EDEBİYAT Yazarlar Cehennemden Cennete.. ( Kapaktaki Romancı) Biye Maden mevkiinde sarp yamaç üzerine yapılmış dört öl arı, Bu köşkler, C.H.P. nin eski İstanbul İl Başkanı avukat Esat Muhlis Sırmalınındır. Doğrusu bura- ya yeryüzü cenneti demek bile ger- çeği tam olarak anlatmak için biraz yetersiz kalabilir. (o Pencerelerinden göz alabildiğine, duru, aydınlık, din-, liştiren, yaşlıyı genç, genci çocuk e- den, oynak, işveli bir mavi deniz gö- rünür. Bu maviler yetmezmiş gibi bir de çamın binbir yeşili ve kokusu dört- bir yanı tarar. İşte böyle bir yerde, bu köşklerin en o küçüğünde, Muhlis Sırmalının oğlu film rejisör- lüğü yapan Şakir oSırmalıyla yakın arkadaş olmanın verdiği avantajla, 4000 liralık yıllık kirayı 2500 liraya indirmenin yolunu bulmuş, bir adam oturur. Oturur, çalışır ve bol bol de- sorarsanız, nün dağdağasından uzak, denizle, gök le, çamla ve bunlar kadar önemli o- lan son derece anlayışlı bir kadınla birlikte alabildiğine sessiz bir yaşa- ma düzeni içinde olan m, son günlerde memleket içinde değil ama Yaşar Kemal ve çocuk Yaşıtlar AKİS, 17 TEMMUZ. 1961 memleket dışında kendisinden en çok söz açılan türk Yaşar Kemaldir. Ya- şar Kemal bu yeryüzü cennetinde, önümüzdeki sonbaharda Cumhuriyet Gazetesinde tefrika oedilecek (olan Orta Direkin ikinci bölümünü hazır- lamaktadır. Bu bölüme, şimdilik kaydiyle verdiği ad, "Yer Demir, Gök Bakır"dır. Ayrıca "Hiroshima, Mon Amour" adlı ünlü filmin Fransız prodüktörünün verdiği (o sipariş üze- rine 'Tarla" adlı bir senaryo üzerin- de çalışmaktadır. senaryosunda "ormanda tarla açma dâvası"nı konu olarak almakta ve incelemektedir. Bu konuyu, daha ön- ce Cumhuriyette tefrika edilen bir hikayesinde -Şahin Ahmet- işlemişti diren, bu yaşama düzenini Yaşar Ke- mal anadan babadan devren hazır bulmamıştır. Onun hayat hikâyesi- ni, pek de derinine inmeden, şöyle kabataslak, öğrenivermek çok kişi- nin gözünü yaşartabilir. Ama bu gözyaşarmaları, oOhattâ acımaları, hayıflanmaları içinde, yılmayan, yo- rulmayan', bıkmayan, karşılaştığı çe- tinlikler kadar çetin bir adamın da büyüdüğünü, büyüyüp geliştiğini, so- nunda kendini kabul ettirdiğini gö- rür. Yaşar Kemalin hayat hikâyesi, en azından sanatı kadar Önemlidir. . Önemlidir, çünkü o sanatta, bu hayat hikâyesinin derin ve etkin izleri var- dır. Cehennem kapısı aşar Kemal için talihsizliğin İlki dört yaşında başlıyor. Bu talihsiz lik öyle ufak tefek çeşidinden değil, bir gözüne mal oluyor. Hemite Kö- yü, Adananın Osmaniye ( İlçesine bağlıdır. Bu köyün, bir başka adı da Gökçelidir -ki Yaşar Kemal'in de so- yadıdır-, Ceyhun ırmağının kıyısın- da, çevresi Kayalıklı bir'vadide, be- reketli toprakları olan, buğday, ar- pa, pamuk tarımıyla geçinen bir Türkmen köyü.. Küçük Yasarın ba- bası Sadık bu köye tâ Van ilinden yetmiştir.. Vanın OoMuradiye ilçesine bağlı gol kıyısındaki Ermiş köyün- den. Hemitede çiftçilikle uğraşır, ko- zun tüccarlığı yapar. Yaşar, ailenin tek oğludur. Rem tek oğuldur, hem de tek çocuk. Onun İçin de adım Ya- şar koymuşlardır. Geleneklere göre, bu tek oğul için her yıl kurban kesi- lir. Yaşar, dördüncü yılına basınca 1922 yılında doğmuştur gene bir celep gelir ve kurban keser. Ne olur- sa işte o kurbanın kesildiği sırada o- lur. Celep, kurbanın karnını yarar- ken, bıçağı kayar, kendisini dikkatle seyrelmekte olan küçük Yaşarın çö- Yaşar Kemâl eşiyle Pygmalion o hangisi! zünü patlatır! Bu küçük Yaşar için felâketlerin birincisidir. Beş yaşında babasının, gözünün önünde öldüğünü görür. Babası, bir akşam namazı camiden çıkarken sır- tından kurşunla vurularak öldürülür. Sebep kan davasıdır. Mavzer sesini duyunca küçük Yaşar da, bütün köy halkı gibi camiye koşmuş, babasının bir hayli sendeledikten sonra yere düşüp öldüğünü görmüştür. Çocuk, bu korku ve heyecandan kekeme ol- muş, kekemeliği 14 yaşına kadar de- vam etmiştir. Bu ikinci felâketten sonra, ,h Yaşar için, hem ailesi için bir sefa- let başlamıştır. Türkülerle içiçe., pe onlan tahminlerine (göre Hemite köyü Karacaoğlanın doğ- duğu köydür. Hemitede Karacaoğla- nı, Dadaloğlunu bilmeyen, türküleri- ni söylemeyen hemen hemen kimse yoktur; Yaşarın daha küçük yaştan yanık ve içli bir sesi vardır. Doğdu- gu gün Karacaoğlanın, Dadaloğlu- nun türküleri kulağına erişmiş, on- larla, o türkülerle kaynaşmış, öyle büyümüştür. Binbir acısını o türkü- lerin sesinde odindirmesini bilmiştir. İlkokula, Hemiteden iki saat ötede Burhanlı köyünde (o başlamıştır. Bu köye yayan gidip geliyordu. Babası- nın ölümünden sonra artık Remitede oturmalarına oOimkân Başsız vs sahipsizdiler. turan amcasının himayesine sığın- maları gerekiyordu. o Öyle Hâlen sağ olan annesi bir süre sonra da Yaşarın amcasıyla evlenmiştir. 23