da, Gülekin Par- tiye atfettiği bazı kusurları teşrih et- ti.Ayrıca, C.H.P. içinde Gülekin ön- cülüğünü yaptığı ayağına kuvvetli bazı kişilerin mâceralarıyla ilgili mi- saller verdi. AKİS, 28 AĞUSTOS 1961 Aksal konuşuyor Sâkin bir adam "— Ben, 1950'de, bu tiplerin son derece idealist olanlarını ve beni ha- rekete getirmek için ouğraşanlarını görmüşümdür. Gene ayni adamlar 1954'den sonra C.H.P. nin karşısına geçip, Menderesin dizi dibinde C.H. P. yi başka istikamete sevketmek için gayretler sarfetmiş, tertipler e dedi. İnönü bu sözleri söylerken, me- raklı gözle salonda Nihat Erimi arıyorlardı. Halbuki Erim o sırada, eski düşmanı ve yeni dostu Gülek i- çin kulis yapmakla meşgul bulunu- yordu. Genel Başkan uzun süren ko- nuşmasında bilhassa tek bir nokta üzerinde durdu: C.H.P. içinde birlik ve beraberlik şarttı. Bu da ancak ciddi ve mesuliyetini müdrik eleman- larla sağlanabilirdi. İnönü meselenin ülhemimğjetini şu sözlerle belirtti: — Benim istediklerim bunlardır. Kurultayınız kararlar alarak herseyi yapabilir. Ama ben inanmadığım şe- yi yapamam. Arzu ettiğiniz an ema- netinizi devralırsınız. Ben hiç gam yemem. Bence bir liderin, müdafaa etmekle vazifeli olduğu fikirleri var- dır. Bunlar makbul görüldüğü müd- detçe lider başta kalır, ama müza- kereler sonunda ikna olmamışsa ve fikirlerini muhafaza ediyorsa, Baş- AKİS - Reklâm — 127 YURTTA OLUP BİTENLER kanlık emanetini bırakır. Yoksa, ken dinin olmıyan fikirleri tatbik işini o- muzlarına almaz. Bu takdirde ben aranıza gelirim ve orada çalışırım. Burada ciddi iş görüyoruz. Memleket idaresi çocuk oyuncağı değildir. Tek- rar ediyorum, sabah erken kalkan babayiğitlerin kongre basmasını, ku- rultay basmasını, bu baskı altında gayrıciddi bir hava yaratıp arzula- dıklarını yaptırmalarını ben kabul et- miyorum. Kabul etmiyeceğim!" Bu sözler, salonda: "— Asla! Asla! Allah seni başı- mızdan eksik etmesin!" sözleriyle karşılandı. İnönü bundan sonra, Gülekin bir iddiasını cevaplandırmak için değil, sâdece Kurultayı oaydınlatmak için geçmişe döndü, 1950 ve 1954 seçim- lerinin neticelerini ele alarak: "— 1950'de seçimlerin kaybedil- mesinde çalışmanın rolü yoktur. 27 sene iktidarda kalan bir parti, halkı kuş sütüyle beslese, gene de sempa- tik olamaz. Halk, tabii olarak ondan bıkacaktır" dedi. 1950'de de, 1954'de de İnönü ikti- dar ümit etmemişti. O daima realist olmuştu. Şimdi iktidar ufukta görü- nüyordu. O halde çalışmak, birlik içinde ve ciddi elemanlarla seçime hazırlanmak gerekiyordu. Genel Baş kan uzun konuşmasını bağladığında saat 12'ye geliyordu. Kürsüden iner- ken salon alkıştan inliyor, Gülek ise somurtuyordu. İnönü silindirinin al- tında nefesi kesilmişti. Bir müddet sonra Kurultay öğle tatiline girdi de, Gülekin soluğu genişe çıktı. Tabii bu arada söz isteme numaralarına da gi- rişmedi değil. Fakat Kurultay bu fir- satı sâbık Genel Sekretere vermedi. Son imtihan Öğleden sonraki oturum saat 15'de açıldığında Gülek, yerinde hazır dı. Avanesi hemen malüm taktiğe başvurdu ve Divana, Gülekin konuş- masını isteyen bir önerge verdi. Bu sırada Başkanlık makamında Gazi- antep İl Başkanı Enver Koçak bulun- maktaydı. Koçak önergeyi okuttu- ğunda, salonda aleyhte tezahürat başladı. Kimse Gülekin bir kere da- ha konuşmasını istemiyordu. Mesele aydınlanmıştı. Bunun üzerine öner- genin reye konulması icap etti. Ne- tice, Gülekin aleyhineydi. Üstad çâreyi, salonu terketmekte buldu. İş- te asıl bundan sonra Kurultayın en verici çalışması başlamış oldu. Parti Meclisi raporu üzerinde konuşmalar bittiğinden, sı- ra, Genel Sekreter Aksal tarafından tenkitlerin cevaplandırılması faslına gelmişti.Aksal, Başkan tarafından mikrofona davet edildiğinde kopan alkış, Genel Sekreterin kuvvetini bir 13