B A 5S Gazeteler Korkunç açıklama Ortadan uzun boylu, kımızı yüzlü zat, ceketinin önünü ilikledikten sonra uzunca salonun tam orta ye- rinde, ayakta durdu. Salondaki genç adamlar koltuklarında hafifçe dön- düler ve karşılarındaki zata baktı- lar. Kırmızı yüzlü, gözleri ışıl ışıl yanan adam derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. İlk sözleri: 'kadaşlar, evvelâ şunu bil- menizi isterim ki, buradaki bir ba- sın toplantısı değil, bir sohbet top- lantısıdır” oldu. Sonra devam etti "— Ben de lelen biri olduğu- ma göre, ME yok. Şimdi emredin de başlıya Genlerin çoğu, hep birden: mam Ziya bey, sizi dinliyo- ruz!" cevabını verdiler Foto muhabirleri dlâşlarını ha- zırladılar. Salonda çok dağınık otu- rulmustu. (oMuhabirlerden biri, top- luca oturulmasını teklif etti. Kırmı- zı yüzlü adam, sol taraftaki masa- ya geçti ve bir koltuğa oturdu. Genç- ler etrafım aldılar. Hâdise, geride bıraktığımız haf- tanın son günü, Ankara Gazeteciler Cemiyetinin mütevazi fakat sevimli salonunda cereyan ediyordu. Kırmı- zı yüzlü zatın adı Ziya Tansu idi. An- karalı gazetecilerle bir basın toplan- tısı yapmaktaydı. Dışarıda boğucu bir sıcak vardı. Saatler tamı tamı- na 11'i gösteriyordu. Tanca basın toplantısına son an- da karar verdiği ve Ankaralı gazete- cileri sâdece bir kaç saat evvel ha- berdar ettiği halde, toplantıya katı- lan gazetecilerin adedi -doğrusu is- tenirse-, beklenenden fazlaydı. Bun- da, Tansumın açıklamayı vadettiği "gasp" hâdisesinin rolü büyüktü. Tansu, yerine iyice mi vee son- ra Nim döndü "— ntıda, Mi doğrusu Ne Moya gecelerini tak- si etmiş bulunuyorum. Onun için ar- kadaşlarım merak etmesinler" “dedi ve sonra açıklamasını okumağa baş- ladı. Ziya Tansu son derece dikkatle okuduğu açıklamasında, bir yılan hi- kâyesine dönmüş bulunan öncü ga- zetesinin macerasını anlatıyordu, öncü nasıl kurulmuş ve hangi şart- lar altında yayın hayatına girmişti? Bunların hemen büyük bir kısmı ba- sın mensuplarınca bilinmekteydi. Ne var ki, hikâyenin bir defa daha an- latılmasına lüzum görülmüştü. Tansunun açıklaması cidden ilgi AKİS, 17 TEMMUZ 1961 I N çekici oldu. Bir defa, öncü muamma- sı vuzuha kavuşmuş oluyordu, öncü tarafsızlık, inkılapçılık ve mesleki ahlak çerçevesi içinde yayınına de- vam etmek prensibine bağlı parlak ümitlerle tesis edilmiş bir gazeteydi. Ne var ki, aydın ailesinin işin iğine virm EE işler karışıvermişti Tansu bundan sonra gazetenin 13 Kasım günü nasıl cebren elinden a- lındığını üstü kapalı bir şeklide ve mahkemeye tesir edebilecek gerek- çesiyle kısaca izah etti. Fakat asıl cümbüş, yazılı beyanat bitip, iş sual cevap faslına girince başladı. Zira - bundan sonra Yalçınların ve Fikret Ekincinin marifetleri ortaya çıktı. Dervişin fikri ve zikri ansu, yazılı beyanatım okudu ve sonra derin bir nefes alarak, su- alleri beklediğini söyledi. İlk sual, Tansunun tam karşısında oturan bir muhabirden geldi. Muhabir, gazete- Tansunun elinden cebren alındı- ma bir türlü inanmıyor ve: madem ki tehdit edildiniz o halde kim sizi tehdit et- ti?" diye soruyordu. Tansu bu suali bekliyor olmalı ki, hemen cevabım yapıştırdı: "— Bu sualinizin cevabı, Başba- kanlığa yazdığım dilekçede var. Ben o dilekçemde, Fikret Ekinci adında- ki zatın gazetemi elimden almak ü- zere hükümet tarafından tavzif edi- lip edilmediğini soruyorum." - Peki ama Muhabir m çakmıştı. Bir sığ daha sordu' — Yani, sizi Fikret Ekinci mi tehdit etti?" Tansu bu suale cevap vermedi, sâdece gülümsedi. Fakat öncünün akiki sahibi, bu arada bazı hususla- rın aydınlanmasını istiyordu. Bu ga- zete niçin bu hale düşmüş ve niçin herkesin antipatisini üzerine çekmiş- ti? Tansu bunu, biraz heyecanlana- rak izah etti: OPERATÖR - DOKTOR MUZAFFER ARGUN Doğum ve Kadın Hastalıkları Mütehassısı Muayenehane : Meşrutiyet caddesi No. 1 AN Tel: 12 7943 AKİS - Reklam — 72 Aydın Yalçın Ayıklanmaz bu pirincin taşı — Gazetede işe başlar bağlamaz bir peşin hesabın bizi takip ettiğini hissettim. Hesabın sahipleri, gazete- yi yeni kurulacak olan bir partinin organı haline getirmek istiyorlardı." İyice heyecanlanmışta. Devamla: Ve bunu bir İnönü düşmanlı- ğı üzerine bina ediyorlardı ! İnönü a- leyhinde yazacaklar ve İnönüye düş- man olan bir partinin temellerini a- tacaklardı!" dedi. Bu sarada bir başka gazeteci bir sualle tekrar eski meseleye döndü: "— Rivayet muhtelif... Güya sizi Ekinci silahla tehdit etmiş ve gaze- teyi devre zorlamış." Tansu bu suali de dinledi ve: "— Söyliyeceklerim cidden kor- kunç bir itiraf olacaktır. Fakat, bı- rakın bunları adli omerciler önünde söyliyeyim...": dedi. Gazeteci, ısrar ediyordu. Nitekim bir başka sualle Tansuyu konuşma- ğa zorladı: "— Peki, bunu ispat edebilecek misiniz?" Tansu bu suale de ayni heyecan- lı ifadeyle cevap verdi: — Elimde, Ekincinin beni teh- dit ettiğine dair deliller yar. İllerde bunlar ortaya çıkacaktır!' Sonra meseleyi bir parça daha açtı. Her şey Tansunun başına bir 13 Kasım günü gelmisti. O gün aparto- par İstanbuldan getirtilmiş ve- öncü- nün Genel Yayın Müdürünün odasın- da tehdit ve tazyike mâruz bırakıl- mıştı. O sırada odada bulunanların isimlerini de basın mensuplarına a- kol tanzimi esnasında şahit olarak galen Turan Güneş bulunmaktaydı. 17