YURTTA OLUP BİTENLER Aritmetik yanlışlık Ne var ki, füzelerin devir hesabında manını füzeciler hesapladı. Kabinede seçimlere yakın büyük bir değişiklik yapılacağı biz- zat Devlet ve Hükümet Başkam ta- rafından açıklanınca, kulağına kar suyu kaçanlar paçaları sıvadılar. Ha- ni, bu işin henüz zamanı değildi! Bü- yük akisler yaratan iltihakların ate- şi henüz küllenmemişti!. Küllenme- mişti ama, leylek yavruyu yuvadan atmadan, yavrunun ayrılması biraz daha şövalyece olacaktı! İşte, Yetimler Partisine giriş bu bakımdan biraz yellice oldu. Günler- den pazartesiydi. Kabinenin Y.T.P. li Bakam Prof. Cahit Talas ile Mumcu- oğlu meselenin halli gerektiğini gö- rüştüler. Devlet Bakanı Y.T.P. ye katılacak, hemen sonra da istifa ede- cekti. Buluş fevkaladeydi! Öyle ya, biraz gecikilse belki de Mumcuoğlu Bakanlık koltuğunu caktı. Bir kimse hem Savcısı" olur, hem de Bakanlık kol- tuğuna kurulursa, o gecelerin neler getireceğini kestirmek için üstün Ze- kâya hiç te lüzum yoktu. İstifaname ile partiye giriş beyannamesi aynı gün dolduruldu. . İstifaname Devlet Baş- kanına gönderildi. Aynı anda Talas, olayı Y.T.P. nin kadersiz yayın orga- nı Öncüye bildirmeyi ihmal etmedi. Hakikaten ertesi gün haber Öncü- de, küçük bir yanlışlıkla, manşette yer aldı. Ne var ki, eski Ankara Sav- cısı daha politika hayatının ilk gü- nünde bir talihsizliğe uğramış ve kendi resmi yerine Kasır Zeytinoğlu- nun Başbakanlıktan çıkarken alın- mış bir fotoğrafı okadersiz Öncünün birinci sayfasında arz-ı endam et- Talihsizlik devam ediyordu. Dev- let Başkanlığına verilen istifa dilek- çesine cevap gelmemişti. Resmi ce- vap bir yana, meselenin üzerinde u- facık bir lâf dahi edilmiyordu. Şimdi ne olacaktı? Bir taraftan gazeteciler Mumcuoğlunu rahat bırakmıyorlardı. Bir taraftan işler düzenlendiği gibi gitmemişti. Nitekim o gün saat 18.30 sıralarında Amerikan Sefareti karşı- sındaki sokağa sapan Devlet Bakan- lığına ait kırmızı plâkalı makam oto- mobili, Mumcuoğlunu taşımaktaydı. Otomobil süratle, eski Ankara Savcı- sının Büyükelçi osokağındaki, sâbık Kocaeli milletvekili ve mâhut Tah- kikat Komisyonunun ileri gelen üye- si Selâmi Dincerle ortaklaşa yaptır- dıkları apartmanının kapısında dur- du.. Mumcuoğlu bahçe kapısından içe- ri girmek üzereydi ki, karşısında iki gazeteci buldu. Basın mensupları ha- 24 Cahit Talas O gitti, bu kaldı len Devlet Bakam sıfatını eski Ankara Savcısına sordu — Beyfendi, Y.T.P. doğru mu?" Mumcuoğlu NN has yüz bu- ruşturmasıyla cevap verdi: — Yok böyle Seyi Gazeteciler ısrar ettiler: "— Peki, girecek misiniz?" Mumcuoğlu birkaç saniye düşün- dü, sonra: şıyan lar ye girdiğiniz " — Düşünüyorum. Politikaya a- tılmaya kararlıyım" dedi. Bir yandan da yarı açık bahçe kapısını kapamağa çalışıyordu. Fa- kat, aksi tesadüf," kapının zeminle birleştiği kısımda bir gazetecinin a- yağı bulunduğundan, buna bir türlü muvaffak olamıyordu! oMumcuoğlu- nun kapıyla mücadelesi beş - on sa- niye sürdü. Basın mensupları Bakam daha fazla (okonuşturamıyacaklarını anladıklarından, daha doğrusu demir kapı ayaklarım biraz fazlaca hırpa- ladığından işin opeşini bıraktılar ve Büyükelçi sokağındaki yarısı eski Kocaeli milletvekili oSelâmi Dincere yarısı da ortağı Mumcuoğluna ait o- lan apartmandan -Selâmi Dincer, bu yarı hisse dolayısıyla Devlet Radyo- sunun tarizine uğramış, Mumcuoğlu ise Devlet Bakanlığı (oyapmıştır- u zaklaştılar. Komedinin devamı Eski Ankara Savcısı Mumcuoğlu- nun istifa hikayesi ertesi gün de devam etti. Devlet ve Hükümet Baş- kanından bir haber çıkmamıştı. Par- tiye kayıt işi tamamlanmış, fiş Genel Başkan Ekrem Alicanla eski Erzin- can D.P. milletvekillerinden Sadık Perinçek tarafından imzalanmıştı. Her şey iyiydi, güzeldi ama, Mumcu- oğlu iki cami arasında beynamazdı. gün, Devlet Bakanının telefonu vızır vızır işledi. - Bu telefonlardan biri, meselenin komikliğini anlatmak için doğrusu bilinmeğe değerdi. Saat 14 sıralarıydı. İstifanamesine cevap yetini kabul etmiş, dileklerini dinli- yordu! Tam bu sırada Özel Kalem Müdürünün telefonu öttü. Karşıdaki ses bir gazeteciye aitti. Soruyordu: " — çe eyiendinin istifa ettiği doğ- mu? © Özel Kalem Müdürü herşeyden habersiz, sâfiyetle cevap verdi: "— Evet, doğrudur." Karşıdaki ses tekrar sordu: "— Kabul edildi mi?" Özel Kalem Müdürü aynı safiyet- le konuştu: "— Henüz belli TUZ..." Mükâlemenin üzerinden yarım saat kadar geçmiş, makam odasında- ki heyet dışarı çıkmış ve Mumcuoğlu durumdan haberdar edilmişti. Eski Ankara Savcısı (o gazetecilerin sıkış- tırmasından bir hayli opirelenmişti. Özel Kalem Müdürüne sıkısıkıya tembih etti. İstifası hakkında soru- lan suallere cevap Oo verilmiyecekti. Gazeteciler o atlatılacaktı. o Üstelik, henüz istifa filân da etmiş değildi! Tembihatın üzerinden beş - on da- kika geçti geçmedi, Özel Kalemin telefonu bir kere daha çaldı. Sual ay- nı sualdi: "— İstifa kabul edildi mi?" Biçâre Özel Kalem Müdürü bu defa faka basmadı. Cevabı kesindi: " değil. Bekliyo- — Be yy istifa oetmedi ki kardeşim.. " — Kendisiyle bir kaç dakika?” görüşebilir miyiz — Yanında Tapu - Kadostro he- yeti var, meşgul.. Telefonun karşı tarafında küçük bir kahkaha koptu ve sesin sahibi te- şekkür ederek reseptörü yerine koy- du. Sonra gülümsiyerek Devlet Ba- kam Hayri Mumcuoğlunun yanında olduğu söylenen Tapu - Kadastro he- yeti üyelerine: "— Şimdi sizi dinliyorum efen- dim" dedi. AKİS, 28 AĞUSTOS 1961