ziniz; kocanızla beraber kuralara gi- diniz. Bir hedefe vardığınız zaman dal- ma bir başkasını planlayınız; Gazoz bayiliğinden işe başladınız, bir küçük gazoz fabrikası Okurmaya muvaffak oldunuz. Neden işinizi büyütmiye- ceksiniz? Fabrikanız memleket ça- pında olabilir. Daha temiz şişelerde daha güzel kaliteli, çeşitli gazozlar da imal edebilirsiniz. (o Basitten mü- rekkebe doğru gittikçe yeni işlerden korkmamak, daima hamle yapmaya hazır olmak lazımdır. Mesut bir ev Maddi hayat, manevi hayatı öldür- memelidir. İş arkadaşlığı aşka zarar verecek bir şekil almamalıdır. Atlında iş dahil, herşey aile saadeti- ni temin için bir vasıtadır. İşler ters giderse güler yüz, sabı ve sevgiyle hareket etmek, ailenin sevgi çembe- rini daima kapalı tutmak, onu dış ve iç tehlikelerden koru mak lazımdır, İç tehlike alışkanlık, bıkkınlık, faz- la arkadaşlıktan doğan bir kanıksa- madır. Karı koca arasındaki bağlar hiçbir zaman kadın - erkek münase- beti bağından başka bir şekle sokul mamalı, arkadaşlık omübalağa edil- memeli ve iş konusundaki münaka- yabancı alakalara karsı en iyi ted- bir, mesut bir yuvadır. Mesut ve dinlendirici bir ev, tatmin edici bir eş; erkeğin dış hayattaki başarısın- da büyük rol oynar. Hayattaki başa- rının evde başladığını söylemek te hiç hatalı olmaz. Birçok erkekler yükselirken karı- ları onların gölgesinde kalırlar. Er- kek artık önemli bir kimse olmuştur. Evinin meseleleriyle eskisi gibi ilgi- lenmen. Kadın hayatının ilk devre- sindeki gibi giyinmeye, ayrı çevre içinde ve dört duvarı arasında yaşa- maya devam eder. Bu, büyük bir ha- tadır ve yuvayı tehdit eder. Emekle kurulan işe gelince, aileye yarama- dıkça faydasızdır. Kadın, kocasıyla ev işlerini yardımcılarla paylaşmalı, yeni şeyler öğrenmek için kurslara devam etmeli veya kocası iş icabı daha az evde bulunuyorsa dış hayat- ta, cemiyetlerde faal işler alıp kendi- sine meşgaleler bulmalı, yemek saat- lerinde dışarda sık sık kocasıyla bu- luşmak, beraber tatile gitmek sure- tiyle başbaşa kalma fırsattan yarat- maktır. Erkek, evinde bir iş ziyafe- ti vermekten, sanatkar arkadaşla- rıyla toplanıp sanat münakaşası yapmaktan veya siyasi sohbetler ter- tiplemekten çekinmemeli, evini dai- ma faaliyetlerine açık bulmalıdır. Ev AKİS, 77 TEMMUZ 1961 kia Mahalledeki Krallar Jale CANDAN A vkaraya geleli hangi kasaba dana eti sordumsa yok cevabını aldıra. Bazısı da sesini alçaltarak, "var ma, size yaramaz" dedi. Camekan- lar hayvanla dolu iken dana etinin bulunmayışına hayret ediyordum ki, nihayet bir kasap baklayı ağzından çıkardı: "Dana var ama, her önü- ne galen müfteriye söyliyemezsin ki. Belediyenin tespit ettiği altı lira satış fiyatı bu işi kurtarmaz, her müfteri de bunu takdir etmez, başı- nı Me sokar, iyisi mi, tanımadığın müfteriye yok der, vaziyeti idare eders Anlaşilan adamcağız beni takdir edebilen müfteriler sınıfına sok- muştu. Doğrusunu isterseniz, tatlı bir i duymadım değil. Ev kadınları bu hissi pek iyi tanırlar Kasapta, bakkalda, manavda iti- barlı olmanın insana verdiği hazdır bu. Sizi başka türlü selamlarlar. Bu gibi ufak tefek şeylere önem vermezsiniz tabii, ama bu memleket- te bir beyaz