DÜNYADA OLUP BİTENLER Fransa Hoşnutsuzlar ülkesi General De Gaulle 1958'de Cezayir- de başgösteren isyan hareketinin sonunda iktidara geldiği vakit dile- diği ve tahakkuk ettirmeyi aklına koyduğu şey, kuvvetli bir derlet ida- resiydi. Birçok Fransızın alayla du- dak bükerek "Sistem" diye adlan- Parlâmento * Hükümet mü- nasebetleri, çeşitli menfaat ve ihti- rasların körlettiği teşrii omurakabe- nin idareyi gayet dayanıksız ve ka- rarsız kılacak bir şekilde işlemesi, bir kelime ile "Sistem" ortadan kal- kacaktı. Bizzat General De Gaulle'ün ifadesiyle "Kuvvetli ve Oo saygıdeğer bir kişi devleti yürütecek, öte yandan Parlamento kanunları çıkaracak ve Adalet cihazı da icrayi adalet ede- cek"ti. (8 Eylül 1960 Brest nutku). "Böyle bir iktidar olaylar o karşısın- da gerilemez, çekilmez"di. (10 Ka- sım 1959 nutku). Bu neticeye varmak, Fransayı "Satvet ve azametine" kavuşturmak için saygıdeğer bir zatın etrafında toplanmış iyi niyetli ve bilgili bir a- vuç adam yeterdir Nitekim yeni Ana- yasa ile ve bilhassa son Cezayir ayak lanması münasebetiyle bu Anayasa- nın 16. maddesinin uygulanması so- bulunmaktadır. Parlâmento, olayla- rın pasif bir seyircisi haline gelmiş- tir. General De Gaulle'ün dediği; ol- muştur ama, şimdilik ne o satvet ve azamet sağlanabilmiş, ne de idarenin olaylar (o karşışında (o gerilemiyeceği iddiası tahakkuk edebilmiştir. Bugün De Gaulle'ün "Kuvvetli idare"si, Dördüncü Cumhuriyetin zayıf hükü- metlerinin dahi karşılaşmamış ol- dukları açık direnmeler ve ayaklan- malarla yüzyüzedir. Tepen silâh eneral De Gaulle'ü 1958'de iktida- ra getiren Cezayir. 22 Nisan a- yaklanmasıyla bu sefer onun idare- sine karşı cephe aldı. Gerçi bu az çok anlaşılır bir tutumdur. Cezayir- deki 400 bin kişilik ordunun "Cezayir Fransanındır" parolasına bel bağla- mış olan kısmı ve müfrit Avrupalı halk, 1958 de Generali bu parolayı gerçekleştirsin diye Parise zorla ka- bul ettirmişlerdi. Fakat De Gaulle. 16 Eylül 1959 nutku ile Cezayir için otodeterminasyonu kabul edip, gere- kirse Cezayirlilerin bağımsızlığı seç- melerini de göze aldığını ifade edin- ce, işler değişti. Bir bakıma Cezayir- li müfritler aldatılmış oldular, fakat AKİS, 17 TEMMUZ 1961 De Gaulle Hoşnutsuzlar ülkesi kralı! General De Gaulle'ün hiç bir olay ö- nünde gerilemiyecek olan iktidar ve devlet nazariyesi de bu noktada fire vermiş oldu. 22 Nisan ayaklanması- nın failleri olan ve haklarında ölüm cezası verilmesi gereken generaller- le diğer yüksek rütbeli ' subayların, kurulan özel mahkemeler tarafından verilen ve en safdilleri bile gülüm- seten sudan cezalarla kurtulmaları, bunun başlıca delilidir. Diğer bir de- lil de, son ayaklanmada Cezayirde Parise sadık, kalan subay ve erlerin şimdi darmadağın edilmeleri ve gele- cek bir harekette, müessir olamama- ları için alınan askeri ve idari ted- birler karşısında Parisin susmaktan başka bir şey yapamamasıdır. Niha- yet Muvakkat Cezayir Hükümetiyle Evian'da açılan müzakerelerin Fran- sız delegasyonu tarafından tek taraf- lı bir kararla kesilivermesi de yine Cezayirdeki müfritlere karsı bir tâ- viz gibi görünmektedir. Şimdi ko- nuşmalar yeniden başlarken, bu se- fer Fransızlar Cezayirin taksimi fik rini tazelemektedirler' ki, bunu geri çekilmenin son mevzii olarak kabul etmek mümkündür. Kim memnun ki? yransız basın haftalardan beri bir “bakalorya skandali" ile meşgul. Zaten eğitim davası bütün memleket- lerde olduğu gibi Fransada da bir buhran halini almış bulunuyor. Öğ- retim üyelerinin, fena çalışma şart- ları, yetersiz ücret vesair sebepler- den ötürü protestolarına, i şahit olunuyor. Ancak, bu bakalorya skandali yalnız Pariste 70 bin genci ilgilendirdiğinden, bü- yük homurtulara ve idarenin de o nisbette isabetsiz tedbirlerine yol aç- tı; Fransızların "Üniversiteye kabul" mahiyetini verdikleri ve özel bir o- fis tarafından yapılan bu imtihanla- rn bu yıl Haziranın üç haftasına sığ- dırılmasına karar verildi. Ofisin ta- kati ancak 20 bin adayı, -o da çok daha geniş bir zamanda- imtihan et- meye yeter olarak hesaplandığı hal- de, müddet üç haftaya İndirilip, 20 bin yerine 70 bin genç kapıya daya- nmak ve Bakanlıktan imtihan ofi- sine gönderilen yönetmelik ve ge- nelgeler de birbirini tutmayınca, imtihanla görevli, fakat aynı zaman- da diğer sınıflardaki derslerine Ode devam etmek zorunda bulunan pro- fesörlerin haklı olarak başlan dön» dü. Neticede, imtihan evrakı üzerin- de yapılan birçok not ve puvan he- saplarının yanlışlığı meydana çıktı. Bu durum karşısında sâdece itiraz konusu evrakın tekrar incelenmesi varken, Bakanlık diğer evrakın mü- him bir kısmının da yeniden incelen- mesi kararım verince, hâdise milli ölçüde bir huzursuzluk halini aldı ve otomatik olarak Üniversite buhranı ile karıştı. Üniversite bütçe darlığından ve idari beceriksizliklerden şikâyetçidir. Fakat asıl şikâyet, memlekette de- mokrasinin gölgelenmekte olmasın- dandır. Bu yüzden De Gaulle hüküme- tiyle* yüksek tahsil gençliği arasın- da bir uçurum gittikçe büyüyor gi- bidir. İdare, Üniversite teşekkülleri- ni, yüksek tahsil dernek ve sendi- kalarını bir hayli hırpalamıştır. Bu arada bazı profesörler, Cezayirli mil- liyetçileri destekledikleri ( iddiasiyle, zaman zaman karakollara götürülüp sorguya çekilmişlerdir. Hattâ bun- lardan birinin' polisler tarafından dö- vüldüğü de iddia edilmiştir. Yüksek tahsil (omüesseseleri ve mensupları hükümetin Cezayir siyasetini balta- lamakla suçlandırılmaktadırlar. Yollara dökülen ekiciler Karakola götürülen profesörlerin, hırpalanan gençlik teşekküllerinin sola meyyal ve De Gaulle hükümeti- ne aleyhtar, hattâ düşman oldukları az çok kolaylıkla iddia edilebilir. İnanan İnanır, İnanmayan o serbest- tir. Fakat Generalin "Size mis gibi ekmek, mis gibi besili et vereceğim" dediği çiftçiye ne oluyor? Bunlar da mı demokrasinin okkanın altma git- 21