YURTTA OLUP BİTENLER Bey" nü idare edecektii Nitekim, za- man zaman Gülekin bilhassa dinleyi- ci sıralarına (yerleştirilmiş "tutulu taraftarlar"ı "Damat Beyin istediği olmıyacak" diye bağırarak bir hava yaratmak istediler. Akıllarınca Ku- rultay, "Vay, bizi Damat Bey mi ida- re edecek?" diye bir komplekse ka- pılacak, meselenin esasım ve Gülekin mârifetlerini, usüllerini, karakterini unutacak, sâdece "Damat Bey" tara- fından idare edilmediğini ispat için Güleki tutacaktı. C.H.P urultayı- nın olgun delegeleri elbette ki bu ka- dar ham bir edebiyatı kabul etmedi- ler, hiç bir kompleksleri olmadığını gösterdiler ve Güleke sâdece ziyade- siyle hak ettiği muameleyi yaptılar. Daha sonra üstad, kurtuluşu C.H. P. Meclisinin omuzuna yüklenmekte buldu. Mesele böylesine dallanıp bu- daklanınca, tabii evvelâ Genel Baş- kan, sonra da C.H.P. Mellisi Güleki sigaya çekmekte fayda mülâhaza et- mişti. ülek, bu sigaya çekme keyfiye» tini bir tertip olarak Kurultaya sun- makta beis görmedi ve "— Havayı sezdim. İstifa etme- beni ıskat edeceklerdi" diye seydim sözlerini bağladı. Menderes Tecrübesinden sonra bir başka tecrübe, Gülek Tecrübesi siyasi hayatımıza ışık getirmiş bu- lunuyor. Menderes Tecrübesinin ba- ---- kazanmadığı, bilakis başa belâ açtığı gerçeğinin pek parlak şekil- de ortaya çıkmış olması bir takım hevesleri kursaklarda (o eritmiş -ve Menderes tipi başka kimselerin ce- miyetimize musallat olmasını -ön- lemese bile- güçleştirmiştir. Şimdi, Gülek Tecrübesinin de fiyaskoyla neticelenmiş bulunması bir diğer tehlikeyi üzerimizden uzaklaştır- mıştır. Gülek Politikası, basit bir politi- kadır. Bir torba açacaksın ve eline ne geçerse içine dolduracaksın. Bu, senin tek kuvvetin olacak. Nerede bir gayrimemnun varsa, nerede şi- kâyet sahibi omevcutsa, memnun- suzluk sebebi ne olursa olsun, ada- tuptan ötekine uçmaktasın. Ziyanı yok. Torbana bir mal daha girdi a.. Kasım Güleğin, sabah erken kal- kıp kapıda yer tutarak çevirdiği ve eline yapıştığı her delege, aklınca torbanın bir yeni müşterisidir. Eski 12 Kurultayın ilk günlerinde namlı ve şanlı Gülekofillerin (gayretleriyle hiç olmazsa prestijini kurtarmak fir- satına sahip bulunan üstad, bu birbi- rini tutmayan ifadeleriyle Kurultay indindeki kıymetinden çok şey kay- betti. Nitekim kürsüden inerken top- ladığı alkış, kürsüye çıkarken topla- dığından pek farklıydı. Ancak, kür- süden o kendine has umursamaz ha- liyle indi ve doğruca Genel Başkan İnönünün elini öpmeğe koştu. Bu ka- dar fütursuzluk, opişkinlik ancak Menderes tipi bir potilikacının göze alabileceği şeydi. Nitekim İnönü elini öptürmeyi reddetti. Gülek yerine ooturduktan sonra aşkan, söz isteyen C.H.P. Meclisi üyesi Avni Doğana bir defa daha söz verdi. Davudi sesli opolitikacının bu defaki konuşması bir cevabi konuş- ma mahiyetini taşıdı. Doğan, sözleri- ne: "— Eski Genel Sekreter Kasım Gülek arkadaşımızı dinlediniz" diye- rek başladı ve Gülek meselesinin iç- yüzünü anlatmağa koyuldu Dikkati çeken husus, itimada şâ- yan Doğanın ifadesiyle, konuşması pek tatmin edici olmayan Gülekin ifadesi arasındaki omübayenetti. Bu iki C.H.P. linin sözlerini mukayese edenler, Avni Doğanın haklı olduğu- na kanaat