Mumcuoglu feza âlimlerini şaşır- tacak kadar mühim bir kesifte bu- lunmuş olsa gerekti. Bir heyet ayni zamanda hem kendi yanında, hem de kendisinden birkaç kilometre uzak- taki bir gazete bürosunda bulunabi- liyordu! İşte, bitirdiğimiz hafta çarşamba günü, denilebilir ki, Mumcuoğlunun rahat nefes alabildiği tek gün oldu. O gün erkenden Başbakanlığa geldi. Kendisine, Devlet ve Hükümet Baş- kanı Gürsel tarafından istifasının ka- bul edildiğine dair belge verildi. Böy- lece mesele halledilmiş oluyordu. Son olarak odasından şahsi eşyaları- nı toplayan ve yarım kalmış birkaç işini tamamlayan Mumcuoglu, ak- sam saat 17.45 sıralarında Başba- kanlığı terkederken . memnun görü- nüyordu. Kapıda bekleyen makam otomobilinin şoförüne işaret etti. Şo- för koşarak yanına geldi. Mumcuog- lu: "— Sen git artık" dedi ve yürü- yerek Adalet Bakanlığına girdi. u sırada kapıda bekleşen birkaç EMRE NE karşılaşınca, sual so larına meydan vermemek için, güle, rek: " — Ettim, ettim.." diye durumu kısaca anlattı. Adalet Bakanlığında bir müddet kaldıktan sonra, gene yürüyerek T. T.P. Genel Merkezine geldi. Talihsiz Baltan Bitirdiğimiz (o hafta içinde başından eğlenceli hikâye gecen bir ikinci adam daha vardı. Bayındırlık Baka- nı Gökdoğana hikâye daha evvel an latılsa, muhakkak kahkahalarla gü- ler, imkânı yok inanmazdı. Teknik (o Üniversitenin bu sessiz sedasız, hâlim selim hocası, doğrusu istenirse, İhtilâl Hükümeti üyeliğin den ayrılma isteğinin bu sıralarda kabul edileceğini imkânı yok aklının köşesinden geçinmiyordu. Zira ken dişine daha “sırası var" denilmişti Ne var ki geride kalan haftanın ba sındaki pazar günü, "sıranın geldiği saatlerde, Bayındırlık (oBakanı her şeyden habersiz İstanbulda bulunu yor ve kabineden istifa ettiğini bil miyordu! O gün İstanbulda, istifa edip et mediği gazeteciler tarafından sorul duğunda. Hoca gevrek bir kahkaha atmış ve ertesi gün başkente döne- rek vazifesine devam edeceğini be lirtmişti. İşin güzel tarafı, ertesi gün başkente dönmüş ve Bakanlık odası- na çekilerek alışmağa devam etmiş- AKİS, 28 AĞUSTOS 1961 ti. Bu sırada İstanbuldan dönen Gür- sel, hava alanında Ulay ve Özdilek tarafından o karşılanmış ve doğruca Başbakanlığa gelinmişti. Üç Genera- lin bir müddet başbaşa görüşmeleri sonucu herşey belli oldu. Saat 12.15 sıralarında (Başbakanlıktan ayrılan Başkan Gürsel, gazetecilere, Gökdo- ganın istifa ettiğini ve istifasının tarafından kabul edildiğini açıkladı. Halbuki, tam bu sırada Bayındırlık Bakanı makam odasında herşeyden bihaber çalışıyordu! Nitekim olayın akabinde kendisine edilen telefonla- ra gülerek cevap verdi. Çalıştığını, istifasından haberi olmadığım söyle- di. Hattâ öğle üzeri, Sanayi Bakanı Soyakla Bulvar Palasta tıkabasa bir de yemek yedi. Sâdece gazetecilerin haber ver- dikleri "istifa" bilmecesinin beynini meşgul ettiği pazartesi akşamı evi- ne dönen Bayındırlık Bakanım orada bir sürpriz daha bekliyordu. Devlet Bakanı Mumcuoğluna ait M uoglu Apartmanının 7 numa- ralı dairesinde oturmakta olan Gök- doğan eve geldiğinde, kapısının kur- calanmış, evine girilmiş ve bazı eş- yalarının çalınmış olduğunu gördü. Başını tevekkülle kaşıdı. Polisi ve Ö- zel Kalem Müdürünü durumdan ha- berdar etti. Hırsızlar, kapıya may- muncuk uydurup girmişler, Gökdo- ganın iki kat elbisesini, radyosunu ve pek sevdiği bir yün yeleğini alıp gitmişlerdi. Hayri Mumcuoğlu Kürkçü (odükkânının tilkisi YURTTA OLUP BİTENLER Az sonra apartmanın içi polisler- le dolmuştu. Özel Kalem Müdürü de gelmiş. Bakanlıktan ayrılmış olması- na rağmen büyük bir hürmetkârlıkla eski âmirinin derdine derman bulma- ga çalışıyordu. Üstelik Gökdoğana, istifasının kabul edildiği haberini de getirmişti!.. Polisler, mütevazı hırsızlara ait ipuçları ararlarken, Gökdoğan da çalışma odasında, Bakanlıktan istifa etme sebeplerini açıklıyan bir bildiri hazırlamağa koyuldu. Son derece mütevazi döşenmiş, basma perdeli ve bir köşesinde ayni kumaştan ya- pılma portatif bir gardrop bulunan odanın kapısı kapandığında, Gökdo- ganın yerine vekâlet edecek şahıs ta belli olmuştu: Bayındırlık Bakanlığı- na Ulay bakacaktı. Hikâyenin bu tarafı gerçi hoştu. Hoştu ama, alyonun öbür yüzü oldukça karışık görünüyordu. Bayın- dırlık Bakanının uzun zamandan beri bazı konularda M.B.K. üyeleriyle ay- ni fikirde olmadığı biliniyordu. Bir kere Bakan, kılı kırk yararcasına he- sabi bir tutuma sahipti. Sonra, sürat isteyen bazı meselelerde âdeta pasif Bunlar ise, Kurmay- anlaşmazlığa sebep oluyordu. Bir süredir o devam eden gerginlik, bir ilim adamı olan Gök- doğanı gerçekten üzüyordu. Politi- kayla yakından ve uzaktan ilgisi bu- lunmıyan Hocanın oturmakta olduğu koltuğa ısındığı da söylenemezdi. Durum bu yönden ele alınınca, Gök- doğanın haberi olmadan ettiği istifa- nın eğlenceli tarafı da anlaşılıyordu. Ancak, sunu da ilâve etmek lâzımdı ki, Gökdoğan istifasına üzülmekten yüklediği sorumluluktan da kurtul- muş oluyordu. Yeni değişiklikler geçimlerin (yaklaştığı su günlerde İhtilâl hükümeti üyeleri arasın- da yeni bazı değişikliklerin olacağı muhakkaktır. Bunu bizzat Devlet ve Hükümet Başkanı da açıklamış- tir. İlk adımın Seçim Kanunu gere- gince Ulaştırma Bakanlığında atıla- cağı, kılavuzsuz görülen bir köydür, Ulaştırma Bakanı Mersinlinin, Y.T. P. nin isim babaları arasında olduğa bilinmektedir. Kanunu gereğince Se- çim Kabinesindeki üç bağımsız Ba- kanlıktan birini teşkil eden Ulaştır- maya, resmen olmasa bile, fikren Y. T.P. ye bağlı Mersinlinin yerine bir başkasının tâyini günün konusudur. Esasen, Mersinlinin tâyinden evvel istifası da beklenmektedir. 25