EDEBİYAT Yaşar, ilkokula Kadirlide devam et- ti. Tek çocuk olmanın, babasız kal- mânın etkisiyle de, el üstünde taşı- nan, bu yüzden de ele avuca sığmaz, haşarı ve şımarık bir çocuktu. Yaşar Kemâli, iki saat yayan yü- rüyerek Burbanlı (köyündeki okula devama zorlayan sâdece türkülerdi. Okulun öğretmenine yalvarıp yakar- dığı sâdece şuydu: "Söylediğim tür- küleri bir süre sonra unutuyorum" diyordu. "Onları unutmamam için, o- kuyup yazacak kadar bir şey öğreti- ver bana, fazlasını istemem!" Bu öy- le bir direnme, öyle bir istekti ki, öğ- retmen nüfus cüzdanı da dahil olmak üzere hiç bir evrakı olmadığı hâlde küçük Yaşarın kayıt işlemini yap- mıştı. Yaşar, ilkokulu başarılı bir şe- kilde bitirdi. Öğretmenleri Adanaya gidip öğrenimine devam edebilmesi için Kadirliden 300 lira toplamışlar, bir takım da elbise yaptırmışlardı. Ama bu küçük Yaşarın ağırına gidi- yordu. Toplanan parayla, yaptırılan elbiseyi almamak için kasabadan kaçmaya karar verdi. Cebinde 5 li- rası vardı. 109 kilometrelik Kadirli o Adana yolunu yaya yürüyerek, kasa- badan kaçtı. Okulların açılmasına da daha çok zaman vardı. 5 lira da tü- kenmişti. Küçük Tatar açlıkla karşı karşıyaydı. Nitekim aç kaldı. Açlığı bütün acılığıyla tada tada bir süre «üründü. Sonra (Adananın dışında, Belçikalıların işlettiği Çırçır Fabri- kasında bir iş buldu. Orada çalışma- ğa koyuldu. Zamanı gelince Türk Maarif o Cemiyetinin imtihanlarına girdi, kazandı. Cemiyetin verdiği bursu aldı. Ortaokulun .birinci ve İkinci sınıflanın büyük rahatlıkla ve başarıyla geçti. Ama üçüncü sınıfta bava değişti. Yaşar, havaileşmiş, haylazlığa oyönelmişti. O yıl sınıfta kaldı. Bursu kesildi. Yeniden iş ara- maya koyuldu. Kendisini çetin engel- ler bekliyordu. Önceleri yalnız yaz tatillerinde çalıştığı oPamuk Üret-, me Çiftliklerinde çalışmaya başladı. Irgat olarak çalıştı, sonradan kâtip oldu. Bu arada, gene yaz tatillerin- de Adana Halkevinde folklor derle- meleri yapıyordu. o Türküler ondan, o türkülerden ayrılamamışlardı. Bu arada iki kere ortaokulu bitirme im- tihanlarına girmiş, ikisinde de, im- tihanla ırgatlığın bağdaşmazlığı yüzünden kazanamamıştı. Böylece belge aldı. Yaşar Kemalin elinde öğ-; renim Wa işte bu belgedir! Hep- si o kadar. Gorkiye benzer yaşama Artık Yaşar Kemâl için -o yıllarda adı Kemal Sadık Gökçelidir- her- hangi bir özentiye bağlı olmayan, a- ma gerçekte yakın bir benzerlik bu- lunan bir Gorki hayatı başlamıştır. Bir yandan ekmek parasını kazan- mak zorundadır, bir yandan da, türküler yakasını bırakmamaktadır. Folklor derlemeleri için dört yıl Çu- kurovayı karış karış, yaya tir. İlk eser olan "Ağıtlar" bir folk- lor derlemesidir ve Adana Halke- vince yayınlanmıştır. Yaşar Kemal, hayatla bir başına dövüşmek zorun- da olan bir delikanlıdır. Türküler, onu şiir yazmaya itmiştir. Bu