getirdiler. Zira Doğan, Gülekin dâvası C.H.P. Meclisinde gö- rüşülürken, kendisini müdafaa eden bir kaç üyeden birisiydi. Nitekim, bu konuşma vazifesini neden üzerine al- dığını açıklarken: "— Bu vazifeyi neden aldım? Hiç bir hakikatin filemde nihan kalması- nı istemiyorum da, ondan" dedi ve iline etti: — Bu sırada ben, Kasım beyin nifiğatilerinden biriydim Doğan bundan sonra C. H.P, Mec- lisinin toplantısının hiç de Gülekin vehmettiği gibi mürettep bir toplan- tı olmadığını belirtti ve AKİS der- gisinin üyelerin önünde bulunma- sının bir tesadüften başka birşey ol- madığını söyledi. AKİS okumayan politikacı mı vardı ? Sonra Fens'e ya- zılan mektuba temasla: "— Ortada birkaç metin vardı. Evvelâ Gülek, Genel Başkana bir başka metin takdim etmişti. Sonra bir de baktık, basında çıkan metin daha başka!.. Hele C.H.P. Meclisine getirilen metin apayrıydı!" diyerek, Gülekin o zamanki durumunu kısaca gözler önüne serdi. Bu arada Gülek- Güleğin Torbası milletvekilleri var. Bunlar, Kurul- tayın tabii delegesi olmak istiyor- lar. C.H.P. tüzüğüne göre, milletve- killerine bu hak tanınmıştır. Ama, bugünkü milletvekilleri ıskat edilen son Meclisin üyeleri değil, onun ye- rine kaim olan Kurucu Meclisteki temsilcilerdir. Nitekim Genel Mer- kez de, temsilcilere tabii delegelik hakkı tanımıştır. Ama, bir takım eski milletvekilleri milletvekillikle- rinin hâlâ devam ettiği kanısında- dırlar ya.. Gülek, onların baş hâmi- -idir ve bandan bir mesele çıkar- mak suretiyle torbasına adam ara- maktadır. Şimdi, düşünmek lâzımdır. Is- kat edilmiş bir Meclisin üyelerini hâlâ milletvekili saymak ve statü- lerini ona göre âyârlamak, Temsil- ciler Meclisini ise kaale almamak ne demektir, hangi mânaya gelir, nasıl ihtilat doğurur? Bir insanın bunu dahi idrak edemeksizin, sâ- dece erken kalkıp istiskal konusun- da biraz fazla cömert telâkkiye sa- hip olduğundan dolayı memleket mukadderatında söz sahibi olmalı istemesi caiz sayılabilir mi? Nerede bir başıboş kuvvet var Gülek, torbası elinde onun peşinde dir. 14'ler meselesi mi ortaya atıl- dı? Belki bunların taraftarları var- dır, benden yana olurlar diye Gü- lek bir hararetli müdafi rolündedir. Memlekette sol cereyanların yuva- sı Kasım Güleğin gazetesi, sağ ce- reyanların temsilcisi Kasım Güle- ğin milliyetçilik maddesi konusun- daki oyudur! Hem sağcı, hem solcu görünebilek Güleğin torbasına ermaye kazandıracaktır. Topkapı Hâdisesindeki utumu H.P. ye karşı kuvvetlerin Kasım Güleğe C. H.P. içindeki yardımım sağlaya- caktır. Nitekim eski Genel Sekre- ter, C.H.P. ye karşı ne kadar kuv- vet varsa, hepsinin sevgilisidir. Bü- tün bu kuvvetler onunla temas et- mekte, pazarlıklara girişmektedir- ler. Torba dolsun da, neyle dolarsa dolsun! Ama, o torbanın içindeki- lerle memleket idaresine kalkışılır- sa, halimiz nice olur? Gülek Tecrü- besinin göz kamaştırıcı bir fiyas- koyla sona ermesinin tek sebebi ne şudur, ne budur. Sebep ortadadır: Herkes bu suali kendi kendine sor- muş ve bizzat verdiği cevaba göre davranmıştır. Bu, Güleğin siyasi bakımdan idam hükmü olmuştur. Bir cemi- yette sağduyuya karşı gitme imkâ- nı yok mudur, demek ki o cemiyet sıhhatli bir cemiyettir. AKİS. 28 AĞUSTOS 1961