Duruşmaların Anatomisi Sakınılacak Nokta İki 15, halk tarafından merak ve heyecanla bekleni- yor. Bir ay fasıla ile gelecek bu 15'lerden birincisi Yassıada kararlarının tefhim edileceği 15 Eylül, diğeri milletin sandık başına gideceği 15 Ekimdir. 15 Ekim akşamı sandıklardan ne sıkacağı meçhul olmakla be- raber, 15 Ekim gününün nasıl cereyan edeceği şimdi- den bilinmektedir. Halbuki 15 Eylül, iki sürpriz sakla- maktadır. Evvelâ, kararların ne olacağı şüphesiz meç- huldür. Ama bunun yanında, kararların tefhim süresi de muallaktadır. Yüksek Divanın kendisine nasıl bir usül seçeceği henüz malüm değildir. ormal mahkemelerde çok ( kullanılan bir yol, hükmün sanıklara tefhimi, esbab-ı mucibeli kararın ise ondan sonra bildirilmesidir. Heyetler, konulan vâ- de içinde müzakerelerini yaparlar, hükme varırlar. Hü- küm, alenen tefhim olunur. Ondan sonra oturulur ve karar yazılır. Bunun, sürat bakımından fayda sağladı- ğı muhakkaktır. Hele kabarık dosyalı dâvalarda bu suretle zamandan kâr edilir. Yassıadada ne yapılacaktır? 203 duruşma günü- nün, Salim Başol ve arkadaşlarının önüne dosya bakı- mından şimdiye kadar hiç bir mahkemenin görmediği kalınlıkta evrak çıkarttığı şüphesizdir. 400 sanıklı A- nayasayı İhlâl dâvasının yanında sayısız suiistimal dâ- vası da görülmüş ve bunlar hep, meşhur 1 numaralı dosyayla birleştirilmiştir. Duruşmalar bittikten sonra o dâvaların kararları kaleme alınmış mıdır, yoksa son gün mü beklenmiştir, bilinmemektedir. Bilinen, esbab-ı mucibeli kararların dosyalar kadar heybetli olacağı ve okunmasının günlerle süreceğidir. Şimdi, bir noktayı önemle gözönünde tutmak lâ- zumdır. 15 Eylül gelip çattığında bir tansiyon bütün memleketi ister istemez saracaktır. O sabahtan itiba- ren bütün gözler Yassıadaya döne- cek, bütün kulaklar Yassıadaya çev- rilecektir. Bir cevap alınabilecek her telefonun mütemadiyen aranıla- cağından hiç şüphe edilmemelidir. 15 Eylül gününün uyandıracağı merak, en heyecanlı futbol maçının oynan- dığı gün uyanan merakın İnanılmaz nisbette üstünde olacaktır. Bütün yurda şamil böyle bir tansiyonu gün- lerle sürdürmek doğru mudur, mem- leket menfaatine uygun mudur? Bu- na müsbet cevap vermek pek zordur? Hele seçim arefesinde o bulunulduğu bir sırada, isteristemez pek uzun ola- cak ve tabii hüküm kısmını sonun- da ihtiva edecek bir kararın günler ve günler kıraat olunması, her ak- şam celsenin ertesi sabaha, bir neti- ce ilân edilmeksizin bırakılması sinir leri gerecek, yer yer tartışmalara hattâ çatışmalara yol açacak, tadsız hâdiseler birbirini tâkip edecektir. iste- Bunun yanında, kelleleri Jetlerini düşününüz. Sabah geliyorlar, Divanın karşısı- na diziliyorlar. Esbab-ı omucibeli kararın okunmasına başlanıyor. Karar okunuyor, okunuyor, okunuyor. De- liller tartışılıyor, iddia ve müdafaa kıymetlendiriliyor. Sanıkların ve yakınlarının her cümleden kendi leh veya aleyhlerine bir mâna çıkarmaya çalışacakları şüphe- sizdir. Akşam oluyor. Sanıklar yerlerine, yakınları ev- lerine gönderiliyor. Ertesi gün aynı hikâye, daha ertesi gün gene o hikâye, sonra pazar, pazartesiye kıraatin devamı.. Hayır, hu bir nevi çin işkencesi olur ki vic- danların tahammülü güçtür. Ama bunun yanında, kaale alınması gereken bir başka nokta vardır. Normal mahkemelerde temyiz hakkı bulunduğundan, hüküm öğrenildikten sonra es- bab-ı mucibe beklenir ve o gelince temyiz lâyihası ka- leme alınır. İnfaz, o devrenin sonundadır. Halbuki, Yas- sıada kararlarının temyizi bahis konusu değildir. Yük- sek Adalet Divanının üstünde bir merci yoktur. O ba- kımdan, M.B.K. nin tasdikinden geçmesi gereken idam kararlarının haricindeki kararlar, tefhimle birlikte in- faz sahasına girecektir. Zaten, hüküm açıklandıktan sonra sanıkların yeniden toplanması ve onların yüzle- rine karşı esbab-ı mucibeli kararın okunması da pe mantıki değildir. Üstelik, bu önemde bir dâvanın sonunda, hükmün, mucip sebepleri Türk milletince bilinmeksizin tefhimi asla tatmin edici olmayacaktır. O tarihte karar metni- nin hazır olması ve açıklanabilmesi şarttır. Yalnız, aca- ba bunun Yassıadada günler ve günler okunmasını ön- lemenin imkânı yok mudur? âre, şüphesiz, esbab-ı mucibeli kararın 15 Eylül günü dağıtılabilecek şekilde (o basılmasıdır. Karar bir kitap halinde toplanır ve basma, sanıklara, avukatla- rna hükmün tefhimiyle birlikte veri- lir. Zaten esbab-ı mucibeli kararın gazetelerde aynen, hattâ kısmen ya- yınlanmasını beklemek hatadır. Olsa olsa, bunun bir hülâsası, hem de aslı- na nazaran pek kısa bir hülâsası o- kuyuculara verilebilecektir. Radyoda da, aynı şeyden başkasını yapmanın imkânı olmadığına göre bir kıraat ile memleket tansiyonunu son derece gergin halde tutmanın hiç bir mâ- nası yoktur. Bir mahzur, basılma sırasında ka- rarların tefhimden önce öğrenilme- si ihtimalidir. Bunu önlemek kabil- dir. Nihayet, baskı bir askeri matba- ada yapılacaktır. Tedbir alınabilir. Üstelik, hüküm kısmı son gün hazır- lanabilir. Salim Başol "Esbab-ı mu- cibesi, çıkarılan kitapta bildirildiği gibi..." diyerek her bir dâvanın her bir sanığı O hakkında varılan hükmü | bir gün içinde tefhim eder ve 15 Ey- i lül sabahı başlayan hikâye 15 Eylül | akşamı sona erer. nilen sanıklar ve onların yakın- Her halde, bu önemli noktayı şim- larını bir intizar devresi içinde Salim Başol diden dikkatle (düşünmekte büyük tutmak pek insani sayılmıyacak fayda vardır. Takdirde yapılacak bir bir davranıştır. Bunların ruh ha- Çanlar çalıyor hata, tadsız ihtilatlara yol açabilir. AKİS, S8 AĞUSTOS 1961 21