sine kadar sürdü. Pazartesi günü açı- lan Kongrede esen havanın otomobil endüstrisinin kurulması taraftarları- nın lehinde olduğunu söylemeğe hiç lüzum yoktur. Zaten açılış konuşma- sı da bunu böylece dikte etmiştir. Başkanlığa otomobil endüstrisinin hararetli taraftarlarından Mü- hendis Şükrü Er seçildi. Kongreye sunulan tebliğler arasında tenkit şeklinde olanına rastlanmıyordu. Sanki kongre yapılmadan çok önce otomobil (endüstrisinin kurulmasına karar verilmiş ve sırf âdet yerini bulsun diye toplanılmıştı! Aslında Makine Mühendisleri O- dası, muhtelif sanayi teşekküllerine anket sorulan göndererek otomobil imalâtında lüzumlu hangi parçaları yapabileceklerini sormuş, birtakım cevaplar almıştır. Buna göre parçala- rın yüzde 55 kadarının memlekette yapılabileceği sonucuna o varılmış- tır. Ama bunların ne kalitede, kaç paraya ve hangi ölçüde imâl oluna- bileceği bilinmemektedir. Dolayısıyla memleketimizde mevcut bu konuda- ki teknik imkânlar iyice tesbit edil- miş değildir. , Komisyon çalışmaları neticesin- de ortaya bir ekonomik verimlilik -rantabilite- raporu çıkmıştır. Bu ra- por ise maksada uygun olmaktan çok uzaktır. Nitekim en şiddetli ten- kitler de -tabii kongre Başkanının müsaadesi nisbetinde- bunun üze- rinde yapılmıştır. Teknik komisyon raporunun tar- tışılması sırasında Y. Mühendis Fik- ret Çeltikçinin yaptığı konuşma leh- te aleyhte bütün delegelerin ilgisini çekti. Çeltikçiye göre 1960 yılında yurda 40 milyon liralık motorlu va- sıta ithal edilmiştir. Bunun 37 mil- yonu kamyon ve otobüslere, sâdece 3 milyonu binek otomobillerine tahsis olunmuştur. Memlekette mevcut mo- torlu vasıta sayısı 113 bindir. Bunun da yüzde 40 ı kamyon, yüzde 8,5 u otobüs, yüzde 51,5 u binek otomobi- lidir. O halde son yıllardaki ithalât- la binek otomobilleri sayısındaki nor- mal eksilmeler dahi karşılanamamış demektir. Kaldı ki, ileri memleketler- de bu nisbetler tersinedir, yani binek arabaları ve küçük motorlu taşıtlar yüzde 81 i, kamyonlar ise yüzde 15 i teşkil etmektedir. Bu göstermekte- dir ki Türkiyenin otomobil parkını GırGır SÜPÜRGELERİNİ KULLANINIZ AKİS, 22 MAYIS. 1961 SANAYİ Sanayi Kongresi toplantı halinde Pembe renkli gözlükler takviye edebilmek için en azından 150-160 bin otomobile daha ihtiyaç vardır. Çeltikçi, netice olarak, kong- rede okunan tebliğlerde ileri sürülen, yıllık 8000 kamyon ve 8000 otomobi- le ihtiyaç bulunduğu yolundaki beya- nı "çok mahçup miktarlar" şeklinde vasıflandırdı. Hal böyle olunca işin mahiyeti ta- mamiyle değişmektedir. Yılda en a- zından 30-40 bin motorlu vasıta imâl edebilecek kapasitede büyük bir fab- rikanın kurulması gerekmektedir. Bunun dökümhanelerinin, pres atöl- yelerinin, 550 ameliyelik bir silindir gövdesini 42 saniyede tamamlıyabi- len otomatik tezgâhlarının ve bütün bu tesisatla yanyana inşa edilmiş bir de mekanize montaj atölyesinin te- sisi zaruridir. Ancak bu şartlarla ku- rulacak modern bir otomobil sanayii ekonomik değer kazanabilir ve ithâl malıyla rekabet edebilir. Diğer taraftan Başkan Gürselin kongreden ayrılırken açıklamak ihti- yacım duyduğu gibi, "bizim için Müş- terek Pazara girilmesi hayati önem" taşımaktadır. "Üzerinde durulması gereken husus Müşterek Pazara gi- rildiği takdirde sanayiimizin ne ya- pacağı değil, şayet 'girilmezse eko- nomimizin halinin nice olacağı"dır. Bu açıklama karşısında yeni kurula- cak bu endüstrinin bir takım gümrük duvarlarıyla, hattâ koruyucu mahi- yetteki tekellerle desteklenmesi dü- şünülemez. Aksine, Müşterek Pazar memleketlerinin iyi kaliteli mallarıy- la tek basına rekabet edebilmesi ve çekişe çekişe onları piyasadan sil- mesi gerekecektir. Özetle denilebilir ki, problemi, pe- şin hükümlere kapılmaksızın, taraf- sız olarak, ekonomi ilminin ışığı altın- da ve eldeki imkânlara, gerekçelere göre incelemek şarttır. Halbuki, O- tomobil Endüstrisi Kongresinin ra- porlarında bu prensiplerin hiçbirine uyulmamıştır. Durum, vaktiyle Ad- nan Menderesin barajlar politikası- na yeni giriştiği sıralarda toplanan Türkiye Birinci İstişari Enerji Kong- resindeki hali andırmaktadır. Hatır- landığı gibi o kongrede, barajlar po- litikasının şampiyonluğunu yapanlar, malüm sebeplerle işler kötüye gidin- ce, evvelce söylediklerini unutup bu defa olanların bütün kefaretini Men- deresin boynuna yükleme .gayretine girişmişlerdir. İmar konusunda da ilk başta nelerin yazılmış olduğu 1956 koleksiyonları oİncelenirse görülür. Bunlar, ders alınması gereken hu- suslardır. Bu memlekette "etraf" samimiyetle ve dalkavukluğu bir kenara bırakarak ikaz ve yol gös- politik mevkileri işgal edenlerin ya- nılması daima mukadderdir. Kısaca- sı, dâva tam manasıyla askıdadır, halledileceğine dair henüz ortada bir ümit ışığı da yoktur. 23