ortalarında iki, hattâ üç partinin bir saçak altında -saçak, Başgilin narin kollarıydı- toplanması işine böylece girişildi. Hiç şüphesiz, bu kampanya- nın bir de gazeteye ihtiyacı vardı. Bu gibi meselelerde dâima olduğu gibi, tabii, tarafların hatırına, karakteri- nin sağlamlığıyla tanınmış Safa Kı- lıçlıoğlunun Yeni Sabahı geldi. Ba?- gil, kendisini ziyarete gelen Yeni Sa- bah muhabirini koruyucu meleklere yakışır tarzda karşıladı. Bu defa ü- zerinde ceket vardı. Ziyaret plâjda yapılmamıştı. Elindeki (o otuzüçlük tesbihi ağır ağır (oOçekerek durumu genç gazeteciye izah etti: Bu iki partinin birleşmesini can-u gönülden arzuluyordu. o Bunun için müteaddit teşebbüslerde (o bulunmuş- tu. Ama ortaya çıkan kanuni imkân. sızlıklar -bunlar nelerse!- birleşme- yi önlemişti. Ama şimdi yapılacak bir İŞ vardı: İki partinin liderleri otu- rup konuşmalı, meseleyi hiç değilse seçimde yapılacak ( işbirliği yönün- den o incelemeliydiler. o Memleketin buna ihtiyacı vardı. Tabii, memle- ketten çok, Başgilin ihtiyacı vardı. Bu kadar önemli iki sebep yanyana gelince, elbette ki akan sular dura- cak ve bu birleşme olacaktı! Haber Yeni Sabahta büyük pun- tolarla manşette yayınlandı. Eh, ar- tık işler yoluna girmiş sayılırdı! Şimdi zemini biraz daha hazırlamak gerekiyordu. Nitekim Başgil, ertesi gün ken- disini ziyarete gelen gazetecilerle ko- nuşurken Y.T.P. nin ferasetinden u- zun uzun dem vurdu. Bu parti "1946 Ruhu"nu taşıyordu ve bu parola ile daha verimli bir çalışma yolundaydı. Esasen kendisinin A.P. den aday ol- ması büyük bir mâna ifade etmezdi. Her iki partiden de adaylığını koya- bilirdi. O olmuş, bu olmuş, bir fark yoktu. İki parti bitişik kardeşler gi- biydi. Ord. Profesörün mavi boncuk da- ğıtımı bununla kalmadı. Geride baş- ka bir parti daha vardı. C.K.M.P. de elbette ki C.H.P. karşısına güçlü çık- mak ister, o da elbette ki bu furya- ya katılmayı arzulardı. Öyle ya, kar- şıda bir C.H.P. heyülası vardı. C.H.P nin kazanması demek, bay Başgilin sırça köşkünün bir anda tuzla buz olması demekti. Bu bakımdan C.K.M. ye de bir mavi boncuk sunuldu. Ancak, Ord. Prof. fazla ileri gitme- di. C.KM.P. nin büyük kongresinde neler olup biteceği bilinemezdi. Bir Hocanın hayatı İşte, bitirdiğimiz hafta içinde oynan- mağa başlanan komedinin 1 nu- maralı aktörü Başgil, bu yüzden na- zarların üzerine (çevrilmesine sebep oldu. Başgil, 1893 AKİS, 28 AĞUSTOS 1961 yılında, Çarşamba Din ve Dil Ali Fuat Başgil Atatürk Türkiyesinde, seçimlere gidildiği şu sırada, hiç kimse C.H.P. ni gerici kuvvetlerin lideri Ali Fuat e övdüğü derecede öve- mez. Evvelâ, gericilerin lideri kendisini "C.H.P. ne karşı" ilân etmiş- tir. Bu, C.H.P, nin bir mutluluğu ve bir taziletidir. Açıklama, C.H.P. ne şereflerin en büyüğünü kazandırmıştır. Ama, artık politikacı olduğunu, onun için de konuşmasını öğren- diğini, nenin söylenip nenin söylenmemesi gerektiğini kavradığını ga- zetecilere ifade eden Ord Prof. C.H.P. ne neden karşı bulunduğunu da anlatmıştır. C.H.P. nin iki büyük günahı vardır. Evvelâ "C.H.P. sene- ler içindeki prensiplerinden hiç birini feda etmiş değildir," Bunun nasıl bir övgü olduğunu, müstakbel Cumhurbaşkanımız farketmişe benze- memektedir. C.H.P. nden tek şikâyet, bu prensiplerden tâvizler ver- mesi, fedakârlık yapması endişesidir. İşte, C.H.P. ne basım bir zatın bu konudaki fikri. Demek ki, hasımları için C.H.P inkılâpların başında neyse, bugün de odur ve bu zümredeki C.H.P. düşmanlığının, İnönü kompleksinin gerçek sebebi budur. Bir partinin prensiplerinden fedâ- kârlık etmemesinin kusur sayıldığını ve onun için bu partiye itimat et- memesini bu millete söyleyen tek şahıs Ali Fuat Başgildir. Gericilerin liderinin C.H.P. ye bulduğu bir diğer kusur, din ve dil konusundaki tutumudur. Dil konusunda mübalâğa edildiği bugün her- kesin malümudur. Nitekim C.H.P., kısa bir aşırdık devresinden sonra normal yolu bulmuş ve onu geliştirmiştir. Uydurma türkçe ile arı türk- çe arasındaki farkın anlaşıldığı gün, dil meselesi açıklık kazanmıştır. Ama, yobazlar hariç, C.H.P. nin din konusundaki tutumuna karşı va- ziyet almak hiç kimsenin aklından geçemez. C.H.P. lâik bir din anla- yışmın daima şampiyonluğunu yapmış ve din işini devlet işinin haricin- de mütalca etmiştir. Nitekim C.H.P. nin din görüşü, Atatürk inkılâpla- rının temel taşlarından birini teşkil etmiştir. Şimdi anlaşılıyor ki geri- cilerin lideri ve onun mânevi evlâtlığını kabul eden, edecek partiler bu meseleyi bahis konusu etmek, münakaşa açmak niyetindedirler. Böyle bir zümreyle bir masa başına oturup ta ciddi ciddi görüşmekten ne ka- zanılabileceği şüphesiz düşünülecek bir husustur. Ali Fuat Başgile A.P. ve öteki kuyrukçu partiler ne borçludurlar, bilinmez. Ama, C.H.P. nin üstada bir borcunun bulunduğu muhakkak- tır: Koca bir teşekkür! 21