yıllar- da, Varlık gibi fikir ve sanat dergile- rine gönderdiği şiirler de yayınlan- maya başlamıştır. Bu yıllarda Ada- nada Abidin Dinoyla tanışmıştır. Bu tanışma Yaşar Kemâlin Adanadaki kültür çevresine girmesini sağla- mış, özellikle kendisi için batı uy- garlığına açılan bir pencere olmuş- tur. Yaşar Kemâl kahvehanede Boş gezenin dolu kalfası 24 gezmiş-" Taşar Kemâl, sekiz yıl, her yaz Kadirlide çeltik tarlalarında su bek- çiliği yaparak hayatını kazanmak zorunda kalmıştır. Yalnız bu su bek- çiliğiyle de yetinmemiştir. Arabacı lık, kunduracılık, tabelâcılık, batöz ırgatlığı da yaptığı İşler arasındadır. Kısaca, Yaşar Kemâlin uzun yıllar ekmek parasını kazanmak uğruna küçük ve dar Imkânlı bir çevrede yap madiği iş, girmediği delik kalmamış- tır. Sonra Ankaraya gelmiş, burada bir yıl kalmış, 1947 de İstanbula git- miştir. Ankarada folklor derlemele- rini satmış, eline hayli para geçmiş- ti. İstanbulda ilk olarak havagazı tahsildarlığıyla işe başladı. Bu sıra- da, Nişantaşında oturan Ahmed E- min Yalmanın eşiyle tanıştı. Rezzan Yalman, bu genç tahsildara il- gi göstermiş, ona çeviri eserlerini armağan etmişti. Bu tanışıklıktan tam dört yıl sonra, Yaşar Kemâl Yaşar Kemâl olduktan sonra Rezzan . E. Yalman oğlu Tunç Yalmana, yazılarını çok beğendiği Yaşar Ke- mâli tanımak istediğini söylemiştir. Tunç Yalman da, bir gün Maksim Karaca Tiyatrosunda Yaşar Kemâli annesinin yanına getirmiştir. Tunç, "Bak, anne bu adamı tanıyor mu- -un?" diye sormuştur. Rezzan A. E. Yalman karşısındaki adama bakın- ca bir çığlık atmış "Aaa!" demiştir, "bu, bizim havagazı tahsildarı ayol!." Havagazı tahsildarlığından sebep gösterilmeksizin kovulan Yaşar Ke- mâl için gene kara günler başlamış- tı. O günlerde Rezzan A. E. Yalma- nın haberi olmaksızın Vatan Gazete- sine muhabir olmak için başvurmuş, ama reddedilmişti İstanbulda dikiş tutturabilmek için bir yıllık bir didinme sonuç ver- memişti. Yeniden doğduğu toprakla- ra dönmek düşüyordu. e Öyle. yaptı. Kadirliye döndü ve yeniden çeltik su bekçiliği işine başladı. Bu işden art- tırdığı 150 lirayla kelepir bir Her- mes Baby daktilo makinesi aldı. Ka- dirli çarşısında bir saçak altında ka- sabanın sevgilisi Hacıali Çavuşla or- tak olarak "Arzuhalci"liğe (başladı. Bu iş. Yaşar Kemâl için en uzun sü- reli bir meslek oldu. 1950 yılına ka- dar bu işi yaptı: Saçak altında, Ha- cıali Çavuşla ortak olarak arzuhal- cilik.. Yaşar Kemâl, bu arada artık memleketinin meseleleriyle de yakın- dan ilgileniyordu. Kadirli bir pamuk memleketiydi. Bu kasabada çeltik ta rımı yapılıyordu ve bu yüzden her yıl binlerce çocuk sıtmadan ölüyor- du. Yaşar Kemal ve arkadaşları top- rak ağalarıyla bu konuda kıyasıya bir savaşa girişmişlerdi. Ayrıca top- rak reformunun da savunucuları ara- sındaydı. Toprak ağalarının büyük AKİS. 17 TEMMUZ 1961