YURTTA OLUP BİTENLER Birdenbire birinci plâna çıkması, sö- zünün her yerde edilmeğe başlanma- sı, hele hele yazılarının karınca du- ası, gibi makbul tutulması, talihsiz Başgili yeni yeni sevdalara itti. Başgil, 27 Mayıstan bu yana bil- hassa Anadoluda şişirildikçe şişiril- miş, göklere çıkarıldıkça çıkarılmış, ilmi irfanı övüle övüle bir hal olun- muştur. Gerçi kendisini yakından ta- nıyanlar, bu söylentilere bıyık altın- dan gülüyor, arada sırada çıkan ya- zılarını okumak âzabına katlanıp başlarım istihfafla iki yana sallıyor- lardı ama, Anadolu hiçte böyle demi- yor, kırmızı şaraba pek düşkün Ord. Prof.'u âdeta bir evliya imiş gibi, al- layıp pulluyordu. Efendim, hazret dini bütün bir müslümandı. Pek ulu bir din âlimiy- di. İçi dışı mâneviyat doluydu. Daha da neler neler!.. Gel gör ki, geride kalan haftanın başlarında birdenbire hol bol konuş- mağa başlayan Başgilin, adaylığıyla beraber acıklı hali de ortaya çıktı. Verdiği demeçler -yaşı benzemesin- üstad Koraltanınkilere pek benziyor- du. Başgilin konuşmalarını gazete- lerden okuyanlar maziyi hatırlamak- tan kendilerini alamadılar. Bu arada, Bayar dış seyahatlerde (bulunduğu sıralarda irikiyım bir adamın Meclis Başkanlığı köşkünde Cumhurbaşkan Vekili olarak çok sık kabul ettiği he- yetlerle (o çektirdiği (o fotoğraflar da gözler önüne geldi. Bununla beraber, elbette ki Başgili kınamamak gere- kirdi. Bu, bir yaratılış meselesiydi. Koraltana olan yakınlığın ve Galata- daki hanın istimlâkinden doğan ah- baplığın sebebini de bu yaratılış ben- zerliğinde aramak gerekiyordu! Mavi boncuk Adaylığının ilânından sonra Başgil, haftanın ortalarında bir Cum- Ali Fuat Başgil, A.P. ve Y.T.P. den 20 aday gösterilecek (Gazeteler) hurbaşkanı -evet bir Cumhurbaşka- nı, edasıyla konuşmağa başladı. O, elbette ki paritlerüstü bir insan ola- caktı! O, elbette ki büyük işlerin pe- şinde koşacaktı! Ne yapmalıydı? İlk adım, tabiatiyle, C.H.P. nin karsısı- na seçim şansı Olan bir topluluğun çıkarılmasıydı. o Bu nasıl olacaktı? Formül, allâme-i cihan Başgilin göz- lük cebindeydi: Üç parti birleşmeliy- di. Başgilin kanatları altında A.P., Y.T.P. ve hattâ C.K.M.P. bir araya gelmeli, birlikten doğan kuvvetle se- çime girilmeliydi. İlk merhaleyi, Y. T.P. ile A.P. nin birleşmesi teşkil e- decekti. İki parti lideri, liderlerin li- Mi inayetiyle bir araya gelecek ve on derece basit meseleyi hal- ledivereceklerdil. Ord. Prof, Gunhuağkaniğı o- yununa Yeniköyde, istirahat maksa- dıyla kalmakta olduğu Boğaziçi ote- linin plaj kısmında başladı. Gözüne oturaklı bir güneş gözlüğü yerleştir- miş, şezlonglardan birine uzanmıştı. Kısa kollu spor bir gömlekle keten bir pantalon, Başgilin Floryadaki yazlık köşkün hülyalarına dalmasını kolaylaştırıyordu. o Adaylığı hikâyesi ortaya çıkar çıkmaz, otelin telefon- ları işlemeğe başladı. (o Telefona ya kendisi, ya da eşi cevap veriyordu. Gazetecilerin, sordukları suallere al- dıkları cevap hemen hemen hep ay- niydi: — Telefonla olmaz yavrum.. Bu- raya kadar teşrif ederseniz, daha ra- hat konuşuruz.." Klişeleşmiş cevaptan sonra, nilen randevu geri çevrilmiyor, telefondaki eşiyse, Profesörün ken- dilerini beklediği, bizzat Başgil ise, otelden dışarı çıkmadığı, ne zaman gelinse bulunabileceği söyleniyordu. iste- Haftanın ortalarında Boğaziçi o- teli gazetecilerin uğrak yeri oldu. İlk partiler ziyaret Hürriyet gazetesi BAŞGİLLER.. muhabiri tarafından yapıldı. Gazete- ci, üstadı şezlonguna uzanmış, göz- lükleri gözünde, sırtında beyaz spor gömleği, bacağında soluk yazlık ke- ten pantalonu, ayağında delikli san- daletleri ve yanıbaşında eşiyle ken- disini bekler buldu. Sual sormağa va- kit kalmadı, Başgil ağır ağır anlat- mağa koyuldu: Efendim, adaylığı ile ilgili temas- lar yeni değildi. Gerek A.P., gerekse Y.T.P. ileri gelenleri kendisini müte- addit defalar ziyaret etmişlerdi. Ara- larında bir tercih yapmak istememiş- ti. Sonradan karar vermiş ve bağım- sız olarak A.P. listesinde yer almayı kabul etmişti. İşte, mesele bundan ibaretti... Doğrusu istenirse, işin hazırlanışı bir hayli ustacaydı. Hani insanın, bü- tün bu kombinezonlara üstadın nasıl akıl erdirdiğine inanası gelmiyordu. Evvelâ A.P. nin İstanbul İl İdare Ku- rulu üyelerinden birkaçıyla temasa geçilmişti. Üstad, bunlara, A.P. lis- tesinde yer alabileceğini söylemişti, Hemen ardından, haberin gazetelere ulaştırılmasını, oancak gazetelerin hepsine verilmemesini istemiş, böy- lece dikkatlerin üzerine daha uzun müddet çekilmesini otemin etmişti. Üstelik bir de "partilerüstü" olma hikâyesi bahis konusuydu. Ne var ki, Başgilin arzusu tam mânasıyla yerine gelmedi. Üstadın hayal alemindeki koltuğa erişme gay reti yanında, D.P. li avında gerileme- ge başlayan A.P. de bir desteğe şid- detle ihtiyaç duyuyordu. Bu yüzden Başgilin hikâyesi A.P. liler tarafın- dan ayyuka çıkarıldı. Ü herşeye rağmen istifini Manevrasına devama ka- rarlıydı. A.P. onun için bir vasıtadan ibaretti. Hemen oyunun ikinci kısmı- na geçti İşte, weride bıraktığımız haftanın AKİS, 28 AĞUSTOS 1961