çatıldı ve işin ciddiyetten çok uzak olduğu basın mensuplarına izah edil- di. Komitede, kendileriyle temasta bulunulacak basın mensuplarının, profesörlerin listesi omevcuttu. Ama aralarında Ali Fuat Başgil diye biri yoktu. Konu üzerinde Albay Sezai Okan daha kesin konuştu: "— Bu, tamamen "hayal mahsulü dür!" Gazetecilerin, büyük bir şaşkın- lıkla; "— Sahi mi söylüyorsunuz?" de- meleri ve Başgilin bu konuda kesir konuştuğunu (o belirtmeleri (o üzerine Okan, kendine has tavrıyla: "— Efendiler, bir ihtilâlci kaypak konuşmaz" dedi ve meseleyi kesip attı. Gelgelelim, iş burada bitmedi. Ga- zeteciler telefona sarıldılar ve Oka- nın sözlerini Boğaziçi otelinin iki sâ- kinine naklettiler. Telefona çıkan ba- yan Başgildi. (o Anlatılanları baştan sona dinledi, sonra büyük bir ciddi- yetle M.B.K. üyelerinin kocasını mu- hakkak ziyaret edeceklerini ve fikri- ni alacaklarım belirtti. Telefondaki ses öylesine kat'i konuşuyordu ki. basın mensupları ne o yapacaklarını şaşırdılar. Gülüşüldü. Hükümet Küçük şakalar Geride bıraktığımız haftanın ortala- rında bir gün, başkentin en işlek caddelerinden birinde iki adam hem yürüyor, hem de birbirlerine gülüşe- rek birşeyler anlatıyorlardı. Akşam i. Atatürk Bulvarının onuşma, rastgele kimselerin dikkatini çekmekten çok uzaktı. Konuşanlardan siyah elbiseli- si uzun boylu, etli dudaklıydı. Siyah, kalın çerçeveli gözlükleri vardı. E- linde kara ve hayli kabarık bir çanta bulunuyordu. o Digeriyse orta boylu, kumral, kalın duglas bıyıklı ve ol- dukça yakışıklı (o birisiydi. Nefti bir elbise giymişti. Mühmel kıyafeti ve samimi hareketleri ilk bakışta taş- ralı olduğu intibaını uyandırıyorduy- sa da, gri gözlerinden hiç te öyle ol madığı anlaşılıyordu. Günlerden çarşambaydı. İki a- dam, bir süre gülüşüp konuşarak yü- rüdüler. Saatlerin o18.40'ı gösterdiği sıralarda uzunca Her ikisi de halef - selef olacaklarından habersiz bulunuyordu. Uzunca boylu olan Menderesin Ankara Savcısı, İhtilâl Hükümetinin Devlet Bakanı, yeni Y.T.P. müntesip- lerinden Hayri Mumcuoğluydu. Siya- AKİS, 28 AĞUSTOS 1961 YURTTA OLUP BİTENLER Y.T.P. Genel Merkezi Kürkçü dükkânı si hayata, hiç te sürpriz sayılmıyan bir safta yer alarak atılıyordu. Men- deresin Ankara Savcısı, D.P. nin boş- luğunu doldurduğu Alican tarafından açıklanan -hem de övünülerek!- T.T. P. ye kaydolmuş ve ardından da Ba- kanlık vazifesinden ayrılmıştı. Kısa boylu, kalın duglas bıyıklısı- nın adı ise Adnan Erzi idi. Konuşma- nın cereyan ettiği saatlerde Diyanet İşleri Reis (Yardımcısı bulunan bu zat, ertesi gün güneş başkent gökle- rinde tekrar göründüğünde Devlet Bakanlığının eski Ankara Savcısın- dan boşalan koltuğuna yerleşmiş ola- caktı. Nitekim Erzi, ertesi sabah her- şeyden habersiz Diyanet İşleri Reis- liğindeki vazifesinin başına gittiğin- de, kendisini beklemekte olan bir yı- ğın insan gördü. Evvelâ şaşırdı. Son- ra, ne olduğunu sordu. Bu arada gö- züne, masasının üzerindeki evrak to- marı ilişti. Arasında kendisinin Dev- let Bakanlığına tâyin edildiğini bildi- ren belge de mevcuttu. Erzi, önce Diyanet İşleri Reisli- ğinde çalışan arkadaşlarının tebrik- lerini kabul etti. Sonra şahsi eşyası- nı toplayıp Başbakanlığa gitti ve Devlet Bakanlığı koltuğuna oturdu. Doğrusu istenirse, tâyinin sâdece şekli Erzi için sürpriz olmuştu. Zira daha Mumcuoğlu istifa etmeden ken- disine General Ulay ve vasıtalı ola- rak Başkan Gürsel tarafından teklif yapılmış, Erzi bu teklifleri nâzikçe susarak karşılamıştı. - Dinamik bir inkılâpçı olarak tanınan Erzinin Ba- kanlığa getirilmesi omeselesi, Kur- maylar arasında en az bir ay önce bahis konusu edilmişti. Mumcuoğlu, yerini alacak olan a- damdan ayrıldıktan sonra ağır ağır yürüdü. Özen Pastahanesinin yanın- daki dar sokaktan saptı ve Y.T.P. nin Hür. P. den kalma Genel Merkez bi- nasının bahçe kapısından içeriye gir- di. Bu sırada birkaç foto muhabiri kendisini yakaladı ve çiçeği burnun- da politikacının Y.T.P. Genel Merkez binasının önünde poz poz resimlerini çekti. Mumcuoğlu bu vatani vazifeyi de ifa ettikten sonra kapıdan içeri girdi ve kendisini karşılıyan Y.T.P. lilerle tokalaşma faslına geçti. Aslında bu iltihak pek yeni sayıl- mazdı. Daha yeni partiler kurulaca- ğının söylendiği tarihlerde bazı Ba- kanların -Genel Başkan Alican da bunlar arasındaydı- yeni kurulacak partinin isim babası oldukları söyle- niliyor, hattâ biliniyordu. Alicanlar, Talaslar ve Mumcuoğlular listenin başında geliyorlardı. £ Yeni partinin isim babalarının bir kısmı parti ku- rulduktan sonra nedense buna fiilen katılmaktan imtina ettiler. Aslında i. Ba- lince birer birer atılmak üzere füze- ler misali yedekte bekletiliyorlardı. 23