peynir sıkıntısı olmuştur, siz duymamışsınızdır; bir ara yemek yağı, bir ara şeker, pirinç, akla gelebilen her türlü elzem gıda maddesi ortadan çekilmiştir, haberiniz bile olmamıştır. Sıkışık günler» de Ahmet etendi, Mehmet efendi mahallenin kasabı veya bakkalı ol- maktan çıkar, birer kral kesiliverirler. İsterseniz siz de kraliçe olursu- nuz. Bunun tek şartı, fiyat listelerini unutmaktır. Doğrusu rahat iştir. Şöyle bir bakkalın veya kasabın kapısında görünün, sizin için yok yoktur artık. Tabii bunun da kendisine has özellikleri olduğunu unut- mamak gerekir. İlk şart, herkesin içinde yüksek sesle konuşmamak; kaşla, gözle, el hareketleriyle anlaşmasını öğrenmektir. Bundan sonra herşey hazır önünüze gelir, siz de borcunuzu gözü kapalı ödersiniz. İki sene memleketten ayrılıp döndükten sonra en çok hoşuma fi- den şeylerden biri, pahalı veya ucuz, herşey in serbest olarak satıldığı- m görmek oldu. İkiyüzelli gram beyaz peynir alabilmek için sabahın köründe kuyruğa girmek; evin şekerini, etini temin edebilmek için satıcının yüzüne gülmek ıstırabı Allaha şükür dinmişti. Bu şekilde be- cerikli olmak ev kadınlığının en büyük bir hüneri olmaktan çıkmışa banaa. Mahallede ticaret yaparak hayatını kazanan bakkal ile ka- manav ile diğer esnaf artık sıkışık günlerin insafsız kralları de- Sil, “mahalleye hakikaten,hizmet eden namuslu vatandaşlardı. Bu man- zara halen devam etmektedir, onu bozmıyalım. Eğer onu bugün bir dana eti, yarın bir koyun eti için bozacak olursak, fırsatçılar yeniden kolaylıkla baş kaldıracaklardır. Halkın bu yoldaki tutumu kanunlar ve belediye tedbirleri kadar önemlidir. Dana eti alta liradan kurtarır mı kurtarmaz mı, bunu bilemem. Bildiğim birşey varsa o da, kasaba İstediği gizli parayı vermememizin şart olduğudur. O zaman belki ka- sap o eti hakikaten satamaz veya daha karlı, bulduğunu satmaya uğ- raşır. Fakat neticede haksız ise, muhakkak yola gelir. Çünkü biz ona nasıl muhtaçsak, o da bize muhtaçtır. Eğer haklı ise, mücadelesini meşru yoldan yapar, etini daha pahalı satma hakkım kazanır. Önemli olan, elbette ki ona birkaç kuruş fazla para ödememiz, hatta ondan küçük çapta bir. kazık yememiz değildir. Önemli olan, bu tatlı kazıkla- rı yerken memlekete kasık attığımızı ve meşru mücadele yollarını da- Ima böyle kaçamaklar ve hileli vasıtalarla tıkayarak normal nizamı bozduğumuzu bilmemizdir. daima yeni ihtiyaçlara göre düşü- Oda sizi aramaya, sizin dertleriniz- de nülüp büyütülebümelidir. Erkeğin dış hayattaki başarısı onu ev mesuliyetlerinden uzaklaştır- mamalıdır. Kadının bu yoldaki mü- samahası ise, ailenin zararına olur. Kocanızı sık sık telefonda arayınız, onu rahatsız etmek için değil, sabah- ki rahatsızlığını veya herhangi bir meselenin hallolup olmadığını sorup anlamak, onunla ilgilenmek için ara- yınız, fakat konuşmayı uzatmayınız. le, küçük meselelerinizle ilgile yo alışmış olur. Çocuklar müşterek- tir. Onlarla anne kadar baba da ilgi- lenmelidir. Bu, herhangi bir işten çok daha önemlidir. Aile bağlacının lar. Erkeğin eviyle ilgisi, evinin ihti- yaçlarını düşünmesi de fuzuli bir meşgale değildir. , bunu usülü ile, zeka ile, devam ettirmelidir. 31